12 Haziran 2017

Zihinleri karartan fitne mektupları

İslam toplumları, İslam düşmanlarının askeri saldırıları karşısında tamamen yıkılmamış en zayıf durumda oldukları zamanlarda bile zaferler kazanılabilmiştir. Alınan askeri yenilgilerde bile, her türlü zulme rağmen İslamiyet özünü muhafaza edebilmiştir. Müslümanlar kısa sürede yaralarını sarıp, birlik ve kardeşlik ruhunu tazelemişler, Allah'ın yardımıyla kaliteli liderler etrafında yeniden güçlenmeyi başarabilmişlerdir.

Ancak İslam düşmanlarının, özellikle münafıkların organize ettikleri fitne hareketleri Müslümanlara çok büyük zararlar vermiştir ve bugün geçmiş fitnelerin etkisi devam etmekle birlikte yeni fitnelerde türemektedir.

“…Fitne çıkarmak, adam öldürmekten daha kötüdür…” (Bakara 191) ayeti fitnenin ne kadar büyük bir kötülük olduğuna dikkat çekmektedir.

Peygamber Efendimiz'in (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Medine'ye gelişi ile birlikte Müslümanları kardeş ilan ederek pek çok fitneyi ortadan kaldırmıştır. En kötü fitnelerden olan, kavmiyetçilik ve kan davasına düşmüş Evs ve Hazrec kabileleri Müslüman olmakla birlikte barışmışlardır.

Bu duruma tahammül edemeyen bir fitneci Yahudi, fırsatını bulunca kan davasının yaşandığı olayları anlatan eski bir şiiri onların arasında okutur. Şiirdeki sözlerle acıları tazelenen ve tartışmaya başlayan her iki kabileden Müslümanlar, yeni şiirlerle birlikte iyice öfkelenmiş, kılıçların ortaya çıkmasına çok az kalmıştır. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) durumdan haberdar olunca, süratle onların yanına ulaşıp şu ayeti bağırarak okumaya başlar :"Ey iman edenler! Gereği gibi Allah'tan korkun ve ancak Müslümanlar olarak ölün!" (Âl-i İmran/102). Rasûlullah bu ayeti okuduktan sonra, onlarda silahlarını atarlar. Birbirlerinin boynuna sarılarak ağlaşırlar. (Heysemî, VIII/80 “Taberani, Enes b. Mâlik'den” )  Büyük bir fitne önlenmiş olur ve Müslümanlar arasında uzun bir süre fitne çıkmaz. Ancak Hz. Ömer'in (Radiyallahü Anh) şehadetinden sonra fitnelerin başlayacağını, (Buhari, Mevakutu's Salat 4) Peygamber Efendimiz (S.A.V.) bir mucizesi olarak ve üzülerek ümmetine haber vermiştir.

Gerçekten Hz. Ömer'den sonra halife olan Hz. Osman (Radiyallahü Anh) döneminin özellikle 5-6 yılı, büyük fetihler ve müjdelerle güzel geçmesine rağmen, ilerleyen yıllarda fitnelerde çoğalmaya başlamıştır. Bu fitneler yalan haber ve kara propagandaya dayalı negatif enformasyon üzerinden insanlarda umutsuzluk ve yönetime karşı güvensizlik oluşturmak; böylece otoriteyi saf dışı ederek tüm düzeni alt üst etmek amacı gütmektedir.

En büyük fitneler, İbn-i Sebe olarak bilinen ve Müslüman olduğunu söyleyerek münafıklık yapan bir Yahudi'nin önderliğindeki fitne teşkilatı tarafından çıkarılmaktadır. İbn-i Sebe, yaşayışıyla, namazlarını sürekli camilerde cemaatle kılmasıyla iyi bir Müslüman görüntüsü veriyorken, tüm İslam coğrafyasında seyahatler ederek gizli bir fitne teşkilatı kurmuştur.

Fitne mektupları, münafık fitneciler tarafından camilerde gözyaşları ile okunuyor ve diğer beldelerde valilerin namaz kılmadığı, şarap içtiği ve halkın İslam'dan uzaklaştığı anlatılıyordu. Bu durum karşında halife olan Hz. Osman'ın sözde kayıtsızlığı eleştiriliyordu. Mesafeler uzak olduğu için Medine'den giden heyetler iddiaların asılsız olduğunu öğrenip gelene kadar yeni bir fitne ortaya çıkıyordu. Diğer İslam beldelerinde de Hz. Osman hakkında pek çok şey söyleniyor insanlar Hz. Osman'a karşı nefret haberleriyle besleniyorlardı.

Hz. Osman Kuran-ı Kerimleri bile yaktırmış dediler, hâlbuki Hz. Ebu Bekir (Radiyallahü Anh) zamanında kitap haline getirilen orijinal nüsha, İslam eyaletlerine gönderilmek üzere çoğaltılmış, kısımlar halinde elde bulunan bütün Kuran ayetleri bu sebeple yaktırılmıştı.

Hz. Osman Mescid-i Nebi'ye zarar vermiş deniyordu, hâlbuki Müslümanların sayısı arttığı için genişletmek amacıyla bir takım inşaat çalışmaları sürdürülüyordu.

Bunlar ve daha pek çok negatif enformasyon çalışmaları neticesi, pek çok sahabenin Hacc vazifesi nedeniyle Medine'de olmadığı bir dönemi fırsat bilip, kendilerini muhalif aydın zanneden bir çabulcu ordusuyla, Hz. Osman'ı şehit ettiler. Hz. Osman'ın şehit edilmesini bile Müslümanlar arasında pek çok fitnenin tetikleyicisi olarak kullandılar.

Konumuz tarih olmadığı için ibretlik bu örneklerle yetineceğim.

O zamanın fitne mektupları, bu zamanda sosyal medya olarak görevini sürdürmekte, fitne yaymaya devam etmektedir.  

Gezi olayları mesela, sosyal medya yalanlarının zirve yaptığı bir olaydır. İnsanları en çok etkileyen ise üzerinden panzer geçtiği söylenen, aslında yabancı bir ülkede bot motorundan yaralanan bir kişinin fotosuydu. Bakınca “insaf!” dedirten ve iç acıtan bu foto, hızla milyonlara ulaştı ve neredeyse herkes bu fotoğrafa inanmıştı. İyi niyetli insanları bile galeyana getirip çok ağır sonuçları olabilecek bir fitne hareketinin içine çekmeye çalışmışlardı ve şükür ki dirayetli yöneticiler ve sağduyulu halkımız sayesinde bu tehlikede atlatılmış, bir Ukrayna örneği yaşanmamıştı ülkemizde.

Sosyal medya ve basılı medyada günümüzün İbn-i Sebe'leri fitne tohumları saçmaya devam ediyor. Büyük zulümleri ateşleyen bir kıvılcım twitini paylaşıp beğenenlerde büyük fitnelerin suç ortağı olup, hesabını veremeyecekleri veballerin altına girebiliyorlar. Çok dikkatli ve uyanık olmak duası ile…