18 Ağustos 2017

Zihniyet, Darbe ve Mısır

Bir çağı anlamak, o çağın tüm çözümlemelerinin dayadığı esas kavramları ve düşünce ilkelerini tespit ve tahlilden geçer. Aksi takdirde mevcut analizlerin tekil ormanında yolumuzu kaybetme tehlikesi muhtemeldir. Modern zamanları kuran esas çizgi gözlem, genelleme ve zorunluoluş/determinizm işleyiş düzleminde oluşmuştur denilse yanlış olmaz. Modernist aydınlanma gözlediği parçanın sınırlı çerçevesini genelleştirerek zorunluoluş/determinist gerçeği bulduğunu düşünür.  İşin daha trajik olanı bu yaklaşımı bir sosyal bilim gerçekliğine dönüştürerek sosyal alanı da bu yolla analize kalkışır. Kendinden ve tespit ettiği mekanizmanın mutlaklığından emin olarak bilime hamlettiği metafizik güce de dayanarak olacaklara fütürist bir tavırla determinist bir realite yükler. Gözlemlediği toplumun kültürel özünden yola çıkarak ona dair negatif retorikler oluşturarak gözleminin doğruluğundan emin olarak parçada tespit ettiği bulgularını geneller, fikr-i sabiteler inşa eder, bu olup bitenlere bir mekan sınırı da çizerek bir fiziksel gerçeklik de inşa eder, medyayı bunun için amansızca kullanır, nihayetinde bunun üzerine kurduğu literatür silsilesi ile mutlak doğru olarak gördüğü bir gerçekliğe iman etmeye başlar. İki çarşaflı hanımın gösterildiği bir İstanbul fotoğrafı, elinde bıçaklı kafa kesen bir daeşlinin fotosu tüm anlatılanların görsel özeti gibidir.

Oryantalizmin taşlarını döşediği terör-demokrasi ilişkisine dair İslamofobik modern aydınlanmış zihin! yukarıda bahsedilen mekanizma üzerinden hareket eder. “İslam” yüklemi taşıyan her özne gözlemlerine göre kültürel olarak demokrat olabilemez. Seçimlerle işbaşına gelmiş olması, demokrasinin ilkelerine vs hürmetkâr olması gözlemcinin herhangi bir yerdeki önyargısal dogmalarını değiştirmesine imkân vermez, zaten buna da niyeti yoktur. İslam yüklemi taşıyan terör ile her zaman yakındır ona göre. Onun demokrasisi nihayetinde inandığın determinizm sebebiyle otoriterliğe evrilecektir ve demokrasi ortadan kalkacaktır. Avami söylersek bu Müslümandan adam olmaz! Bosna'da Boşnaklara saldıranlar da böyle düşünüyordu. Mısır'da Mursi'nin demokratik usullerle geldiği idarede gözleyen yerel ve küresel gözlemciler işte bahsedilen paradigma ve gözlem mekanizması ile donanmışlardı. Genellemelerine malzeme olacak şartları aradılar, olmadıysa da oluşturdular. Nihayetinde Mursi'nin çekilmesi için düğmeye bastılar.  

Demokrasiye Temerrüd

Yolun sonuna gelindiğinde düğmenin başında bir hareket görüldü. Temerrüd (İsyan) Hareketi, Mursi'nin güvenoyunun alınarak erken cumhurbaşkanlığı seçimlerine gidilmesini ortaya atmak üzere 2013 yılında ortaya çıktı. Seçilmiş Mısır yönetimi Temerrud Hareketi'ni devrik Hüsnü Mübarek rejiminin adamlarıyla iş birliği yapmak, kargaşaya yol açmak, ülkeyi bölünme ve şiddete sürüklemekle suçladı. İşin komik yanı işleri bitince kuklalar çöpe atılıyor; Temerrüd hakkında 7 Aralık 2015'te hareketin "hiçbir kanuni dayanağının olmadığı ve devlet kurumları tarafından denetlenemediği" gerekçesiyle kapatma davası açıldı. Zira işini görmüş bu hareketin ayağa dolaşmasına gerek kalmadı. İşin sonunu izleyenler görecekler. Gözlemcilerin genellemelerinin determinist sonucu için, iddiaların teyidini halk üzerinden meşrulaştırmak üzere kurulan bu mekanizma işini gördü. Darbe yaşandı. Demokrasi, islamofobik terör söylemine dayanan bir temerrud ile askıya alınarak Mısır kurtarıldı! 

Rabia Meydanı: İslamofobik Terör ile Demokrasiyi Bastırmak

Mısır katliamı, Rabia Katliamı 14 Ağustos 2013'de, idareye gelen el-Sisi komutasındaki Mısır Silahlı Kuvvetleri ve polis güçleri tarafından terörist ilan edilen Muhammed Mursi destekçisi sivillere ateş açılmasıyla gerçekleşti. Demokrasiyle alakası olması mümkün olmayan bir yönetim İslamofobik öcüler Mısır halkı ve dünyaya gösterilerek devreye sokuldu ve seçim meşruiyetini negatif bir retorik, kültürel özcü bir yobazlık üzerinden tahrip edildi. Modern aydınlanmış dünya bir kere daha ilkeleriyle arasına mesafe koyarak maslahatının tercihini yaptı. İslamofobik öcü ilan edilen bir güruh katledilerek Mısır kurtarıldı! Nurettin Topçu'nun “Demokrasi, hâkimiyetin bütün millete yayılması ve devlet iradesinin milletin her ferdi tarafından kullanılması demektir. Demokraside bütün fertler mesuliyet kazanmıştır. Bu idare şeklinde hükümet otoritesiyle millet kudreti arasında tam bir denkleşme meydana gelmelidir. Bu denkleşmenin millet veya hükümet tarafından bozulması, her ikisi de tehlikeli olur” tespitiyle bu manzarayı okursak bu olan bitene nedir? Darbe otoritesine dönen bir zorlamayla millet kudreti katledilmiş olmaz mı? Hâkimiyetin var ettiği iradenin otoritesini kuran kudret zedelenirse, denkleşme bozulursa orada ne olur?

Bir Şehit: Babasının Öğretmeni  

Mısır'da darbe günlerinin en acılı hatıralarından birisi Esma Biltaci. Bir baba davasında evi ve çocuklarıyla yaşıyorsa o davada samimiyet vardır. Feda edilenler arasında bir evlat varsa hele o samimiyet sorgulanamaz hale gelir. Bir babayı yok etmek isterseniz Onu değil ailesini yok etmelisinizdir. Bir baba evladıyla yok edilir. Hele de davası ile evladı arasındaki çizgi ortadan kalkmışsa dava evlat, evlat dava olur. Bir meydan... Kalabalık. Ölülerle, yaralılarla kalabalık... Bir genç kız. Bir davanın en masum neferi belki de.... On yedisinde... Beden genç, iman genç, tebessüm genç ama yürek öyle değil. Zindanlara mahkûm bir babanın hasretiyle büyümüş bir yürek... Karanlık bir silüet. Bir sarı poşet... Anlık yaşananlar... Burada diyen bir bakış... Ve kahreden bir yığılış... Esma vuruldu dediler... İhvan'ın lideri vuruldu ilk kez belki de... Bir genç kızın üstüne basılarak Mısır kurtarıldı!

Her türlü siyasi beklenti ve düşüncenin ötesinde Mısır'ı seven ve Mısırlıların iyiliğini isteyen bu satırların naçiz yazarı Mısır ile kucaklaşacağımız günlerin umuduyla, darbede hayatını kaybeden Mısırlı kardeşlerimize rahmet dilerken, Ümmü'dünya mehdi'l-hadara (dünyanın anası, medeniyetlerin beşiği) olan bu ülkeye esenliğin gelmesi doğrultusundaki dualarımızı Mısırlı kardeşlerimize iletmek isteriz. Mısır, yaşayanlar bilir zor bir ülkedir, herkesin gönlü o sıkıntıya sabır edemez, ama müptelası olanlar için Mısır güzellikler mekânıdır.

Çağ ruhunu kuran zihniyetleriyle “İslamist terör” odaklarını gözleyenlerin yaptığı genellemelerinin zorunluoluş/determinist bir içinden çıkılmazlığa sürüklediği coğrafyamız kanamaya devam ediyor. Mesela, Daeş'ten bakıp Aliya'yı görmek, bir genellemeyle onu da aynı çuvala koymak tam da çağ ruhuna yakışacak bir akıl tutulması ve şaşılaşmanın trajikomik misali olacaktır. Nasıl yani mi dediniz? İşte öyle bir şey… Pierre Loti bu müfteri akla karşı duruşumuzu özetler: Türk'ü anlamamak için tarihe göz yummak gerekir. Haksız saldırılar ve adi iftiralar önünde Türk'ün vakur kalışı, kuşku yok ki körlerin gerçeği, eşyayı anlamadıklarını düşündüklerinden ve körlere acıdıklarındandır. Bu soylu bir davranış o adi iftiralara ne açık bir cevap oluyor.“ Onların gözlemleri vardır göremezler.

Vesselam…