23 Ekim 2016

Zor Yılların Güzel Adamı Hasan Nail Canat

Biz zoru seven, zor zamanlarda daha dirençli olan bir kitleyiz. 15 Temmuz bunun en yakın örneklerindendir.

Edebiyat, kültür - sanat ve medya alanında da bu durum aynıdır. Baş ucu hikayelerimiz, romanlarımız, şiirlerimiz, filmlerimiz, tiyatro oyunlarımız zor yılların ürünleridir. Bizlere galibe rahat ortamlarda ilham gelmiyor! Gelse bile biz o ilhamı Nasrettin Hoca'nın leyleğine çeviriyoruz.

Bugün sizlere 12 yıl önce bu günlerde hakka uğurladığımız Hasan Nail Canat'tan ve onun her alanda verdiği örnek mücadeleden bahsedeceğim.  Hala onun yeri dolmuş değil.

O şair, yazar, tiyatrocu, senarist, sinemacı.. O en önemlisi davasına aşık bir adamdı. Davası için yazdı, oynadı, haykırdı. Sanatı; sanat için ya da halk için değil ‘hak' için yapıyordu.  Derdi vardı. Çöle küçücükte olsa bir damla olmak istiyordu. Oldu da..

Öyle bir dönemde çıktı ki meydana, nereden bakarsanız bakın önü tıkalı. Mücadele yılları. Ağzınızdan çıkacak bir söz sizi yıllarca içeride tutabilir. Bir de tiyatronun, sinemanın ve müziğin haram olarak addedildiği yıllar. Böyle bir zamanda tiyatro ve sanat yapmaya çalışan bir Hasan Nail Canat var. Ülkemiz bu günlere geldiyse inanın bu değerli insanların sayesindedir. Onlar, bu yıllara kadar ulaşan merdivenlerin ilk basamaklarıydı.

Görünce hep üzülmüşüzdür. Yıllarca filmlerde imamlar hep kötü gösterildi.  Olumsuz bir algı oluşturulmaya çalışıldı. Hasan Nail canat hem tiyatrosunda, hem de oynadığı film ve dizilerde bu algıyı tersine çeviren adamdır. Yazdığı şiir, hikaye, senaryolarında buna hep dikkat etmiştir.

1964 yılında Rusya'nın Bolşevik ihtilalinde Türk kökenli insanlara yapmış olduğu zulümden etkilenerek 'Moskof Sehpası' isimli ilk eserini yazan Hasan Nail Canat, büyük bir heyecanla profesyonel tiyatro hayatına başlamış oldu. 'Moskof Sehpası' o kadar büyük ilgi gördü ki rekor bir sayıyla 1200 kez sahnelendi.

Son ödülünü (Dönemin Ulaştırma Bakanı) Başbakan Binali Yıldırım'dan almıştı

41 yıllık sanat yaşamında halkın kalbinde haklı yerini alan Canat, 21 Ekim 2004 tarihinde Ramazan ayının ilk haftasında son oyunu olan 'Aynalar Yolumu Kesti' isimli tiyatro oyununu Üsküdar Belediyesi İftar Vapuru'nda sahneledi. Oyundan sonra dönemin Ulaştırma Bakanı, günümüzün Başbakanı Binali Yıldırım Bey'den son ödülünü de almış oldu. Evine geldikten sonra aniden fenalaşarak kalp krizi sonucu hakkın rahmetine kavuştu.

Çok sayıda film ve dizide de rol aldı

Hasan Nail Canat, yaklaşık 10 yıldır Altunizade Kültür Merkezi'nde Üsküdar Belediyesi Tiyatrosu'nda oyunlarını sahneledi. Geleneksel tiyatronun örneklerini sunan Hasan Nail Canat, 'Keloğlan', 'Sokak Kızı Elif', 'Mindrella' 'Süper Bekçi', 'Cimcime Tavşan' gibi çocuk oyunları yanı sıra, 'Bir Avuç Ateş' 'Demedim mi?' 'Metropol ve Kadın' adlı oyunlarını da yetişkinler için sahneledi.

Hasan Nail Canat Altunizade Kültür Merkezini çok verimli kullanarak çocuk ve yetişkinlere tiyatro eğitimleri de verdi.  Canat çok sayıda sinema filminde de rol alarak belleklerde güzel bir iz bıraktı.

Oynadığı film ve diziler:

Reis Bey,  Minyeli Abdullah, Sahibini Arayan Madalya, Çizme, Sürgün, Beşinci Boyut, Bize Nasıl Kıydınız?, Gülün Bittiği Yer, Kara Bir Gün, Süleyman Nazif, Su Perisi Kayıklar, İnsanlar Yaşadıkça, Kaşağı, Müslüman'ın 24 Saati, Müslüman'ın 365 Günü, Siyah Pelerinli Adam, Hasret, Köstekli Saat, Camgöz,  Deli Balta, Uçurum Adası, Evlere Şenlik, Bizim Ev, Ortaklar, Şark Kahvesi, Beyaz Savaş, Sır Kapısı, Deli Yürek,  Ekmek Teknesi, Çobanın İbadeti, Kenan'da Bir Kuyu, Kalp Gözü

Kitapları:

Yasemen, Bir Avuç Ateş, Gül Yarası, Bir Küçük Osmancık Vardı, Yaralı Serçe, Nur Dağındaki Çocuk , Yiğit Mustafa , Kırımlı Murat Destanı, Cimcime Tavşan, Günahkar Baba. Yalnızlar Rıhtımı isminde bir de şiir kitabı vardır. Kiralık Zindan adlı eseri ise, hala yayınlanmayı beklemektedir.

Dostlarının ağzından Hasan Nail Canat ve anılar

Üstün İnanç: “Mesleğine Aşıktı”

"Kendisini 1960`lı yıllarda bizim sahnelediğimiz Sultan Abdülhamit piyesinin turnesi sırasında Kayseri`de tanıdım ve Kayseri`de turne ekibimize katılmasını sağladım. İlk tanıştığımızda oyunculuğuna dair küçük bir deneme yaptım. Olağanüstü yeteneklerini olduğunu gördüm. Bunlardan en önemlisi taklit yeteneğiydi. Sonra turneye çıktık. O zamanlar ki turneler çok çileliydi. Dağ yollarından gidiyoruz, yediğimiz gıdalar berbat, uykusuzluk çekiyoruz, kaldığımız oteller berbat. Yani birçok şey berbattı. Hasan Nail Canat, bizim tiyatro ekibimize 1964 yılında katıldığında `Sen evli misin?` dedim, `Evliyim Abi` dedi. Şaşırdım kaldım. `Nasıl oldu böyle, buralara kadar gelebildin.' dedim. `Abi, ben bu işe aşığım' dedi. Aktörlüğünün olağanüstü yeteneği yanında son derece cesur, yürekli, kahraman denecek kadar özelliği olan bir insandı. Çünkü biz turne sırasında çok olaylar yaşadık. Dimdik durmasını bildi, korkmadı. Bilhassa Ankara'da bizi sahnede iken basmaya kalkışan insanların üzerine yürüdü, kendisini zor zapt ettik. Sonra bana `Moskof Sehpası` isimli eserini gösterdi. Eserini okudum ve beğendiğimi söyledim. Bana `Abi, bana izin verir misiniz? Kendi oyunumu sahnelemek istiyorum' dedi. `Ne demek, yürü, yürü, yolun açık olsun' dedim. Bir müddet Türkiye`nin her yerinde ‘Moskof Sehpası' isimli eserini sahneledi.”

Şair-Yazar Ahmet Mercan “ Komik ve ilginç olaylar da yaşadık”

“Her tiyatro oyunu öncesinde emniyetten izin alınıyordu. Yine bir oyun öncesi

Emniyetten izin alınması gerekiyordu. Kendilerine bir yazı sunuldu. Kağıdın

üzerinde tesadüfen bir ilacın adı yazıyordu. Yazıyı okuyan yetkili, o ilacın adını

söyleyerek, ‘bu oyunun oynanmasında bir mahsur yoktur' demişti. O sıkıntılı

yıllarda böyle ilginç olaylar da yaşadık.”

 

Ekrem Kızıltaş: “ Müslümanın güzelliklerini anlattı”

 “Son 50-60 yılda sinema, tiyatro, televizyon bize çok şeyler kaybettirdi. Oturup düşünürsek bu sahada yanlış yaptığımızı anlarız. Rahmetlinin babası, ‘soytarımı olacaksın' diyerek onun oyuncu olmasına karşı çıkmasının ardından, müftülükle bağlantılı bir derneğin salonunda sergilediği oyununu görünce, ‘evladım bundan sonra yanındayım.' diyor. 50'li yıllardan itibaren Türkiye sinema ve tiyatroda 90 sonrası da TV kanallarının çıkmasıyla içki, kumar gibi zararlı alışkanlıklar normal sıradan şeyler gibi anlatıldı. Bize bu oyunlar ve diziler çok şey kaybettirdi. Hasan Nail Canat'ı sahnede ve televizyonda izleyenler, ‘bizim gibi inanan ve düşünen biri' diye tanımladılar. Canat, hep Müslümanın güzelliklerini anlattı.”

 Hasan Nail Canat genç yaşında kaleme aldığı ‘Şiir ve Ben' adlı şiirinde kendisini o kadar güzel anlatmış ki bizlere söyleyecek fazla bir şey bırakmamış aslında. O güzel şiiri de sizlerle paylaşarak yazımı bitirmek istiyorum.

Ve kendi ağzından Hasan Nail Canat

Şiir ve Ben

 Şair diyorlar bana…

Ben şiir dağında kar'ım.

Güya sırrı arayan,

Bir cüce sanatkârım.

 

Lif lif yağan yağmurun…

Altında sırılsıklam.

Gecenin feryadından,

Evden kaçan bizarım.

 

Avare bekçisiyim.

Uykusuz gecelerin…

Çilelerin hamalı

Saadete mezarım.

 

 

Anlımda insanlığın

Çilekeş haritası…

Henüz yirmi dördünde,

Ak saçlı ihtiyarım.

Ahenkli hecelerin

Sahtekâr kumarbazı…

Vicdan azaplarına

Kalemsiz müsteşarım.

 

Tırmanıp gök kubbeye

Bir vapur bacasından…

Yıldızlarla konuşan

Zavallı bahtiyarım.

 

Ben gerçek şairlerin

Divane özentisi…

Düşmüş ömür yoluna

Mimarımı ararım