20 Temmuz 2018

15 Temmuz fetih ruhuna dönüşmelidir

15 Temmuz'un 2. sene-i devriyesini birkaç gün önce yaşadık. Meydanlarda bir araya gelerek şehitlerimizi andık. Ne güzel! Kuranlar okundu. Yine minarelerden cihada çağıran selaları dinleyip ruhumuzda benzer duyguları yaşadık.

O gün yayımlanan yazımda da 15 Temmuz'un demokrasi bayramı olmadığını, demokrasi vurgusunun 15 Temmuz'un içini boşalttığını belirttim. 15 Temmuz'un İslam özleminin coştuğu bir özgürlük bayramı olduğunu yazdım.

Gerçekten de o gün sokaklara koşan, şehit ve gazi olan vatandaşların gayesi ve duası, razı oldukları bir sistemi korumak değildi. Tam aksine onlarca yıldır yaşanan mağduriyetlerin ortadan kalkmaya başladığı ve ümmete dair umutların filizlenir gibi olduğu bir ortamda, adına darbe denen ve yüreklerdeki bütün umutları, hayata dair tüm sevinçleri hoyratça sökerek, zulümlerle dolu karanlık günleri insanımıza hak gören büyük gaspa karşı “Durmak yok, Allah için yolumuzdan dönmeyeceğiz” haykırışıdır. Tabiri caizse, postmodern bir haçlı seferi püskürtülmüş, kazanımlar korunmuştur. Ancak 15 Temmuz destanıyla yeni bir fetih gerçekleşmiş değildir.

Zafer sarhoşluğuna kapılma tehlikesine düşmeden, unutmamamız gereken daha çok şey vardır.

*Giderilmesi gereken mağduriyetler vardır.

*Gerçekleşmesi gereken fetihler vardır.

*Gözyaşı silinmesi gereken mazlumlar vardır.

Ümmetin lidersiz bırakılarak, İstiklal mahkemelerinde on binlerce suçsuz âlimin asılmasından bu yana, ezanların sustuğu, camilerin öksüzleştiği, Kuran öğrenmenin defalarca yasaklandığı/kısıtlandığı, tesettür gibi pek çok İslami emrin hazmedilemediği/engellendiği yaşanan onlarca yılda pek çok darbe, pek çok idam, pek çok terör/örgüt, pek çok yolsuzluk/kriz yaşaya yaşaya bunalmış jenerasyonların çocukları/torunlarıyız.

Beklentilerimiz bitmedi, gerçekleşecekleri günün özlemiyle yaşıyoruz.

Biliyoruz ki;

Fatih'in emaneti Ayasofya secdelere kavuşmayı bekliyor.

Sadece Ayasofya'da değil, İstanbul'u İstanbul yapan, Anadolu'yu da Anadolu yapan medreseler, külliyeler ilim aşkıyla rahleleri eskitecek talebeleri özlüyor.

Milletiyle aynı derdi paylaşan, benzer mağduriyetleri yaşayan, hisseden ve aynı özgürlük için mücadele eden bir lidere kavuştuğu için umudu filizlenen milyonların iman coşkusuydu 15 Temmuz.

Meyhanelerden bile tevhid bayrakları ile cihada koşan gençliğin günahhanelerin kucağından, şehvet havuzlarından, batının zihnimizi devşirdiği akımların adamlarından, kitaplarından, oyunlarından, filmlerinden kurtulma feryadıdır 15 Temmuz.

Avrupa Birliği, batı uygarlığı derken çıkan yasalarla ailesi dağılan, psikolojisi bozulan insanımızın yardım eli beklediği umuttur 15 Temmuz.

Bankaları semirdiği, vatandaşın tüketildiği faize dayalı sömürü sistemin çökeceği günün beklentisidir 15 Temmuz.

“Her şey aslına rücu eder” derler. Kuran ile yücelen bu milletin, tekrar Kuran ile amel ederek, dedeleri gibi yükselmek istediğini, bedel ödeyerek ispatladığı gündür 15 Temmuz.

Kudüs, Suriye, Irak, Mısır, Afganistan, Bangladeş, Arakan, Uygur, Afrika ve bütün dünyada ne kadar Müslüman ve mazlum varsa “Bekleyin ve tükenmeyin, biz vaz geçmedik!” dendiği gündür 15 Temmuz.

Yoksa meydanları “Allahüekber” nidalarıyla dolduran insanların derdi; medyayla gönülleri, bankalarla haneleri söndüren global talanın taşeronluğuna aday bazılarının imtiyazlarla dolu hayatlarını garantileyen bir sistemi savunmak değildir.

Allah 15 Temmuz'u günübirlik, haftalık kutlamalarla geçiştirilen bir tören değil, ümmetin temsilcileriyle beraber fetih ve cihat ruhunun tazelendiği, nesilleri dirilten bir ruh olarak yaşatabilmeyi nasip etsin. Amin.