'1952 Malatya Suikastı'nın Türk Siyasî Hayatına Etkileri'
Yazı başlığımız, “Kubbelerin Gölgesinde İslâm Şehirleri”(Mostar
Yayınları), “Okuryazar mısın, Uyurgezer mi?”(Semerkand Genç Okur Kitaplığı
Yayınları) ve “Osmanlı Tokadı Nasıl Atılır?” (Muharrem Cezbe müstearıyla Mostar
Yayınları) adlı kitaplarıyla tanıdığımız disiplinli ve istikrarlı bir kitap
kurdu olan Mehmet Raşit Küçükkürtül’ün
yüksek lisans tezinin adıdır. “1952 Malatya
Suikastı’nın Türk Siyasî Hayatına Etkileri” (Haziran-2021) adını taşıyan yüksek lisans tezi,
konusuna dair ortaya koyduğu çarpıcı yeni bilgiler bakımından sıra dışı bir tez
vasfını haizdir. Ciltlenmiş ve iki kapak arasına girmiş hâliyle şevkle okuduğumuz
tez Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana
Bilim Dalı’nda yapılmıştır.
Vatan gazetesinin sahibi ve başyazarı Ahmet Emin Yalman’a 1952’de
Malatya’da Hüseyin Üzmez adlı 18 yaşında bir genç tarafından suikast düzenlenmiştir.
Bu hâdisenin “irtica” algısının en şiddetli olduğu yıllardaki siyasî etkisi,
iktidardaki Demokrat Parti’nin ve Batılılaşan Cumhuriyet rejimiyle “özdeş”
muhalefetteki CHP’nin bu hâdiseye tavrı ve toplumdaki yansımaları Türkiye’yi
hayli sarstığı okuyanların malûmudur. Yalman suikastı bugün hâlâ açıklığa
kavuşturulmamış veçhesiyle yakın siyasî tarihimizin merak edilen yaralı bir
mevzuudur.
Ahmet
Emin Yalman kimdir?: Tezden hülâsa edelim: Sabetaycı ve dönme olarak bilinen, Masonik
çevrelerle irtibatlı, liberal ve Anglosakson tarzı Batıcı. 1888’de Selanik’te
doğdu. İstanbul Hukuk Mektebi’ni bitirdi. ABD’de Colombia Üniversitesinde
doktora seviyesinde burslu eğitim gördü. Sabah ve Vakit gazetelerinde çalıştı.
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin iktidar olduğu yıllarda Almancıydı. Birinci
Harp mağlubiyetle bitince 1918’de Almanya aleyhine yazılar yazdı. Millî
Mücadele yıllarında Amerikan mandacılığını savundu. CHP’nin kuruluşuna karşı
çıktı fakat M. Kemal’in başında olduğu partisiz bir meşrutî sistemi savundu. Pragmatik
bir üslupla Moskova karşıtlığı yapmıştır. İkinci Harpte Nazi karşıtıdır. “Nazım
Hikmet’e özgürlük” kampanyasına destek verir. İrtica ile suçladığı çevrenin öne
çıkanlarından Osman Yüksel Serdengeçti
“Serdengeçti” dergisinde Yalman’ı “Beyaz enternasyonalin Türkiye mümessili
Mandacı…” diye târif eder. (s.16-18) Serdengeçti’nin Malatya suikastıyla
irtibatlandırılmasında bu yazının rolü olmuştur.(s.19)
Mevzua dönelim; yüksek lisans tezinde olması gereken kaynakların
dışında bu tezi farklı kılan, bugüne kadar birçok cephesi taraflı yazılan ve
örtük bırakılan bu hâdiseyi ideolojik ayrım yapmadan, birçok kaynaklara
dayanmasıdır. Bir misâl: Daha önce yazılanlarda görmediğimiz bir kaynağa
ulaşmış tezin yazarı. Ahmet Emin Yalman’ın hâtıralarını yazdığı yüzlerce
sayfadan ibaret ve arasında Malatya suikastına dair yazıları ve mektuplar da
bulunan belgeler Amerika’nın Stanford
Üniversitesi Hoover Enstitüsü Arşivinden temin edilmiş. Bu belgeler içinde
Yalman’ın hâdiseye dair suikast faili Hüseyin Üzmez’in kendisine yazdığı mektup
ve kendisinin gazetede siyasîleri ve rejimin oligarklarını etkilemek için Vatan
gazetesinde yazdığı yazılar mevcut. Tezi farklı kılan diğer kaynaklar da şöyle:
Başkanlık Cumhuriyet Arşivleri, Marmara Üniversitesi Açık Erişim Sistemi Taha Toros
Arşivi, Salt Araştırma, Feridun Fâzıl Tülbentçi Arşivi. Devrin gazete arşivleri
de girmiş bu teze: Akşam, Cumhuriyet, Son Posta, Vatan (A. Emin Yalman’ın
sahibi ve başyazarı olduğu gazete), Yeni Sabah.
Tezi farklı kılan bir başka hususiyet de Malatya Suikastından
dolayı azmettirici olarak tutuklanan Necip Fâzıl’ın konuyla ilgili yazdığı
bütün kitapları ve devrin meşhur dergisi Büyük
Doğu Mecmuası ve gazetesi taranmış. Diğer azmettirici Osman Yüksel
Serdengeçti’nin “Malatya Faciası-
Hüseyin Üzmez’in Alın Yazısı” adlı kitapçığı ile Serdengeçti dergisinin 7.
ve 13. sayılarında yer alan “Ahmet Emin
Yalman-Nâzım Hikmet Ran” yazıları, 26 Kasım 1952 tarihli Cumhuriyet
gazetesiyle 11 Aralık 1952 tarihli Akşam Gazetesinin hâdiseyi “irtica” olarak
yansıtan haber ve yazıları, Eşref Edip’in Mayıs 1953 tarihli Sebilürreşad dergisinin bu hâdiseye
bakışı, Nurettin Topçu’nun Türk Milliyetçiler Derneği adına kaleme aldığı 9
Ocak 1953 tarihli “Malatya Hâdisesi ve
Milliyetçiler Derneği” başlıklı yazısı, Yeni Sabah gazetesinden Kadircan
Kaflı’nın “Mukaddes İnançlara Hakaret”
adlı yazısı ve suikastın faili Hüseyin Üzmez’in herkesçe bilinen kitaplarının
yanında 28 Temmuz 1963 tarihinde Ahmet Emin Yalman’a yazdığı mektup söz konusu
yüksek lisans tezini farklı kılan belgelerdir. Tez dört ana başlıktan
oluşmaktadır.
1. Bölümün adı: Giriş.
Bu bölüm araştırmanın konusu, gayesi, muhtevası ve kaynak değerlendirmesini
ihtiva etmektedir.
2. Bölümün adı: İki Partili
Hayata Geçiş ve DP’nin İktidarı. Bu bölümün konu başlıkları şöyle: “İkinci
Dünya Savaşı’ndan Sonra Türkiye’nin Uluslararası Konumu / İkinci Dünya
Savaşı’nda Sonra Türkiye’nin Siyasî ve Sosyal Durumu / İki Partili Düzenin
kurulması / Tek Partili Siyasî Yapının Dönüşümünün Temelleri / Yeni Partiler,
Cemiyetler ve Hareketler / 1946 Genel Seçimleri / 1950 Genel Seçimler ve DP
İktidarı / İki Partili Hayata Geçişte İki Gazeteci/ Siyasetçi / İki Partili
Hayata Geçişte Ahmet Emin Yalman / İki Partili Hayata Geçişte Necip Fâzıl
Kısakürek.
3. Bölümün adı: Malatya
Suikastı. Bu bölümün konu başlıkları şöyle: 1952 Malatya Suikastı / Suikast
Hâdisesi / Suikastın Soruşturulması Süreci / Suikasta Kamuoyunun Tepkisi /
Malatya Suikastı Dâvası / Suikastçıların Muhakemesi / Necip Fâzıl Kısakürek’in
Muhakemesi / Osman Yüksel
Serdengeçti’nin Muhakemesi / Cevat Rifat Atilhan’ın Muhakemesi.
4. Bölümün adı: Malatya
Suikastı’nın Etkileri. Bu bölümün konu başlıkları şöyle: Türk Milliyetçiler
Derneği’nin Etkileri / Millet Partisi’nin Kapatılması / Siyasî Hayattaki
Değişimler.
Yakın tarihini millî hassasiyetle öğrenmek isteyenler ve Müslüman Türk milletinin değerlerini
Kemalist Tek Parti inkılâplarına karşı savunan Necip Fâzıl’ın 1952 Malatya
suikastıyla itibarsızlaştırmak ve etkisizleştirmek istenmesinin arka plânını
merak edenler için tezdeki bilgileri çok anlamlı bulacaklardır. Önce tez
yazarı Mehmet Raşit Küçükkürtül’ün 1952 Malatya Suikastını niçin yazdığına dair
fikrini öğrenelim:
“İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yeni kurulan uluslararası yapı
içerisinde Batı bloğunda yer almayı hedefleyen Türkiye, siyasî ve toplumsal
yapısında “Hür Dünya’ya yönelen bir tavır benimsemiştir. CHP’nin yirmi yedi
yıllık iktidarından sonra tek başına hükümeti kuran DP, yeni toplumsal
arayışların ve çatışmaların odağı olmuştur. 22 Kasım 1952’de Malatya’da Ahmet
Emin Yalman, liseli bir genç tarafından vurulmuştur. Süregelen irtica
tartışmaları için dönüm noktası olan bu olay, adlî bir vakıa olmaktan kısa
zamanda çıkmış, siyasî bir hesaplaşma ve tartışmaya dönmüştür. Neticede iktidar
ve ana muhalefet partileri dışında kalan birçok muhalif, soruşturma ve
kovuşturmaya muhatap olmuştur. Türk Milliyetçiler Derneği ve Millet Partisi
kapatılmıştır. Bu araştırmada dönemin tanıkları ve yayınlarıyla arşiv
belgelerine dayanarak Türk siyasî hayatına etkileri tespit edilmeye
çalışılmıştır. Bu çalışmada, İkinci Dünya Savaşı sonrasında değişmeye başlayan
siyasî ortamdaki gelişmelerden hareketle 22 Kasım 1952’de Malatya’da Vatan
gazetesi başyazarı Ahmet Emin Yalman’ın vurulması olayının Türk siyasî
hayatındaki etkileri, olayın adlî süreci ve matbuattaki yansımaları ele
alınmaktadır. Olayın öncesindeki siyasî durum ve matbuattaki tartışmalara
işaret edilmekte, olayın tesiriyle değişen siyasî tavırlar sergilenmeye
çalışılmaktadır.” (s.I)
“Bu çalışmada Türk siyasî hayatının şekillendiği bu önemli geçiş
döneminde Türk Milliyetçiler Derneği ve Millet Partisi’nin kapatılması;
münfesih Büyük Doğu Cemiyeti’nin kurucusu N. Fâzıl Kısakürek, münfesih İslâm
Demokrat Parti’nin kurucusu Cevat Rifat Atilhan’ı, Serdengeçti mecmuası nâşiri
Osman Yüksel (Serdengeçti) ev Büyük Cihad gazetesi imtiyaz sahibi Mustafa
Bağışlayıcı’nın yargılanması gibi önemli etkiler uyandıran Malatya Suikastı
incelenmiştir.” (s.IV)
Tezden hülâsa ettiklerimiz şöyle devam ediyor: Malatya suikastının
vuku bulmasından evvel yaşanan süreci suikast hadisesine karışan isimlerin
hatıra ve röportajlarındaki geniş anlatımlara göre suikastın evvelden
tasarlanıp fiiliyata dökülmek için beklenildiği anlaşılmaktadır. Suikastın hazırlanmasında iradesi bulunan
önemli bir isim “Saatçi Musa” diye tanınan Musa Çağıl’dır. Bir mülâkatında
“suikastın fikir babası ve planlayıcı” olduğu sorulduğunda “ben planlamıştım.
Ders verelim, yaralayarak gözdağı verelim dedik. Kimi domates, yumurta atalım’
dediklerinde Ben de ‘olmaz daha ciddî bir şey yapmamız lâzım, bunlar haber
olmaz, dedim. Sonunda suikast düzenlemeye karar verdik.” (s.23)
Suikastçıları saldırıya sevk eden psikolojiyi hem Saatçi Musa’da, hem de Üzmez’de genişçe
bulmak mümkün. Saatçi Musa, “Malatya’da
küçük bir okuma çevrelerinin olduğunu, Abdurrahim Zapsu’nun Ehli Sünnet
dergisini, N. Fâzıl’ın Büyük Doğu’sunu takip ettiklerini, okuma çabalarının
kendilerini doyurmadığını” kaydediyor ve “Bize öyle geliyordu ki, Yalman yalnız
mukaddesatımıza kalemiyle saldırmıyor, bu tür faaliyetleriyle inançlarımızı çiğniyordu.
Tabii bir taraftan da Üstad (N. Fâzıl Kısakürek) bunlara cevap veriyor. O da
sivri yazılar yazıyor. Üstad, Büyük Doğu’da Yalman aleyhinde bir kampanya
başlatmıştı. Onun yaptıklarını halka anlatıyor, halktan gelen tepkileri de
gazetede yayınlıyordu. Üçüncü sayfada (…)’Vatan satıcısı, dönme Ahmet Emin
Yalman’a karşı, artık romanlaşmaya başlayan millî infiali tefrikaya devam
ediyoruz…’ diyordu. Ama bizi daha çok Ahmet Emin Yalman’ın yazıları tahrik
ediyor, canımızı sıkıyor. Herkes kızıyor; herkes lanetliyor, herkes nefret
ediyor, yine de kimse Yalman’a bir şey yapmıyordu. Üstad da bizi
etkiliyor. Üzmez de benzer ifadelere
müracaat ediyor, ilâveten Malatya’daki suikast olayını cumhuriyet tarihinin en
önemli olayı gibi takdim ediyor, hattâ mistifike ederek kendisini
kahramanlaştırma yoluna gidiyor. Saatçi Musa, Üzmez’in, suikastı meşrûlaştırmak
için Malatya Müftüsü İsmail Hatip Erzen’den fetva aldıklarına dair iddiaları da
tekzip ediyor. Erzen’in suikastı tasvip etmediğini ve gayrımeşrû gördüğünü
ispat eden açıklaması gazetelere de aksetmiştir. Üzmez ve Saatçi Musa’dan başka
suikastı hazırlayanlar ve Saatçi Musa’nın toplantılarına katılanlar Mahmut
Şentürk, İlhan Civelek, Fevzi Özer, Şerif Dursun, Osman Dursun, Osman Kaymak,
Muhittin Şamlıoğlu, Hüseyin Yabacı, Şehabettin Demirer ve Hüseyin Üzmez’dir.
Üsteğmen Muhittin Şamlıoğlu gözaltına alındıktan kısa bir süre sonra serbest
bırakılmıştır. (s.23-24)
Suikastın nasıl planlandığı ve yapıldığı hakkında daha önce
okumadığımız yeni kaynaklardan çarpıcı bilgiler mevcut. Yalman’ın hadiseyle ilgili anlattıkları ilginç. Başbakan Andan Menderes
kafilesiyle Malatya’ya gittiğini, suikastın, Menderes’in Necip Fâzıl’a para
ödediğini yazarak, istifhamlar doğuracak zemin hazırlıyor ve Menderes’i
suikastla irtibatlandırmaya çalışıyor. (s.28) Bu kısmın ayrıntısını tezden
okumalı. Yalman, suikastı inkılâplara karşı “irtica” hareketi olarak göstermeye
çalışmaktadır. Suikastın üzerinden beş gün geçtikten sonra Yalman hastanede
yatarken, Vatan gazetesinin muhabirinin Emniyet Genel Müdürünü ikna ederek ve
Savcıya haber verilmeden Üzmez’le yüz yüze görüştürülür ve röportaj olarak
gazetede yayınlanır. Bu görüşmede Yalman, Üzmez’i etkilemek ya da kullanmak
ister. Röportajda Üzmez’in ağzından çarpıtılarak, Necip Fâzıl’ın Başbakan, hattâ Cumhurbaşkanı olmak hırsıyla başta
Başbakan Menderes olmak üzere siyasîleri yönlendirme çabalarının olduğu şeklindeifadelere yer verilir. Üzmez ve Necip
Fâzıl bu röportajı tekzip etmişlerdir. Bu ve benzeri mizansenlerden sonra Necip
Fâzıl, Osman Yüksel, C. Rifat Atilhan önce Malatya’ya getirilir sonra Ankara’ya
nakledilir ve 3 Ağustos 1953’de sanıklar yargılanmaya başlar. Bu sürecin
ardından Türk Milliyetçiler Derneği ve Millet Partisi kapatılır. (s.29)
Bu hâdisenin ve yargılanmaların kamuoyundaki yankısı şöyle: CHP ve yandaş kuruluşlar Yalman’ın
vurulmasını inkılâplara karşı irticaî bir hareket olarak dillendirmişlerdir. DP’nin
içinde iki kanat var. Liberal ve Atatürkçü kanat Yalman’ın vurulmasın olumsuz
karşılamışlardır. Şair Sezai Karakoç hâtıralarında “… dünya da etkinliği olan
çevrelerce bilindiğinden Ahmet Emin’in vurulması olayı bir bomba gibi patladı.
Hükümet şoke oldu. Menderes kendisinin bir dahli olmadığını gösterme
psikolojisine kapıldı. Suçlu aramak için Türkiye’nin her tarafında görülmedik
baskılarla aramalar yapıldı. Mesela; kasabalara taş taşıyan kamyonlar bile
durdurulmuş, aranmış her yerde. Birçok
kimse dehşete düşüp evdeki dergi ve kitaplarını bile tahta döşemelerin altına
saklamış. Bütün Bakanlar Malatya’ya gitti. Menderes, uçakla, on kadar
profesörü, gece İstanbul’dan Malatya’ya götürtüp Ahmet Emin Yalman’a
konsültasyon yaptırmış. (s.34-35)
“Suikastçıların
Muhakemesi” başlığında yazılanlar hayli ilginç. (s.35) İstiklâl
Mahkemelerindeki ideolojik havanın estiği bir mahkeme… “Necip Fâzıl Kısakürek’in Muhakemesi”(s.38-39-40-41-42), “Osman Yüksel Serdengeçti’nin Muhakemesi” (s.42-43-44)
ve “Cevat Rifat Atilhan’ın Muhakemesi” (s.45-46)
başlıklarıyla yer alan sayfaları tezden okumak lâzım. Özellikle Necip Fâzıl’ın
mahkemedeki savunması muhteşem bir fikir sofrası…
Sonuç itibariyle Malatya Suikastının etkilerini hülâsa olarak
tezin yazarından dinleyelim: “Malatya Suikastı’nı dönem içerisindeki irtica
tartışmasının bir parçası olarak okumak gerekir. Bir bakıma, bu tartışmalar tek
partili yıllarda inşa edilen rejimin siyasî karakterinden, iki partili siyasî
yapıya geçilirken nakledilen özelliklerin belirlenme sürecine aittir. Tek
partili yıllarda, Türkiye’nin dünya siyasetinde ‘Yurtta sulh, cihanda sulh”
diyerek Pantürkist, Panislâmist ve Sosyalist bir siyaset takip etmeyeceğini
ikrar etmiştir. İki partili yapı kurulurken de temel mesele, bu ikrara uygun
olarak Turancı, İslâmcı ve Sosyalist karakterli teşkilâtlara agorada, siyaset
meydanında meşru, örgütlü bir yer açmamaktır. Malatya Suikastı bahane edilerek Büyük Doğuculara, Türk Milliyetçiler
Derneği’ne ve Millet Partisi’ne uygulanan adlî takibat, yasaklama ve
yargılamalar işte bu anlamda siyasî işlev üstlenmiştir. Denebilir ki, bunlar,
siyasî geçiş döneminin marjlarını, uçlarını, sınırlarını yoklama kabilinden
hâdiselerdir.” (s.58)
Hâsıl-ı kelâm; söz konusu yüksek lisans tezi, ülkesinin yakın
tarihine ciddiyetle ve aidiyetle ilgi duyanlara 1952 Malatya Suikastı üzerinden
siyasî ve toplum yapımızın kırılgan taraflarını gösteriyor. Dahası var, bu hâdisede
kim millet değerlerimize düşman, kim millet değerlerimizi savunuyor? Bu
suallerin cevabı da metinlerin içindedir, anlayana.
(ilbeyali@hotmail.com)