23 Kasım 2018

24 Kasım 1925: Şalcı Bacı İsimli Hanımın Şapka Kanununa Muhalefetten Dolayı İdam Edilmesi

Alparslan  Yasa, “Milletimize Revâ Görülen Kültür Jenosidi” adlı çok kıymetli ve herkesin okumasını ısrarla tavsiye ettiğimiz kitabında Şalcı Bacı hakkında şunları yazıyor:“Şalcı Bacı çok haysiyetli dindar bir hanım şahsıyetiyle, kimseden yardım kabul etmez, kendi el işlerini satarak binbir güçlükle ve kıt-kanaat (Sinan, Ayten ve Aziz)  adlı çocuklarının rızkını çıkarırdı. Esnaf onu çok sever, himaye eder ve kendisini, ördüğü pek güzel şallara atfen Şalcı Bacı diye çağırırdı. O dışarıda nafakasını kazanmaya çalışırken, iki odalı küçük kerpiç evlerinde, (3 yaşındaki) küçük oğluna, çocuğun ablası ve ağabeyi bakardı.”

 24 Kasım 1925 Çarşamba günü, CHP Hükumeti Erzurum'da örfi idare ilan etmiş, böylece insanların hayat veya memâtı hakkında iki kişi selahiyetli kılınmıştır: Vali Zühtü Durukan ve Müstahkem Mevki Kumandanı Tatar Hasan Paşa…

 Göstermelik muhakemede Şalcı Bacı'ya sorulur:“- Şapkaya ne dersin? Sen şapka giyer misin?”

 Şalcı Bacı bir an düşünür, cevap verir:“- Şapka erkek kısmının işi! Kadın kısmı şapka mı giyer? Giymem elbet!”

 Cumartesi, fecir vakti, idam mahkumu diğer altı dindaşıyle beraber onu da Taş Anbarlar Mevkii'ne götürürler. Darağacında Çulha Nedim Efendi sallanmaktadır ve yedi darağacı daha kurbanlarını beklemektedir.

 Şalcı Şöhret Bacı. Erzurum'da yetim çocuklarına bakmak için el işi şal örüp çarşıda satan bir annedir o. Devlet birden şapka giymeyi emredince, şapka hakkında kötü sözler sarf eder. Ne olduğunu anlamadan tutuklanır, yargılanır ve 22 erkekle birlikte asılır. Rivayete göre, "Ben hatun kişiyim, şapkayla ne işim olur?" dese de dinletemez kimseye. İdam edilirken kadın olduğu anlaşılmasın diye başına çuval geçirilir. Bu süreçte idam edilen ilk ve tek kadın olur. (Tosun,2012)

 24 Kasım 1934 : Soyadı Kanununun Çıkması ve Mustafa Kemal Paşa'ya ‘Atatürk' Soyadının Verilmesi

 Atatürk ile ilgili pek bilinmeyen bir başka ayrıntı Atatürk'ün pek hoşlanmadığı ‘Kemal' ismini sonradan ‘Kamal' olarak değiştirmesidir.. Paşa bir ara ön ismini ‘Kamal' olarak kullanmak şeklinde radikal bir karar almış, uzun süre ismini bu şekilde kullanmıştı.

 Bu ayrıntı kayıtlarda şöyle yer alır: Kamal özadlı Cumhurbaşkanımıza Atatürk soyadı verilmiştir. Teklif oybirliği ile kabul edilerek Mustafa Kemal Paşa'nın özadının Kamal  ve soyadının (Atatürk) olması 2587 sayı ile kanunlaştırıldı. (Goloğlu,1974:132)

 Herkesin kendisine bir soyadı alması mecburiyeti konduğu günlerde bazı kimseler soyadlarının Atatürk veya İnönü tarafından seçilmiş olmasını kendilerine bir şeref bilerek onlara ricada bulunuyorlar ve bu suretle soyadı alıyorlardı. Bilhassa Atatürk de kendi yakın arkadaşlarına bizzat soyadı bulup vermeye merak etmiş haldeydi.Dönemin Dahiliye Nazırı Hilmi Uran, Recep Peker'in Atatürk'ten soyadı alma macerasını şöyle anlatır:Bu arada, Atatürk, Recep Peker merhuma da önce soyadı olarak ‘Kocaman' demişti ve Peker, bu soyadını beğenmeyerek değiştirmesini kendisinden rica ettikçe, Atatürk de, bir azizlik olmak için, ‘Kocaman' üzerinde ısrar etmiş, durmuştu.

Fakat Peker merhum bu soyadını hiç kullanmamış ve değiştirmesini hiç durmadan Atatürk'ten rica etmiş olduğundan Atatürk de Recep Bey'i fazla üzmemek için onu değiştirmiş ve hoşuna gidecek bir soyadı bularak merhuma ‘Peker' demişti. (Uran,2007:243)

 Hilmi Uran ise Refik Koraltan ile ilgili şunu anlatır: Herkesin kendine bir soyadı bulduğu günlerdi. Konya mebusu Refik Bey de o sırada kendine soyadı olarak Koraltan'ı seçmişti. Hiç unutmam, bir gün kendisiyle konuşurken bu kelimenin nereden ve ne manaya geldiğini sormuştum da bana, “Manası filan yok canım, bir yerden gelme de değil, yalnız şatafatlı bir şey olsun diye, düşündüm ve bunu uyduruverdim” demişti. Sonra da gözleri neşeden ışıl nıl parlarken, yeni soyadından beklediği şatafatın tadını kim bilir kaçıncı defa olarak bir daha denemiş, avurdunu şişirerek her hece üzerinde keyifli keyifli basarak, “Ko... ral... tan...” demişti. (Uran,2007:242-243)