80 sonrası İslami yapıların menbası MTTB ve Akıncılar
MTTB, Akıncılar ve devamında oluşan siyasal İslami yapılanmalar gerek ilk faaliyet yıllarında gerekse günümüzde fikri anlamda süren etkileri düşünüldüğünde, aydınlar kategorisinde değerlendirilebilecek bir yapı olarak görünmektedirler.
1968-78 yılları arasında etkili olan
ve siyasi literatürde “Mücadeleci” olarak bilinen aydın topluluğu, Türkiye
İslamcılığının farklı bir versiyonu olarak görülmektedir. Mücadele Birliği, bir
dönemlerin sağ sol ikileminde sağcı kutupta yer alan, salt milliyetçilikle saf
İslamcılık arasında kendine özgü bir noktada faaliyette bulunmuş,
duyguları/eğilimleri itibariyle İslami, kültürel söylemi itibariyle günümüz
siyasi ve politik İslam’ın alt yapısını oluşturmuştur.
Tarihsel süreç içerisinde 1924’te
halifeliğin kaldırılması İslamcılığın devletle olan ilişkisini zayıflatan bir
hamle oldu.
İslamcılığın 1949’a kadar bırakın
siyasi örgütlenmesini, kültürel olarak bile görünümü mümkün olmadı. Demokrat
Parti’nin iktidara gelmesi bürokrasi ve devletin tümüyle özdeşleştiği bir
yapıdan ziyade seçimler yoluyla en azından siyasi bir alanın açılabilme
imkanını doğurdu. Dindar-muhafazakar tabakaların siyasetle etkileşimi mümkünlük
kazandı.
1960’lı yıllarda çeşitli tercümeler
(Seyyid Kutup, Mevdudi vb.) İslamcılarla buluşmaya başladı. Bu sayede 69’a
gelindiğinde ideolojik anlamda bir İslamcılığın alt yapısı oluştu. Fakat buna
rağmen siyasal/toplumsal bir fikir olarak gelişmeye başlayan İslamcılık
fikrinin kurumsal gücü henüz oluşmamıştı.
69’da MTTB de Burhanettin Kayhan’ın
seçimleri kazanmasıyla birliğin İslamcıların eline geçmesi ve Erbakan
öncülüğünde Bağımsızlar Hareketinin seçim çalışmalarına başlaması ki bu çalışma
Milli Nizam Partisi MNP’nin öncüsü olacaktı. İslamcıların bundan böyle Türkiye
de siyasi ve politik zeminde varlıklarının ve var olacaklarının göstergesiydi.
Seyyit kutup, mevdudi v.b. ideolog ve
İslamcı mütefekkirlerin bakış açısından etkilenen, düşünsel anlamda politik
hassasiyete sahip jenerasyona göre Siyasi alanda Müslümanların temsilinin
aracısı olarak kurulacak parti sadece iktidar aygıtının ele geçirilmesi
motivasyonunu haiz olmayıp, dile getirilen hak-batıl kavramları üzerinden
kurulan gerilimin temsilcisi konumunda olacaktı.
MTTB bu süreçte partiden sonra İslamcı
gençlerin örgütlendiği ikinci bir kurum olarak yer aldı. Burhanettin Kayhan’ın
MTTB nin başına geçmesi ile İslamcı çizginin belirginlik kazanması ileriki
süreçte kurulacak olan Akıncılar Hareketi’nin düşünsel anlamda duruşunu da
etkileyecekti.
MTTB sokak mücadelesi yoluyla rakip
siyasi hareketlerle çatışmaya girmeye değil orta ve uzun vadede eğitim
programlarıyla ülkede inançlı bir geleceğin yetiştirilmesini amaç edindi. Bu
çerçevede herhangi bir parti ve liderin etkisi altına girilmemesi vurgusu
özellikle belirtilmiş, kadrolaşmanın ana strateji olarak ele alınması gerektiği
özerinde duruldu.
MSP’nin 1973 seçimini kazanmasıyla
seçimlerle iktidara gelmeyi önceleyen bir parti konumuna gelmesi bir kırılmanın
da sebebi oldu aslında. toplumsal/ideolojik bir yapının parçası olmaktan ziyade
seçimlerle iktidara gelmek kaygısının siyasi elitlerce öncelendiği bir anlayışı
dayattı, bu yeni durum kimi grupların kopmasına sebebiyet verdi.
1975’e gelindiğinde MTTB içerisinde
kendini MSP’li sayan gruplar çeşitli yerlerde Akıncılar derneklerini kurmaya
başladı. Oluşum, Amaçlarını kamplara bölünmüş Türkiye’nin bu bölünmüşlüğünü
ortadan kaldıracak bir amaç için birleşmek şeklinde belirtti.
Akıncılar kısa sürede çok iyi ve
organizeli bir örgütlenme başarısı gösterdiler.
1976 Ağustos’unda 60 dernek şubesine sahipken 1978’e gelindiğinde 398
şubeye ulaşılmıştı. Bunda Akıncıların toplumun tüm katmanları ile ilişki
kurmasının etkisi yadsınamaz. kurulan bu derneklerde yoğun bir okuma ve
kültürel etkinliklerle düşünsel anlamda donanımlı kadrolar yetiştirildi.
İleriki dönemde MSP’nin iktidardan
düşüşü Akıncılar için devlet baskısını daha yoğun hissedecekleri bir dönemi
getirdi. Ayrıca anarşi/şiddet ortamının keskinleşmesi Akıncıların hareket
alanını iyice kısıtladı. Buna rağmen Akıncılar siyasi şiddet atmosferinin
sistem dayatması olduğunu vurgulamış, siyasi şiddetten uzak durarak tebliğe
devam etmek kaygısı taşımışlardır.
11 Şubat 1979’a gelindiğinde İran’da
İslamcı Devrim ile birlikte Milli Görüşe alternatif İslamcı dalgalar
belirginlik kazandı, özellikle ülkenin doğu ve güneydoğusundaki İslami kesimler
coğrafi yakınlıktan olsa gerek İran’daki rüzgardan daha fazla etkilendi
diyebiliriz.
Bu etkileşim tabandan dönüşümü
amaçlayan, teşkilattan önce cemaati önemseyen, parlamenter siyasete sırt
dönmese de toplumsal mücadeleyi önceleyen bir damarın belirginlik kazanmasını
sağladı.
Ülkede Yoğun bir atmosferde devam eden
sağ sol çatışmasında Metin Yüksel’in şehadeti sonrası İslamcı gençlerde sisteme
karşı duyulan tepki daha da artmış, 1 Nisan 1980 Sakarya Mitingi ile Akıncılar
Hareketi kendi gücünün ve misyonunun farkına varmış, mücadele ve direniş arzusunun belirginlik
kazandığı bir toplumsal eylemsellik vücut bulmuştur. Sonrasında Konya ve Tatvan
mitingleri bu toplumsal eylemselliği en zirveye taşımıştır.
Örgütlenme ve toplumsal eylemsellik anlamında
önemli atılımlar gösteren Akıncılar geldiği aşamayı entelektüel olarak
yönlendirebilecek, derinlik ve netlik kazandıracak bir çerçevenin yeteri kadar
oluşturulamaması sonucunda hareket içerisinde daha marjinal diyebileceğimiz
gruplar hareketten ayrılmış Türkiye’nin farklı bölgelerinde farklı yapılar ile
yola devam edilmiştir.
1980 sonrasında Türkiye’de herhangi
bir İslamcı yapı MTTB ve akıncılar hareketinin etkinlik ve eylemliliğine ulaşamasa
da bu yapılar 80 sonrası İslami yapılar için bereketli bir menba ve katalizör
görevi görmüştür.
Vesselam.