01 Kasım 2023

ABD + Batı

İnsanın, insanlık özellikleri vardır. Bunlar; merhametli olmak, ahlaklı olmak, erdemli olmak, insanın yaşama hakkına saygılı olmak, zulüm etmemek, yeryüzündeki canlıları dünyanın çeşitli nimetlerinden/güzelliklerinden yoksun bırakmamak gibi özelliklerdir. Bu özellikler, insanın insan olma özellikleridir. Bu özellikleri taşımayan varlıklar insan olma özelliklerini kaybetmiş varlıklardır. Bu özellikleri kaybetmiş toplumlar da toplum olma özelliklerini yitirmiş oluyorlar. Bu özellikleri olmayan devletler de uygar olduklarını söyleseler de devlet olma özelliği taşımıyor demektir. Bu varlıklar biçimsel olarak insan diye ortada görünebilirler; ancak özellikleri itibarıyla insan değiller.

 İnsan dışındaki canlılar, yaşayabilmek için kendileri dışındakileri rakip/düşman görürler. Kendi isteklerini gerçekleştirmek için rakip gördükleri karşı kıyıdakilere her çeşit işkenceyi, zulmü, yaşama hakkını elinden almayı kendilerinde bir hak olarak görürler. Ancak insanlar; insanlık  özelliklerini kaybetmemişse bunu yapamazlar.

Bugün İsrail Devleti’nin Filistin’de yaptığı insan haklarına aykırı, modern çağda kabul edilemez bencilce ve acımasızca çağ dışı zulümlerini inançlarına dayandırması daha da vahim bir durumdur. Kimse arzu ve egosunu tatmin için yaptıklarını, haklı göstermek için uydurma gerekçelerle -haşa -Tanrı (!) ya iftira atıp “Tanrı şöyle dedi, Tanrı böyle dedi!” diyerek yeryüzündekilere zulmetmeye fetva bulmaya çalışmasın. Tanrı’nın emirleri insanların yaşama hakkına aykırı olmaz. İnsanı o yarattı, o yaşatıyor ve bu yetkiyi kimseye devretmez. Tanrı yarattıklarının yaşama hakkına müdahaleyi kimsenin eline vermez. Tanrı’nın; “Onu öldürün, bunu öldürün!” şeklinde emrettiğini söylemek!” Tanrı’ya iftiradır. Yaptıkları vahşetin gerekçesini dine dayandırıp kendilerini haklıymış gibi göstermeye çalışmak; “Güneşi balçıkla sıvamaktır!” Oysa bilindiği gibi “Güneş balçıkla sıvanmaz!”

Yahudi inancına sahip olup İsrail Devleti’nin yaptıklarını eleştiren, bu konuda yürüyüş yapan merhamet sahibi ve insani özelliklerini kaybetmemiş insanlar da var. Bu da bizim merhametli, vicdan sahibi Yahudileri kast etmediğimizin kanıtıdır. Haktan yana olan ilahi dinin bu mensuplarına saygılıyız. İnancımıza göre Hz. Musa (A.S.) bizim de peygamberimiz ve Allah’ın değerli elçilerindendir. Hz. Musa’ya (A.S.) inanmak İslam’ın iman esaslarındandır.

Eleştiriler, Filistin topraklarının sahipleri olan Filistinlileri evinden çıkarıp “Biz buraya yerleşeceğiz!” diyerek onları yaka paça evlerinden dışarı atan; “Evinizi, malınızı mülkünüzü bize bırakacaksınız!” deyip onları yurtlarından kovan İsrail Devleti’ne yöneliktir.

Hikaye bu ya; bir adamı döverken yüzünü, gözünü, kolunu darp ediyorlar. Adam feryat ederken: ”Vay belim, vay belim!” deyip duruyormuş... Görenler sormuşlar: ”Yahu senin yüzün gözün darbe almış ama sen neden belim belim diyorsun?” Adam: ”Ah ah, belim olsaydı (biri arkamda bana gücüyle destek çıksaydı) bu adam beni darp edemezdi. Bugün ABD+BATI desteği olmasaydı İsrail Devleti bu kadar cesaretli olamazdı.

Kim ne derse desin; bu savaş Orta Doğu ile  ABD+BATI savaşıdır. Yaşama hakkı ile çıkar savaşıdır. Bu savaş ABD+BATI’nın Orta Doğu’yu ele geçirip petrolüne ve Ak Deniz’deki doğal gazına konma savaşıdır.

Baş suçlu da başta ABD ve işbirlikçileri olan BATI devletleridir. BATI ülkeleri ki insanlığa demokrasi ve insan hakları dersi verip kendilerinin dışındaki insanları kendilerine hayran bırakan uygarız demeyi ağızlarından düşürmeyen ülkelerden oluşmaktadır. ABD+BATI için çıkar söz konusu olunca yukarıda saydığımız insan olma özelliklerinin hepsinin “papucu dama atılıyor” ve “Varsa yoksa çıkar!” deyip bütün stratejiler buna göre planlanıyor. ABD+BATI’nın lideri durumundaki adam dainsanların gözünün içine baka baka gerçekleri örtbas edip asılsız iddialarla insanları yanıltıyor ve aklı sıra dünyayı dizayn ediyor. Bu söylediklerine insanlar: ”Gel külahıma anlat!” diyorlar.

 İnsansal değerlere göre; “haklı” olanın güçlü ve üstün olması gerekirken “güçlü” haklı olmaya çalışıyor.

Batı ülkeleri Orta Doğu ülkelerine göre ekonomik ve teknik yönden ileri bir düzeydedirler. Ancak insansal değerler bakımından doğu ülkelerinin çok çok gerisindedirler. Tek doğru bildikleri ve olup bitenleri değerlendirdikleri ölçü çıkardır. ÇIKAR varsa her yol mübahtır. ÇIKAR yoksa olup bitenler onları ilgilendirmez. Dünya yanmış, bitmiş, yıkılmış, yok olmuş, alt üst olmuş onları ilgilendirmez.

Dünyanın barış içerisinde yaşayabilmesi, insanların insanca haklara sahip olup huzurlu yaşayabilmesi için güce değil de insansal özelliklere gereksinim duyulmaktadır.