ABD + Batı
İnsanın, insanlık özellikleri vardır. Bunlar; merhametli olmak, ahlaklı olmak, erdemli olmak, insanın yaşama hakkına saygılı olmak, zulüm etmemek, yeryüzündeki canlıları dünyanın çeşitli nimetlerinden/güzelliklerinden yoksun bırakmamak gibi özelliklerdir. Bu özellikler, insanın insan olma özellikleridir. Bu özellikleri taşımayan varlıklar insan olma özelliklerini kaybetmiş varlıklardır. Bu özellikleri kaybetmiş toplumlar da toplum olma özelliklerini yitirmiş oluyorlar. Bu özellikleri olmayan devletler de uygar olduklarını söyleseler de devlet olma özelliği taşımıyor demektir. Bu varlıklar biçimsel olarak insan diye ortada görünebilirler; ancak özellikleri itibarıyla insan değiller.
İnsan dışındaki
canlılar, yaşayabilmek için kendileri dışındakileri rakip/düşman görürler.
Kendi isteklerini gerçekleştirmek için rakip gördükleri karşı kıyıdakilere her
çeşit işkenceyi, zulmü, yaşama hakkını elinden almayı kendilerinde bir hak
olarak görürler. Ancak insanlar; insanlık
özelliklerini kaybetmemişse bunu yapamazlar.
Bugün İsrail Devleti’nin Filistin’de yaptığı insan haklarına
aykırı, modern çağda kabul edilemez bencilce ve acımasızca çağ dışı zulümlerini
inançlarına dayandırması daha da vahim bir durumdur. Kimse arzu ve egosunu
tatmin için yaptıklarını, haklı göstermek için uydurma gerekçelerle -haşa
-Tanrı (!) ya iftira atıp “Tanrı şöyle dedi, Tanrı böyle dedi!” diyerek
yeryüzündekilere zulmetmeye fetva bulmaya çalışmasın. Tanrı’nın emirleri
insanların yaşama hakkına aykırı olmaz. İnsanı o yarattı, o yaşatıyor ve bu
yetkiyi kimseye devretmez. Tanrı yarattıklarının yaşama hakkına müdahaleyi
kimsenin eline vermez. Tanrı’nın; “Onu öldürün, bunu öldürün!” şeklinde
emrettiğini söylemek!” Tanrı’ya iftiradır. Yaptıkları vahşetin gerekçesini dine
dayandırıp kendilerini haklıymış gibi göstermeye çalışmak; “Güneşi balçıkla
sıvamaktır!” Oysa bilindiği gibi “Güneş balçıkla sıvanmaz!”
Yahudi inancına sahip olup İsrail Devleti’nin yaptıklarını
eleştiren, bu konuda yürüyüş yapan merhamet sahibi ve insani özelliklerini
kaybetmemiş insanlar da var. Bu da bizim merhametli, vicdan sahibi Yahudileri
kast etmediğimizin kanıtıdır. Haktan yana olan ilahi dinin bu mensuplarına
saygılıyız. İnancımıza göre Hz. Musa (A.S.) bizim de peygamberimiz ve Allah’ın
değerli elçilerindendir. Hz. Musa’ya (A.S.) inanmak İslam’ın iman
esaslarındandır.
Eleştiriler, Filistin topraklarının sahipleri olan
Filistinlileri evinden çıkarıp “Biz buraya yerleşeceğiz!” diyerek onları yaka
paça evlerinden dışarı atan; “Evinizi, malınızı mülkünüzü bize bırakacaksınız!”
deyip onları yurtlarından kovan İsrail Devleti’ne yöneliktir.
Hikaye bu ya; bir adamı döverken yüzünü, gözünü, kolunu darp
ediyorlar. Adam feryat ederken: ”Vay belim, vay belim!” deyip duruyormuş...
Görenler sormuşlar: ”Yahu senin yüzün gözün darbe almış ama sen neden belim
belim diyorsun?” Adam: ”Ah ah, belim olsaydı (biri arkamda bana gücüyle destek
çıksaydı) bu adam beni darp edemezdi. Bugün ABD+BATI desteği olmasaydı
İsrail Devleti bu kadar cesaretli olamazdı.
Kim ne derse desin; bu savaş Orta Doğu ile ABD+BATI savaşıdır. Yaşama hakkı ile
çıkar savaşıdır. Bu savaş ABD+BATI’nın Orta Doğu’yu ele
geçirip petrolüne ve Ak Deniz’deki doğal gazına konma savaşıdır.
Baş suçlu da başta ABD ve işbirlikçileri olan BATI
devletleridir. BATI ülkeleri ki insanlığa demokrasi ve insan hakları dersi
verip kendilerinin dışındaki insanları kendilerine hayran bırakan uygarız
demeyi ağızlarından düşürmeyen ülkelerden oluşmaktadır. ABD+BATI için çıkar
söz konusu olunca yukarıda saydığımız insan olma özelliklerinin hepsinin “papucu
dama atılıyor” ve “Varsa yoksa çıkar!” deyip bütün stratejiler buna göre
planlanıyor. ABD+BATI’nın lideri durumundaki adam dainsanların
gözünün içine baka baka gerçekleri örtbas edip asılsız iddialarla insanları
yanıltıyor ve aklı sıra dünyayı dizayn ediyor. Bu söylediklerine insanlar: ”Gel
külahıma anlat!” diyorlar.
İnsansal değerlere
göre; “haklı” olanın güçlü ve üstün olması gerekirken “güçlü”
haklı olmaya çalışıyor.
Batı ülkeleri Orta Doğu ülkelerine göre ekonomik ve teknik
yönden ileri bir düzeydedirler. Ancak insansal değerler bakımından doğu
ülkelerinin çok çok gerisindedirler. Tek doğru bildikleri ve olup bitenleri
değerlendirdikleri ölçü çıkardır. ÇIKAR varsa her yol mübahtır. ÇIKAR
yoksa olup bitenler onları ilgilendirmez. Dünya yanmış, bitmiş,
yıkılmış, yok olmuş, alt üst olmuş onları ilgilendirmez.
Dünyanın barış içerisinde yaşayabilmesi, insanların insanca
haklara sahip olup huzurlu yaşayabilmesi için güce değil de insansal
özelliklere gereksinim duyulmaktadır.