06 Temmuz 2020

ABD ORTADOĞUDA HERZAMANKİ ABD; KEL BAŞA ŞİMŞİR TARAK

 

Türkiye'nin hem bölgesel hem de Dünya Konjonktör'ünde ciddi eşiklerden geçtiği ve ciddi dirençler gösterdiği bir zaman diliminde yaşıyoruz.

Ortadoğu, Akdeniz ve Kuzey Afrika'nın ABD ve İsrail in lehine,  gelecek yüz yıl için Dizayn edildiği bu projede, Türkiye'nin atacağı yanlış bir adımın, telafisi zor bedeller getireceğini unutmamamız lazım.

Zira ne ABD nede Rusya, Türkiye ile müttefiklik ruhuna ve hukukuna uygun bir yaklaşım içerisinde değildir ve asla da olmayacaktır.

Hatırlarsınız; Türkiye'nin, Fırat'ın Doğusunda ABD ile vardığı uzlaşı sonucu, Rusya'nın İdlib'te Türkiye'yi sıkıştırmaya yönelik hamlesi gecikmeden gelmişti. Bu gelişmeden yola çıkarak, Türkiye Dış politikası, Suriye'deki çatışmanın hem küresel siyaset, hem Türkiye için anlamını yeniden gözden geçirmişti.

İlginç olan, bu bağlamda hem askeri hem de diplomatik düzlemde daha aktif ve görünür bir rol oynamaya başlayan tarafın,  İsrail tarafının olması idi.

İran ın, Yüksek değerler adına, Süleymani'nin yüksek ikna! Kabiliyeti sonucu, Rusya'nın Suriye'deki çatışmalara, doğrudan dahil olduğu Eylül 2015'ten bu yana ise bu durum daha açık bir şekilde yaşanıyor. Rusya'nın da sorunu Esad'ın iktidarda kalıp kalmaması değildir.

İran halen, hangi yüksek değerler adına, İsrail'in lehine olacak, Rusya ile ilgili bu ikna nın sebebini, Dünya Müslümanlarına açıklayamamaktadır.

Evvelde de ahirde de, ABD'nin Suriye'deki asıl amacı, bir rejim değişikliğinden çok bu ülkenin İsrail lehinde, kontrollü bir şekilde istikrarsızlaştırılmasıdır.

Suriye'nin Rusya ve İran'a yakın, yeni dünya düzeninde, küreselleşme sürecinin dışında kalmış bir ülke olarak, bölünerek yıkılması tercih ediliyor ki, bu da hem ABD hem de İsrail açısından önemli fırsatlar yaratacaktır.

Bu arada Rusya, bu iki ülkeyle el altından uzlaşarak siyaset yürütecek, bu sürecin önde gelen aktörleri olan Türkiye ve İran'ı, bundan sonraki süreçte Suriye'de marjinalize edecektir.

ABD gücünün düşüşte, hatta çöküşte olduğu, Hegemonik pozisyonu kaybettiği malumumuz. ABD hegemonyasında göreli gerileme olsa da bunun Ortadoğu gibi bir bölgeye, Suriye'deki çatışmaya şu an doğrudan yansıması söz konusu değil.

Sanılanın aksine, ABD'nin şu anda Körfez'den Fas'a kadar bir çok coğrafyada, kendisine meydan okuyacak bütün aktörleri bir şekilde tasfiye ettiği, zayıflattığı, İsrail'in güvenlik açısından en rahat dönemini yaşadığı ortadadır.

Daha 10 yıl önce, bir tek ABD askerinin bulunmadığı, Rusya ve İran'a yakın olan bir ülkenin, önemli bir kısmı yıkılmış, ABD ve müttefikleri ile ülkenin kuzeyini ve neredeyse üçte birini kontrol etmeye yönelik hesaplar piyasaya sürülmüştü.

Suriye eksenli Ortadoğu da, ABD, stratejik hedefine büyük ölçüde ulaşmış gözüksede, Ortadoğu siyasetinde ABD ve İsrail'in bundan 20, hatta 10 yıl önceye göre çok daha güçlü oldukları, çatışmanın gidişatını çok rahat belirleyebildikleri görülsede, Türkiye'nin son hamleleri, küresel hesapların yeniden gözden geçirilmesini sağladı.

ABD'nin amacı bu ülkenin güçten düşmesi, kendisine müdahale, üs gibi imkanlar sağlayacak, Ortadoğu da, İsrail'e bir ileri karakol görevi görecek mini devletçikler kurmak, bölgede devlet otoritelerinin gevşediği bir ortamı elde etmektir.

Bu, aslında ABD'nin öteden beri izlediği bir siyasettir. Çünkü Bölgesel istikrarsızlıktan genellikle bölge de büyük güçler yararlanırlar. Örneğin, istikrarlı bir Suriye'de ABD'nin askeri varlığı bulunamazdı. Bir ülke ya da bölgeye dolaylı ya da doğrudan angaje olabilmek için, istikrarsızlık yaşanması işleri çok kolaylaştırır, gerekirse o istikrarsızlığın zemini hazırlanabilir.

Moskova için kritik olan, burada kendisine yakın ve üslerini garantiye alacak bir rejimin iktidarda olmasıdır. ABD ve Rusya birbirinin ayağına basmadan bugüne dek bu minvalde bu süreci yürütüyorlar.

ABD, başta Ukrayna/Kırım konusunda olmak üzere, Rusya ile ciddi sorunlar yaşasa da, gerek Suriye, Afganistan gibi bölgesel, gerekse yaptırım gibi ekonomik konularda pekala bu türden al takke ver küllah mantığı ile politika üretmektedir.

Örneğin, Ocak 2018'te Rusya'nın iç, dış ve askeri istihbarat başkanları, özel bir izin ile, Washington'a gidip CIA Başkanı ve diğer yetkililerle görüşmeler yapabiliyor, hem de içlerinden biri, yaptırıma tabi olduğu halde.

Bu ve daha alt düzey görüşmelerde daha ne tür pazarlıkların yürütüldüğünü tahmin etmek zor değil.

Yani anlayacağımız ABD yine aynı ABD. ‘'Kel Başa Şimşir Tarak'' modunda.

Tek fark, bölgede artık bu ayakları gören ve ona göre adım atan, liderler ve iktidarların var olmasıdır.

Vesselam.