ABD'nin küresel işgali ve Afganistan
Bugün Filistin ve Kudüs nasıl ki Dünya Müslümanların yüreğinde bir
ukde ise doksanlı yıllarda Afganistan dünya Müslümanları için bir mücadele ve
direniş sembolü idi.
Dünya Müslümanları, hem duaları hem de ellerinden geldiğince
Afganistan halkının Ruslara karşı şanlı direnişine destek ve ortak oluyordu.
Tabi ki o dönem bizler, Afganistan’ın dünya jeopolitiği ve konumu
itibariyle öneminden çok Afgan halkının Müslüman’ca direnişi ve Sovyet Rusya’nın
emperyal işgali ekseninde odaklanmıştık.
Ancak Daha sonraları işin jeopolitik kısmı ve Afganistan’ın küresel
güçler açısından önemi tüm boyutları ile ön plana çıktı.
Tarih boyunca İngiltere’nin egemenlik kurmak istediği, Asya’nın
kalbi bu belde, Sovyet Rusya ve en nihayetinde NATO öncülüğünde ABD’nin yemek
masasında bugün
Küresel güçler Afrika, doğu ve İslam coğrafyalarını kan ve gözyaşı
ile sömürmek ve her türlü yeraltı ve yeryüzü zenginliklerini transfer etmek
için işgal edecekleri yerde öncelikle işgallerine karşı olabilecek direniş
unsurları ve direniş liderlerini ya ortadan kaldırıyor veya mevcut hareketleri
kendileri için tehlike arz etmeyecek şekilde dönüştürmeye çalışmaktadırlar.
İşte Afganistan’da tamda öyle oldu, Her ne şekilde olursa olsun
Afganistan’ın, işgal edilip küresel sömürü çarkına dahil edilmesi gerektiğine
inananlar için burası bir bataklığa dönüşünce ABD ve Nato devreye girdi.
Zira Yıllarca süren savaş ile Afganistan’ın küçük lokma olmadığı
anlaşılmıştı, işgalin şiddetini azaltmak ve Sovyet Rusya’nın düştüğü hataya
düşmemek için bedeli ağır olsa da küresel işgalin Afganistan ayağı bir şekilde
bitirilmeliydi.
Fakat tek engel vardı, Şah Mesut ve etrafındaki güçler, bu güçler
hiçbir şekilde Afganistan’da sömürgecileri istemiyordu, Afganistan’ı ABD ve
Nato için cehenneme çevirecek belki de tek kişi ve güç buydu.
Küresel güçlerin her türlü müdahalesini sezen Şah Mesut İşid Mantalitesinin
Afganistan’da ki temsilcisi olan Taliban’la yıllarca savaşmak zorunda kaldı.
Daha 1990’lı yıllarda bu Mantalitenin bir gün Dünya’nın başına bela
olacağını fark eden ferasete sahip bir entelektüeldi Şah Mesut.
Hiç bir ahlaki/insani değere sahip olmayan İşid ve türevleri gibi
yapıların üremesine zemin hazırlayan Taliban zihniyeti, sadece Kafir olarak
nitelendirdikleri için değil en çok Müslümanlar için sorun teşkil etmekteydi.
ABD ve Nato’nun, Asya’nın kalbine yönelik hedefleri için Şah Mesut’un
işgal öncesi ortadan kaldırılması gerekiyordu.
Öylede oldu, Şah Mesut 11 Eylül saldırılarından iki gün önce
suikast ile ortadan kaldırıldı.
Hazırlanan sözde küresel senaryo ile 11 Eylül Saldırısını
gerçekleştirenler ‘’radikal İslamcı/fundamentalist’’ olacaktı. Nasıl olsa ABD patentli
Taliban, Afganistan’ı radikal İslam’ı besleyen bir merkez haline getirmişti,
alın size işgalin gerekçesi.
Asıl amaç elbette ki İkbal’in de şiirinde belirttiği gibi Asya’nın
kalbi olan bu beldeye Hakim olmaktı.
Ne yazık ki Küresel kurallar 150 yıldır değişmiyor.
Bugün Irak ve Suriye’de İŞİD güçlerinin, ABD ye aynı gerekçelerle
bölgede işgal ve müdahale zemini hazırlaması gibi.
Evet, Dün Şah Mesut öldürülmeseydi ABD/NATO Afganistan’da
tutunabilir miydi? Ya da ABD işgalinin daha kolay olmasını sağlamak için mi Şah
Mesut gibi kuşatıcı bir komutan öldürüldü?
Taliban’ın ABD öncülüğünde, Pakistan istihbaratı tarafından
kurulduğu ve Afganistan’ın başına bela edildiği, Suudi Arabistan ve ABD
tarafından da yıllarca lojistik destek aldığı gerçeği hatırlandığında, bugün
Suriye ve Irak gerçeği daha iyi anlaşılır sanırım.
İşgal öncesinde bile ABD nin, Pakistan üzerinden Afganistan’dan
geçecek boru hatlarının güvenliği için buraya odaklanması, Afganistan’ın
Taliban elinde harap olması için yetmişti. Afganistan bir yandan Suud destekli
modern radikal Selefilik için bir mektep işlevi görürken bir yandan da küresel
silah ve uyuşturucu baronları için bereketli bir havza haline getirildi.
Zamanla basında, Taliban’ın Virginia kamplarında ABD ile sıcak
temaslarına yer veren fotoğraflar yayınlanır. Görünürde kendisiyle savaşılan
Taliban arka planda petrol hatları ve uyuşturucu trafiği için işbirliği yapılan
bir Partner oldu.
En nihayetinde Taliban, Afganistan’a yeni bir emperyal müdahalenin
gerekçesi olarak rolünü oynamış ve sahadan çekilir.
Artık Küresel mekanizmanın yeni tarz siyaseti tutmuştu. Zira İşid+ El-Kailde+
Boko Haram v.s. gibi isimler altında Dünya’nın farklı yerlerinde İslam adı
altında direniş hareketlerinin zemini de Afganistan da Taliban varlığının
ortaya çıkması sonrasına dayanır.
Bu yapılar bugün ‘’Öcü İslam’’ algısını beslemekle birlikte iyi
mobilize olmalarının sağladığı avantajla gittikleri ülkelerdeki yerli direniş
damarını ortadan kaldırarak tıpkı Afganistan da yaptıkları gibi emperyal
müdahalenin alt yapısını oluşturmaktadırlar.
Boko Haram’ın Afrika’ya, İşid’in Ortadoğu’ya, El Kaide/Taliban’ın
ise Asya’ya müdahale zeminlerini meşrulaştırdığı artık inkar edilemez bir
gerçektir.
Şah Mesut, ferasetiyle bu yapıların nasıl bir zihnin ürünü olduğunu
görmüş ve ömrü yettiğince mücadele etmiştir. Onun ABD tarafından Taliban
taşeronluğunda öldürülmesine bu nedenle belki de şaşırmamak gerekir.
Son iki yüz yıldır Müslümanların yaşadığı beldelerde meydana gelen
işgal ve sömürüye karşı koyan tüm direniş hareketlerinin beslendiği İslami
kültür ve entelektüel boyutu incelendiğinde, Şah Mesut‘un İslam dünyası için
var olan her türlü saldırıya karşı verdiği mücadele daha iyi anlaşılabilir.
İslam coğrafyalarında dik duran tüm liderler, Evrensel İslam
mektebinin mümtaz talebeleridirler. Şayet bugünde Küresel İşgal, sömürü ve
emperyalizme karşı ahlaklı ve onurlu bir direniş sergilenecekse bu, ancak ve
ancak Bu mektepten Şahsiyetler öncülüğünde mümkündür.
Vesselam