19 May 2020

Abdullah'ın ışıklı ayakkabıları

Bir insanı yoksulluk mu daha çok incitir yoksa yoksunluk mu? Bir çocuğu sahip olamadığı ayakkabıların yokluğu mu daha çok incitir yoksa ayağındaki terlikleriyle onunla top oynayacak birilerinin olmayışı mı? Bir ihtiyaç sahibi anneyi fazladan gönderdiğiniz erzak mı mutlu eder yoksa çocuğunuzla onu ziyaret edip sürekli dışlanmış olan çocuğuna ve kendisine arkadaşlık etmeniz mi?

Zihinlerimizin bu sorularla tokalaşmasının hemen ardından uzun süre inzivaya çekilip düşünmesi gerektiği kanısındayım. Zira bu, üzerinde büyük bir titizlikle durulması gereken bir konudur.

Yoksunluğu, yoksulluk da dahil tüm sıkıntılı süreçlerin mesnedi olarak görmekte bir yanlış bulmadığımı belirtmek istiyorum. Kimsesiz olmak; unutulmaya, terk edilmeye bırakılmak demektir. Yüreği, etrafındaki insanlar tarafından ısındırılmamış insan olmak demektir. Ve böyle bir insan, yalnızdır. Yalnız insanlar ise hayatın her alanında karşılaşacağı zorluklarla bir başına mücadele etmek zorundadırlar. Ve bir kez düştükten sonra elinden tutup kaldıracak kimsenin olmaması (yoksunluk), gittikçe kaybetmeye, dibe vuruşlara götürecektir (yoksulluk).

Yoksula, yetime sadece maddi yardımların gitmesi yerine manevi yardımların da ulaşması gerekiyor. Çünkü bir insanı sadece ekmekle hayata döndüremezsiniz.  Sevgi, merhamet ve umut gibi değerlerin varlığıyla yeniden yaşama sarılır insan. Bir tek ilgili bakışınız, sözünüz ve en önemlisi de gülüşünüz bir çocuğa ömür boyu yetebilecek umudu aşılayabilir. Abdullah'ı,  ayağına giydirdiğiniz ışıklı ayakkabılardan ziyade, sizin kendi ellerinizle giydirmiş ve birlikte yanan ışıklara bakıp gülümsemeniz mutlu ediyor. Gözlerinin parlamasının sebebi, ona zamanınızı ayıracak kadar önemli olduğunu, sizin gözünüzde kendisinin değerli olduğunu hissetmesi ve bilmesidir.

Bir battaniye yardımı ile bedenleri ısınan ihtiyaç sahiplerinin yüreklerini soğukta bırakmamak gerekiyor.

Bu bağlamda İslâm dini, yoksula, yetime karşı muhataplarının son derece hassas olmalarını ister. Yetimi itip kakanı en ağır şekilde eleştirir ve bunu yapanın ahlâki değerler sistemini yalanlamış olduğunu belirtir:

"Hiç bütün bir ahlâki değerler sistemini yalanlayan (birini) tasavvur edebilir misin? İşte böyle biridir yetimi itip kakan, yoksulu doyurma arzusu/gayreti duymayan."

(Maun / 1-2-3)

Sevgisizlik, kimsesizlik, ilgisizlik ve başkası tarafından düşünülmemenin vermiş olduğu açlık hissi, doyurulması en zor olanıdır. Bunun da giderilmesini muhataplarına bir görev olarak seçen İslâm'ın, güzelliği ve naifliği zihinlerde bir kez daha yerini buluyor.

Ve unutmadan sevgili okur; Gülümsemek, evrensel dilde en güzel ve en etkili sıcaklık kaynağıdır. Yüreği soğuyan her insanı gülüşünüzle ısıtabilmeniz temenisiyle.