Acz

-Ruzname; Kelime Günlüğü'nden-

 

Ramazan afv ve mağfiret ayı. Müslümanların dünyalık kargaşadan ve nefsinden kaçışı için bir sığınak. Hz. Allah'ın kullarına hediyesi.

Oruç ise bir müddet nimetlerden esirgenmenin hem bedenî hem de ruhi temizlenişe işaret etmesi. Bu esirgemelerin fark ettirdiği onca şey arasında acz yani aciz olduğunu hatırlıyor insan. Eksiğini, kusurlarını, bunları telafi etmeye Allah'ın yardımı olmadan güç yetiremeyeceğini hatırlıyor.

Esirgendikçe acziyetine şahit oluyor insan. Bunu ibadet niyetiyle yapmasa bile… İhtiyaçları karşılandığında, sağlığı yerinde ve zinde olduğunda bütün dünyaya meydan okuyabileceğini düşünürken hatta bunu yapabilirken; onu hayatta ve ayakta tutanlardan biri veya birkaçı eksildiğinde, gerçeğiyle tanışıyor. Cesedine ruh veren Yaradan'ı, O'nun hükmünün kesinliğini, O'nun karşısındaki acziyetini hatırlıyor.

Ramazan aczimizi hatırlatıyor. Acz ise birçok şeyi…

Kâinat denilen içinde kaybolduğumuz devasa bünyenin kıyamet karşısındaki hiçliğini, içinde bulunan sayısız varlığa rağmen Yaradan'ın “Ol” hükmüyle un ufak olabileceğini hatırlatıyor.

Tıpkı kâinat gibi içimizdeki sayısız sisteme ve hücreye rağmen kendi kıyametimiz, yani ölümümüz karşısındaki hiçliğimizi hatırlatıyor.

Kısas-ı Embiya'daki Allah'a yönelip hor görülenlerin müjdelenişini, Hakk'ı reddedenlerin helakiyet karşısındaki çaresizliğini hatırlatıyor.

Hz. Süleyman Aleyhisselam'ı, karıncayı, Kelime-i Tevhid karşısında bütün saltanatların geçiciliğini hatırlatıyor.

Sebe kavminin melikesi Belkıs'ı, hükümdarlık tahtına vurduğu kilide rağmen Hz. Süleyman Aleyhisselam'ın sarayına gelince karşında buluşunu hatırlatıyor.

Hz. Yakub'un yakarışını, arayışını, Yusuf'unu bulduğu anda başlayan Kenan hasretini hatırlatıyor.

Tasavvuf-ı İlâhî'nin sırlı merhalelerinin muhataplarını, hakikat erlerinin çilesini hatırlatıyor.

Yunus Emre Hazretleri'nin, Taptuk Emre Hazretleri'nin dergâhında eşiğe baş koyuşunu hatırlatıyor.

Mekkeli müşriklerin Peygamber Efendimiz'e (SAV) itirazlarını hatırlatıyor.

Kâbe'yi koruyan Ebabil kuşlarını, getirdikleri taşları ve böylece bir ordunun dağılışını hatırlatıyor.

Mekke'nin ilk Müslümanlarının ablukaya alınışını, Hicret'e zorlanışını, yollarda yitirdikleri kardeşleri, cânım evlatları hatırlatıyor.

Hiç'i, yok oluşu, bırakışı, terk edişi, elin tersiyle itişi, kabullenişi, boyun eğişi, gözyaşını, gurbeti, hasreti, vuslat özlemini, pişmanlığı, tövbeyi, yakarışı, bozulan yeminleri, nefse karşı ezikliği, günahları, affa talipliği, Hakk'a tâbiliği hatırlatıyor.

Acz, iki kutba da dair… O kutuplar da iki türlü.

Hakk karşısında aciz olmada saadet, olamamada gaflet var.

Masiva yani dünya hayatı karşısında aciz olmada gaflet, olmamada saadet var.

Ve hep unutup unutup yeniden hatırladıklarımız var:

İnsan açlık, susuzluk, ölümcül hastalık, doğal afet ve kendi meydana getirdiği karmaşa karşısında aciz. “Ol” deyip olduran karşısında aciz. İnsan bu acizliğini kabul edince kul olup sonraya eriyor. Bu da O'nun rahmetini dilemekle mümkün…

Acz bana hep bir şeyi daha hatırlatıyor. Katıksız bir acz tarifi yapan güzel Zarifoğlu şiirini:

ACZ

 

Seçkin bir kimse değilim

İsmimin baş harfleri acz tutuyor

Bağışlamanı dilerim

 

Sana zorsa bırak yanayım

Kolaysa esirgeme

 

Hayat bir boş rüyaymış

Geçen ibadetler özürlü

Eski günahlar dipdiri

Seçkin bir kimse değilim

İsmimin baş harflerinde kimliğim

Bağışlanmamı dilerim

 

Sana zorsa bırak yanayım

Kolaysa esirgeme

 

Hayat boş geçti

Geri kalan korkulu

Her adımım dolu olsa

İşe yaramaz katında

Biliyorum

Bağışlanmamı

Diliyorum

***

Künye: Acz, Arapça bir kelime olup gücü yetmemek manasını karşılar. Aciz, güçsüz, kudretsiz, zayıf (kimse); yeteneksiz, beceriksiz, elinden iş gelmez (kimse); zavallı, biçare, hakir (kimse), zebun anlamlarına gelir. (Kubbealtı Lugati)