Afv

-Ruzname; Kelime Günlüğü'nden-

Ramazan, fiziki ve ruhi bir temizlenme yaşatıyor. İlk haftada rutine bağlanan zaman akışı, âdeta iç kavgaları ve gürültüyü azaltıyor. Ramazan'ın zaman kurgusuna teslim olmuş kullar, rahmet ümidiyle vuslat yolculuğuna çıkıyor. O takvime gönlüyle bağlamış bir Müslüman, itirazsız tâbi oluyor; uzun-kısa, aç-tok, kolay-zor gibi zıtlıkları dile getirmekten uzak duruyor. Duruyor ki temizlenme ümidinden fışkıran berrak sular istemeden de olsa bulanmasın, beyhude gitmesin…

Bu temizlenme, hem hissî hem de kalbî. Temizlendiği hissi, yaşantısındaki fiziki arınmalarla mümkün olurken “rahmet ve mağfiret ayı” Ramazan'da, af ihtiyacının karşılanacağı ümidini taşıyor kullar. Ramazan'da çokça zikredilen mağfiret, Allah'ın kullarına merhamet ederek onları bağışlaması, günahlarının affetmesi demek. Kullara hediye edilen oruç ayı, vaat edilen odur ki affa kapı aralıyor.

Afv/af;

Sınırlarını hesap edemeyeceğimiz bir teveccühe işaret ediyor.

Kabahati işleyenin, kabahatinin hem kendine hem de kendi dışındakilere vereceği zararı hesap edememesi de buna dâhil. Ki bu hesap dâhilinde olup kasıt içerse, belki affa da layık bulunmayacağından endişe ediyor. Gafletini kabul edip öyle yöneldiğinde, pişmanlık duyduğunda ve bunu hesapsız yaptığında belki ümidi karşılık bulacak…

Fırtınada sağlam bir sığınağa, karamsarlığı dağıtan bir ümide, gafletten arınmaya işaret ediyor.

İlâhî kaide, insanı insanlıktan çıkaranların yanında ümitsizlikten de men ediyor bizi. Bazen her şeyden kaçarken seherdeki tatlı uyku gibi gaflete yakalanınca bir telafi ümidine muhtaç oluyor insan. O zaman af ümidi, gönle bahar muştusu gibi düşüyor. Hiç olmazsa teskin ediyor…

İmkânları ve mümkünleri içinde tutup her ikisine birden işaret ediyor.

İmkândan maksat; maruzatın meydana gelmesi, yani özür gerektiren bir durumun yaşanmış olması, bir kusur işlenmesi, hatalı davranılması. Bu hâl mevcut olmadıkça afv/af için bir sebep de olmaz. Meydana gelen özürlü hâlin kabulü, bağışlanması, kusurun mazur görülmesi hâlinde, meydana gelen karşısında bir mümkün hâsıl oluyor.

Kul oluşa işaret ediyor.

İnsan, kusurlu olmaya meyilli bir varlık. Ki insan olmak, kusursuzluğu azmetmekle mümkün. Onun için önce kusuru kabullenmeli. Bu da insanı kulluğa meylettiriyor, affedildiğinde bile tekrar hata işleyebilecek kadar kusurlu olduğunu kabul etmeye götürüyor.

 

Kendi derecesine göre ortaya koyduğu kusurların, kabahatlerin, hataların affı için arayışta olan insanın, kendi türüne karşı bağışlamadaki ketumluğu da arz-talep sathında şiddetli bir tezat. Bağışlamayanın, bağışlanmada ümitvar oluşu da öyle…

İnsan bir başkasına ne kadar ketum, ne kadar katı ve despot olsa da af dilemesi hâlinde bir karşılık bulabileceği müjdesiyle muhatap. Affedilişimiz ise bu dünyada bilebileceğimiz, anlayabileceğimiz bir süreç değil. Biz bu müjdeye tutunarak kalbimizi yumuşatmaya ve kendi istediğimizi Ümmet için de istemeye gönüllü olmaya sevk ediliyoruz. İyileşip hakikaten insan olmak için…

Kelimelerin eski söylenişleri edebî tınıya da yatkın olunca başlıkta yerini kolaylıkla buluyor bu yazılarda. Eski söylenişi ile afv, yeni söylenişi ile af kelimesi gibi. Elbette sadece tınısı yüzünden başlık olmadı. Ramazan'da en çok hatırladığımız ve nefsimize hatırlattığımız kelimelerden biri olduğundan günlükte yerini aldı.

Allah dostları, Allah'ın sevip kendine yaklaştırdığı kullar oldukları hâlde devamlı af dilediler ve O'na sığındılar. Onların insan olmaya dair örnekliği, daima telafi edilecek bir kusurumuzun olup olmadığıyla kendimizi sınamayı hatırlattı bize.

Bu vesileyle, “Pişmanlık günü gelip çatmadan Cenab-ı Hakk'tan mağfiret ve selamet dileriz.” diyen İmam Gazâlî Hazretleri'nden bir dua ile bitirelim:

“Bizden borcu ve mezalimi de uzaklaştır ey Azîz, ey Gaffâr! Boyunlarımızı, babalarımızın ve analarımızın boyunlarını cehenneme götürecek olan günah boyunduruğundan kurtar, ey Kerim ey Settâr, ey Halîm ey Cebbâr!”

Âmin.

***

Künye: Afv, af kelimesinin ilk şekli olup Arapça kökenlidir. Suç, kusur ve hatayı cezalandırmama, bağışlama; mazur görme, mazur görülme anlamlarına gelir. (Kubbealtı Lügati)