Ahlak yükselirse fiyatlar düşer
İstanbul’un her bir yerinden bir grup esnaf her ayın ikinci Perşembe akşamında Anadolu Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (ANASİAD) çatısı altında AKDAV’da bir araya gelirler.
Önce güzel bir yemek yenir. Bu yemek adeta bir çalışma yemeğidir. Kurulan
o geniş sofranın etrafında buluşan gönül dostları konuşurlar, halleşirler, dilleşirler,
kaynaşırlar.
Artık vakit hep birlikte akşam namazını eda etme vaktidir. Mescid’de
omuz omuza cemaatle namaza durulur. Namazın hemen ardından çaylar içilir ve ayın
muhabbetli sohbeti için uygun yerlere geçilir. Biraz önce müminlerin omuz omuza
saf tuttuğu mescid artık muhabbetli sohbetler için bir meclise dönüşür.
Dernek başkanı Niyazi Dilek bey gönül okşayıcı bir selamlama ile
karşılar misafirlerini.
Daha sonra tanışmaya geçilir.
Bir tanışmayla ticaret erbabına ne kapılar açılır. Herkes kendini
dilediği gibi tanıtır. Böylece hazirun tekrar tekrar tanışır. Nihayet ayın
muhabbeti gerçekleşmiş olur.
Şimdi sıra ayın tilavetindedir.
Rahman’ın ayetleri edeple okunur, saygı ile dinlenir, okunan aşr-ı
şerif’in anlaşılıp yaşanması için sohbet köprüsü kurulur. Şimdi sessizlik
diptedir. Çünkü söz hatiptedir.
Umumiyetle ayın hatibi Ramazan Kayan hocadır.
Hatibin değişmesi nadirattandır. Mezkur programın şubat ayı hatibi
sadece işine değil düşüncesine de ömrünü adamış bir felsefe muhubbi Yunus Aksu
idi.
Aksu, felseye olan ilgi ve vukufiyetini konuşmasında dinleyenlere
iliklerine kadar hissettiriyordu, tam bir filozof gibi konuşuyordu.
İçine düştüğümüz durumu, sebeplerini de çıkış yollarını da
düşüncede arıyordu.
‘’Ahlakı yükseltirsek fiyatlar düşecektir’’ dercesine şöyle
diyordu:
‘’Aramızda emanet, emniyet ve eminlik tesis etmeyi başarabilirsek
belimizi büken fiyatlar en az yüzde otuz oranında düşecektir.’’
Ticarette güvenin en büyük
sermaye olduğunun altını ısrarla çizen Yunus Aksu tezini, ticari hayatından şu
örnekle temellendiriyor: “Ben bu işe başlarken sermayemin üç yüz katı
borçlandım, borçlanabildim.’’
Hayatı bir öğretmen olarak gören Aksu’nun şu tecrübesi hayli
önemli ;
“63 yaşındayım. Hayat hala bana yeni şeyler öğretiyor.’’
İslam Dini’nin kusursuz ve mükemmelliğine rağmen İslam Dünyası
neden bu durumda sorusu Aksu’nın hitabında esaslı bir cevap buluyor.
“Biz medeniyetimizin gecesine rastladık.” Modernite’nin insanı
düşürdüğü derekeyi Yunus Aksu tek cümleyle özetliyor:
“Bugün insan makineye hükmediyor, fakat kendine hükmedemiyor’’
Yunus Aksu konuşmasında
farkımızı fark ettirecek besin değeri yüksek cümleler kurmayı da ihmal etmedi
“Mehter makamında kükreyerek şöyle dedi:
“Biz lale devrini yaşarken onlar hala şehirlerini kirletiyorlardı.’’
Yunus Aksu, ekonominin düşünceye etkisi üzerine de hatırı sayılır
cümleler kurdu.
İşte o cümlelerden biri; ’’Asgari ücretle geçinmeye çalışan bir
kişi bilim ve felsefe ile uğraşamaz’’
Şimdi yazmasam Niyazi başkan bana kızıp diyecek ki “Hocam her ay
tanışma esnasında bize yaptığın latife
ve nüktelerden de yazsaydın ya”
Haydi bir tanesini yazalım
Hazirun hep ticaret erbabı olunca bize de ticari bir dille
kendimizi tanıtmak düşüyor onlardan biri şöyle:
“Efendim bendeniz sahih kaynaklardan bilgi ve hikmet ithal edip, vaaz
ve irşad kanallarıyla doğru bir dil ve üslupla alıcı ve ilgililerine etkin ve
yetkin din hizmetleri ihraç etmeye çalışan din hizmetleri uzmanlarından biriyim.’’