12 Şubat 2018

Aliya ve Kur’an 2

İslam dünyasındaki esaslı mesele Aliya'ya göre Kur'an'ı anlama ve ona yaklaşımdaki sorundan başlar, bir idrak ve irade zaafı görür ve bu noktadaki eleştirisini ortaya koyar. İslam'ın bu tarafını öne çıkarmak neden önemlidir? İnsan namaz kılabilir, oruç tutabilir ve hatta (nispeten zor olan) zekât bile verebilir. Fakat yine de boş kalabilir. Tersine, bir insan Kur'an'ın iyilik yapma emrini takip edip de insana dönüşmeden ve de öyle kalmadan olmaz. Çünkü basit bir sebepten dolayı o aynı anda başka bir şey ( iyi ve kötü olmak) olamaz. Çünkü namaz hedef değil, araçtır. Aliya İzetbegoviç, İslamî Yeniden Doğuşun Sorunları, Ter Rahman Ademi, İst, 2014, s. 160) Bu tespitler geleneksel kireç tutmuş beyinlerimize çekiçler indirmeye başlarsa da samimi ve yerli olması nedeniyle şüphe etmeden üzerinden düşünmekte fayda olacaktır.

İşte bu idrak sorunun başladığı yer ana kaynak olan Kur'an'ın anlaşılması ve ona karşı tutumda ortaya çıkar. Bu dünyadaki (İslam Dünyası) Kur'an'ın vaziyeti çok trajik bir biçimde durumu yansıtmaktadır. Orada, her evde Kur'an'ı özel, yüksek bir yerde bulacaksınız. O en iyi hediye olarak kabul edilir, onun için en iyi kağıt kullanılır, insanlar ise bugün bile onun için en iyi kaligrafiyi kullanmak ve onun kapakları ve sayfalarını en fantastik süslemelerle bezemekte yarışmaktadırlar.  Çocuğun ilk okuduğu ve öğrendiği şey Kur'an'dır fakat bütün bunların yanında bu çocukların çok büyük bir bölümü Kur'an'ın gerçek içeriğini ve önemini öğrenmeden büyüyecek ve yaşlanacaktır. Kur'an, tartışmasız bir semboldür. Ancak kanun olmaktan çıkmıştır. Dikkat edin ki Kur'an okumak yerine, güzel sesle seslendirilip yorumlanmaktadır. “Seslendirmekte” ne Araplar ne de Arap olmayanlar artık onun manasına ulaşmıyorlar ve Kur'an'ın benzersiz melodisinde, artık hiç kimse emredici ve kesin, bazen tatlı tatlı uyaran ve davet eden bazen ise tehdit eden yüksek sesle haykıran fakat her zaman ve yeniden tüm insan hayatının değişmesini talep eden hükümlerini tanıyamamaktadır. s. 84. Aliya bu tespitleri 1969'de yapar peki burada şu soru akla gelir Aliya Arapça Kur'an kıratına muhalif midir? Elbette değildir o sadece anlaşılmadan ritüelleşen ses ve teganni merakını mananın yani özün ıskalanması noktasında eleştirir ki çok haklıdır.

Kur'an'ın okunması söz konusu olduğunda, onun özel bir okuma biçimi olan, yani Arapça orijinalinin okunması hakkında da bir şeyler söylemek gerekir. Bazı insanlar, çoğumuzun manası anlamadığından ötürü, bu çeşit Kur'an okumasını çok değerli olarak görmüyorlar. Bu düşünceye katılmadığımı ifade etmek zorundayım. Aliya burada, 1977'de İslami doğuşun sorunlarının tartışıldığı bir konferansa katılımı münasebetiyle oluşan bir hatırasından yola çıkarak Arapça asıldan okumanın manası hakkında, “bu okumaların sonrasında her defa ben kendimi diğerlerine ölçüsüz bir biçimde daha yakın hissediyordum ve bütün insanların birbirlerine şöyle demek istediklerini zannediyordum: Hepimizin kardeş olduğumuzu görmüyor musunuz! Bu hadiseden sonra, Kur'an'ın orijinal biçiminin  beraberce okunması ve ya dinlenmesini sorusunun değerini bir daha asla sorgulayamam. S. 146-147 Aliya ifrat ve tefrit sarkacında savrulan bir düşünür değil sadece durumu tespit ederek yol haritası çizen bir bilgedir. Emredildiği gibi dost doğru olmaya çalışan bir Müslümandır.