24 Aralık 2023

'Allah beni zenginleştirdi'

Bu yazıda sizlerle çağımızın en büyük problemlerinden birine çözüm sunacak reçeteyi paylaşmak istedim. “Kardeşlik” adını verdiğimiz reçetenin fayda verebilmesi için kardeşliğin ne demek olduğunu bilmek gerekir. Tabi her şeyde olduğu gibi burada da en güzel örneklerimiz Asr-ı Saadet’ten.

Eğer kardeşlikle ilgili problemimizin olduğunu düşünmüyorsanız yazının devamını okumayabilirsiniz veya kardeşliğin ne olduğunu biliyorsunuzdur, ihtiyaç duymazsınız. Ama ya kardeşliği yanlış biliyorsanız?

(Böyle gizemli ve iddialı cümlelerle giriş yapınca ilgi artar diye düşündüm ama pek beceremedim sanırım.)

Konuya geçelim.

Sahabeden bir grup, Mescid-i Nebevi’de oturmuş, aralarında sohbet ediyorlardı. İçlerinden biri, Selman-ı Farisi ile sorun yaşıyordu. Selman-ı Farisi, Mescid-i Nebevi’ye girdiğinde, onunla sorun yaşayan kişi Hz. Selman’ın işiteceği şekilde konuyu değiştirdi. Etrafındaki arkadaşlarına, “Soyun-sopun nedir, sülalen nereye dayanıyor, hangi kabiledensin?” diye sormaya başladı. Cevap olarak her biri, kendi soyunu anlattı.

Biri, “Ben Mudar kabilesindenim, falan oğlu falanım.” dedi, diğeri, “Ben Evs’tenim, benim babam Medinelilerin en şereflilerinden falan oğludur. Dedem şudur, dedemin babası şudur.” diye övünmeye başladı. Bir başka sahabe, “Ben de Temim’liyim, falanın oğlu falanım.” Öteki, “Ben Hazrec kabilesindenim” derken bir başkası da “Ben de Kureyş kabilesindenim, insanların en şereflilerinin soyundanım” dedi.

Sohbet bitince sohbeti soruyu soran zat, Hz. Selman’a döndü: “Ya Selman, senin soyun-sopun nereye dayanıyor? Sen nerelisin, sen hangi kabiledensin?” diye sordu. Selman, şu ibret dolu sözlerle cevap verdi:

“Ben de İslâm oğlu Selman’ım.”

Sonra gözleri doldu ve şöyle devam etti: “Ben dalaletteydim. Allah beni Muhammed’le (s.a.v) hidayete erdirdi. Ben fakir, yoksul bir insandım, Allah beni Muhammed (s.a.v) ile zenginleştirdi. Ben basit bir köleydim, Allah beni Muhammed (s.a.v) ile özgürlüğüme kavuşturdu. Benim soyumu sopumu öğrenmek mi istiyorsunuz? Ben, İslâm oğlu Selman’ım.” dedi.

Yaşananları mescidin köşesinden takip eden ve duyan Hz. Ömer, ayağa kalktı ve topluluğun yanına geldi. Onlara, “Benim de soyumu öğrenmek istiyor musunuz? Ben de İslâm’ın oğlu Ömer’im ve İslâm’ın oğlu Selman’ın kardeşiyim.” dedi.

Hz. Ömer’in bu cevabından sonra mescitteki sahabeler de sırayla ‘Biz de İslam’ın oğluyuz’ dediler ve ağlayarak birbirlerine sarılıp, kardeşlik bağlarını pekiştirdiler.

Hendek Savaşı sırasında ensarın ve muhacirin Hz. Selman’ı –sevgilerinden ötürü- paylaşamaması üzerine, Peygamber Efendimiz (sav), “Selman Ehl-i Beyt’tendir.” duyurdu ve son noktayı koydu. Daha sonra Hz. Ömer, halifelik döneminde Ehl-i Beyt’e maaş bağladığı sırada Selman-ı Farisi’ye de maaş bağladı. Ancak O, bu maaşı kabul etmeyip sadaka verdi ve hurma yapraklarından yaptığı sepetleri satarak hayatını idame ettirmeyi tercih etti. Allah, şefaatlerine nail eylesin.

Mesele soy kardeşliğinden öte, İslam kardeşliğidir.

Üstünlük takvadadır. İzzet, Allah’ındır ve Allah’tandır.