Allah'ın Rahmeti (2)
Geçen haftaki yazımda özetle; Allah’ın rahmetiyle Hz. Musa’nın bebekken zalim Firavun tarafından boğzalanmaktan kurtulduğunu ve Allah’ın rahmeti olarak nitelediğimiz bu ve buna benzer olağanüstü olayların Allah'ın hiç beklemediğimiz bir zamanda ve tarzda yardım edebileceğiyle ilgili Prof Dr. Seyyid Kutup’tan şunu öğrenmiştik:"Olağanüstü olayların çağı sona ermiş değil. Çünkü yüce Allah'ın özgür dileği uyarınca her an olağanüstü olay gerçekleşiyor. Fakat Allah her dönemin pratiğine ve koşullarına göre olağanüstü olayların biçimlerini ve türlerini değiştirebiliyor. Ayrıca bazı olağanüstü olaylar, bazı akıllar tarafından kanıksandığı için olağanüstülükleri kavranamaz oluyor.”
Bunları
anlatırken bir an için ben de eski günlere gittim ve duygulanarak istem dışı
şunlar ağzımdan çıkıverdi:
Ey
Halid Bin Zeyd! (R.A) hani sen: ”Beni surlara en yakın
yere gömün ki oralar İslam toprağı özelliğini taşısın ve ileride torunlarım
gelip oradan itibaren savaşıp daha kolay Kostantiniye’yi alsın.” demiştin. Şunu
da üzerine basa basa söylemiştin: “Ey torunlarım, Kostantiniye dediysem “Roma/Bizans’ı
kastetmişimdir.” Evet torunun II. Mehmet
aldı almasına da ne yazık ki; yüzyıllar sonraki torunların senin bu emanetine
sahip çıkamadılar ve geçici bir süre de olsa düşmanın çizmesinin
Konstantiniye’ni kirletmesine engel olamadılar!Bunları duydun mu?
Ey
Batı’nın mağrur çocukları! II. Mehmet, demişti ki: ”Ya ben
Kostantiniye’yi alırım; ya Kostantiniye beni alır!” II. Mehmet aldı, almasına;
ancak biz koruyamadık! Kendimize düşeni yapmayıp süse ve eğlenceye daldık; zevk
ve sefayla başımız döndü ve düşüp bayıldık; kendimizi kaybettik ve önümüzü
göremediğimizden de yüzyıllar sonra sizin komutanınız; II. Mehmet’e öykünerek, daha doğrusu öç almak amacıyla
beyaz bir ata binip Kostantiniye’ye (İstanbul) girdi! Komutanınız, İstanbul’a
girerken papazlar ve halk sevinç naraları attı! Oysa siz, daha önce
Konstantiniye ilk defa Müslümanların yönetimine girdiğinizde sevinmiştiniz! II.
Mehmet’e çiçek vermiş; mutlu ve sevinçli olduğunuzu belirtmiştiniz! Yoksa bütün
bunları göstermelik diye mi yaptınız! Sizi sahtekarlar sizi!
Ey
II. Mehmet! Senin gemileri yamaçlardan tepenin doruğuna
yürüterek/kaydırarak binbir özveriy ve kararlılıkla aldığın Kostantiniye’yi
eğlence ve süse dalarak kendimize düşeni yapmayarak ve tembellik ederek
koruyamadık! Üstelik senin nazenin ve gözünden sakındığın göz bebeğin
Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif-i’ni de yıllar sonra yine aynı emelin devamı
niteliğinde müzeye çevirip içinde senin torunlarının ibadet yapmamasını
sağladılar!Bunları duydun mu?
Ey
Muhteşem Süleyman! Sen söyle, hani ordu-yu humayununla gidip
Paris’i yerle bir edeceksin diye adamların ödü kopmuştu ve sen sağ olduğun
sürece Fransa’da dans yasaklanmıştı! Bak, Batı sonunda muradına erdi ve senin
yasakladığın dansı artık açıktan oynamaya başladı ve bu da yetmezmiş gibi senin
torunlarını da bu rezalete bulaştırdı. Hatta fırsatını bulup intikam almak
amacıyla çocuklarına savaş açtı! Bunları duydun mu?
Ey Yavuz
Selim! İngiliz komutan, çizmesiyle Bursa’yı kirletip deden Orhan’ın
kabrine tekme atarak; ”Kalk yerinden de bak; biz senin torunlarının başına
neler getirdik, gör işte!” dediğini duydun mu?
Ey
Karlofça! Canı çıkmayasıca! Söyle bakalım, sen ne yaptın?
Osmanlı’nın köküne kibrit suyu dökmenin başlangıcı olduğunun farkında mısın?
Niçin o antlaşmaya ev sahipliği yaptın! Senin bağrında yapılan anlaşmayla
toprak kaybının da başladığını ve gerisinin çorap söküğü gibi geldiğini biliyor
musun?
Ey
Akif Dede’m! Sen; ”İbret alınsa tarih tekerrür etmez!”
diyordun; ancak tarih tekerrür etti; çünkü biz torunlar ibret alıp üzerimize
düşeni yapmadık; zevk ve eğlence peşinde koştuk ve düşman; II. Mehmet dedene
kendini benzeterek beyaz atın üzerinde İstanbul’a girdi! İngiliz komutan,
çizmesiyle Bursa’yı kirletip deden Orhan’ın kabrine tekme atarak; ”Kalk
yerinden de bak; biz senin torunlarının başına neler getirdik, gör işte!” dedi.
Gerçi bunları sen de gördün ve yaşadın! Hatta yedi düvelin bizi bir bardak suda
boğmak istediğini bizzat yaşadın. Bu manzara karşısında yüreğine ateş düştü ve
canla başla Anadolu’yu gezip dolaşarak vatan evladını birlik ve dirliğe
çağırdın! Ne yazık ki ortalık sütliman olunca yöneticilerin yaptıkları seni
hayal kırıklığına uğrattı ve sen yapılan kandırmacalara dayanamayıp Mısır’a göç
ettin!
Kalın
sağlıcakla!