Ayasofya Câmii'ne "Bizans Müzesi" hakâretinin sahîh târihçesi (100)

“Reîsicumhûr, bize, İrticâ vardır, onunla mücadele edeceğiz, dedi; Başbakan ise yoktur, diyor; hangi söze inanalım?”

Yukarıda da bahsettiğimiz vechiyle, Ali Fuad Başgil’in –bir hayli yaygınlık kazanan- makâlelerinde kuvvetle müdâfaa ettiği gibi, Hük̃ûmet de, Memlekette “İrticâî bir tehlike” olmadığı, bunun bir tahrîk̃ât olduğu kanâat̃indeydi ve bu kanâat̃ini, 22 Mart 1951 târihli teblîğiyle efk̃ârıumûmiyeye îl̃ân etmişti. “Cumhûr Reîsi” Bayar ise, ak̃si kanâat̃teydi ve 5816 taleb eden Kemalist talebe teşekkülleri, ondan da kuvvet alıyorlardı. Necmeddin Sadak’ın gazetesinin manşet yaptığı aşağıdaki haber, bu vâkıayı têyîd ediyor:

“Gençler öğrenmek istediler: ‘Cumhurbaşkanı ‘İrtica vardır, onunla mücadele edeceğiz.’ dedi. Başbakan ise ‘Yoktur.’ diyor. Hangisini inanacağız?’

“Şehrimizde [İstanbul’da] bulunan Başbakan Yardımcısı Samet Ağaoğlu ile Millî Eğitim Bakanı Tevfik İleri, dün Vilâyette, İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği, Türkiye Millî Talebe Federasyonu temsilcileri ve talebe cemiyetleri üyeleriyle, son nümâyiş hâdisesi üzerinde görüşmüşlerdir. [Yukarıda bahis mevzûu ettiğimiz vechiyle, TMTF’li ve sâir bir grup fanatik Kemalist üniversite talebesi tarafından 20 Mart 1951 târihinde, gece 22.30 sularında, Büyük Doğu önünde tertîb edilip ertesi gün Başvekîlin takbîhine mevzû olan korsan nümâyiş kasdediliyor.]

“Evvelâ Samet Ağaoğlu konuşmuş; ‘Memlekette irtica hâdisesi yoktur’ demiş ve şayet baş kaldıracak olursa ezileceğini söylemiştir.

“Millî Eğitim Bakanı [ise], yaptığı konuşmasında, gençleri katî bir sükûnete dâvet etmiş ve hâlen irticaî bir hareket mevcut olmadığı noktasında ısrarla durmuştur. […]

“Bu sırada Teknik Üniversite Talebe Cemiyeti eski başkanı ve T.M.T. Federasyonu temsilcisi Galip Baloğlu söz alarak: ‘- Biz bugün memlekette irtica olduğuna inanıyoruz’ demiştir.

“Bakan: ‘- Elinizde delilleriniz var mı?’ diye sormuştur.

“Galip Baloğlu cevap vererek, Federasyona her gün gelen bir çok mektubun irticaı destekler mahiyette olduğunu söylemiştir.

“Bu sırada diğer bir öğrenci de şu suali sormuştur: ‘- Reisicumhur bize irtica vardır, onunla mücadele edeceğiz, dedi. Başbakan ise yoktur, diyor. Hangi söze inanalım?’

“Millî Eğitim Bakanı, bu sual üzerine, Galip Baloğluna dönerek, bu konuşmada bir türlü anlaşmaya varamadıklarını beyan etmiştir. İlh…” (Akşam, 25.3.1951, ss. 1 ve 2)

5816 için Hük̃ûmeti ve Meclis’i zorlıyan Bayar, sonunda murâdına erdi

Bayar, L̃âyihanın Meclis’deki müzâkerelerini yakından tâk̆îb ederek onun kânûnlaşmasına ne büyük ehemmiyet verdiğini de göstermiş, Hük̃ûmet ve Millet Vekîlleri üzerinde bir tazyîk̆ unusuru olmuştu:

“Ankara 24 (Akşam) – Meclisin dünkü toplantısında, Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkındaki kanunun müzakeresine başlandı. Tasarının heyeti umumiyesi üzerindeki görüşmeler, bir aralık o derece hararetlendi ki tasarının taraftarları ile aleyhdarları arasında az daha yumruk yumruğa döğüş başlıyacaktı. Neticede 50 aleyhde ve 6 çekimsere karşı 232 oyla kanunun heyeti umumiyesi kabul edildi ve maddelere geçildi. […] Ve neticede, tasarı metnin [metin], incelenmesi için [incelenmek üzere] Adalet komisyonuna havale edildi.

“Cumhur Başkanı Celâl Bayar, bu tasarının müzakeresi sırasında Meclise gelmiş ve bir müddet görüşmeleri locasından takibetmiştir.” (Akşam, 24.7.1951, ss. 1 ve 2)

“Ankara 26 (Akşam) – Atatürk aleyhine işlenen suçlara dair kanun tasarısı, Büyük Millet Meclisinin dünkü toplantısında görüşülmüş, (Kanunun birinci ve ikinci maddeleri bazı değişikliklerle kabul edilmiş,) […] diğer maddeler de kabul edildikten sonra tasarı kanunlaşmış ve şiddetle alkışlanmıştır.

“Bu sırada, Cumhurbaşkanı Celâl Bayar da salonda ve localarında bulunuyordu.” (Akşam, 26.7.1951, s. 2)

Bayar’ın 5816 için memnûniyeti

Bayar, 5816’nın vaz’ından duyduğu memnûniyeti, bil̃âhare, 1 Kasım 1952’de, TBMM’nin IX. Devresinin III. İctimâ Senesini Açış Nutkunda beyân edecekdir:

“Bazı hâdiselerin zuhuru üzerine, geçen yıl Hükûmetin isabetli bir görüşle yüksek Meclise sevketmiş bulunduğu ‘Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun’ tasarısını kabul buyurmuş olmanız, Meclisimizin bu hususta dikkatli ve kararlı olduğunun bâriz bir delilini teşkil eder.”

Dîğer taraftan, Meclis, “müfrit solculuk cereyan ve tahrikâtına karşı” “mevcut kanunî hükümlere vuzuh veren ve müeyyideleri kuvvetlendiren” l̃âyihayı kânûnlaştırmakla da, “iki başlı müfrit cereyânlara”, yânî hem “Kara Taassub”a, hem de “Müfrit Solculuk cereyânına” karşı “demokratik rejimimizi ve millî bünyemizi korumak” husûsundaki “azmini ve karârlılığını göstermiştir”. Bunlar, Rejim tarafından, dâimâ, “lâyık oldukları” şekilde tenkîl edileceklerdir:

“İki başlı müfrit cereyan ve tahriklere karşı bu suretle kanunî hükümler tedvin etmenin faydalı neticelerinin derhal görülmeye başladığını kaydederken memnunluk duymaktayım.

“Adalet cihazının, millî bünyemizin müfrit hareketlere karşı korunması mevzularında, büyük Mecliste gösterilen bu hassasiyete muvazi bir anlayışla hareket edeceğinden emin olmak isterim. […]

“…Şüphesiz, her zaman, her yerde, dimağlarını kara taassuptan kurtaramıyan mahdut sayıda insanlar bulunabilir ve ileride de görülecektir. Fakat, bu müfrit hareketler, derhal lâyık oldukları âkıbete uğrayacaklar ve âmme vicdanının tepkisi içinde eriyeceklerdir.” (Vatan, 2.11.1952, s. 4)

 

WhatsApp Image 2023-02-16 at 13.29.56.jpeg

(Vatan, 2.11.1952, s. 1)

1 Kasım 1952’de, TBMM’nin IX. Devresinin III. İctimâ Senesini Açış Nutkunda, bir hukûk ucûbesi olan 5816 Sayılı Kânûnun (kendisinin de büyük desteği sâyesinde) çıkarılmasından duyduğu memnûniyeti alenen izhâr eden Bayar, mezk̃ûr Nutkunu îrâd ederken…

***