Ayasofya Câmii'ne "Bizans Müzesi" hakâretinin sahîh târihçesi (120)

Sahîh Arabların himâyesi olmasa, “hiçbir Türk çocuğunu kurtarıp anavatana getirmek mümkün olamıyacaktı!”

Kezâ:

“Dürzî beyleri ve paşaları, Şam Valisi Tahsin Özer ve Şam uleması, sözleri geçen Arap şeyhleri, hepsi Salt kasabasına davet edilerek, Müslüman Türkleri bekliyen âkıbetin önüne geçmek için tertibat alınmağa, çareler düşünülmeğe başlandı.

“Ordu Müftüsü, Filistin eşrafından Abdülkadir Muzgar, Araplara vaaz ve nasihat vermek için, üç ordunun ric’at hatları gerisinde emniyeti sağlamak üzere Urbânı dolaşmağa başladı.

“Sonradan anlaşıldı ki Mersinli Cemal Paşa merhum böyle bir tedbir ittihaz etmemiş olsaydı, cepheden, hiçbir Türk çocuğunu kurtarıp anavatana getirmek mümkün olamıyacaktı." (Cevat Rifat Atilhan, “Görünmeyen İnkılâp”, Büyük Doğu, 3.11.1950, sayı 33, s. 10, Tef. No 12)

Cevâd Rifat, Mustafa Kemâl̃’in ink̃ârına cevâb veriyor

Rahmetli Yüzbaşı Cevâd Rifat Bey, daha bu 14 tefrikalık ilk tedk̆îk̆inde Mustafa Kemâl̃’e cevâb vermiye lüzûm görmüştü. Zîrâ, Cevâd Rifat Bey, tedk̆îk̆inde, Ordunun Filistin Cephesindeki ve bu meyânda Sûriye’deki mağl̃ûbiyetini anlatıyordu. Hâl̃buki, Humus’tan îtibâren Cephedeki Ordunun kumandası Mustafa Kemâl̃’e verildiği için, o, bunu şahsî bir mes’ele yaparak, mağl̃ûb olunduğunu kabûl̃ etmiyor ve “şahsî propagandasını yapmak için” gazetelere verdiği beyânâtlarda, Ordunun Sûriye’den mağl̃ûb olarak Adana’ya çekildiği âşik̃âr vâkıasını ink̃âr ediyordu. İşte Yüzbaşı Cevâd Rifat Bey’in, 10. Tefrikada, onun bu tekzîbine müstehzî bir cevâb verdiği görülüyor:

“Son zamânlarda kendileriyle mül̃âkâtlar icrâ edilen meşhûr bir Kumandanımız, ‘Ordu Sûriye’de mağl̃ûb olmamıştır!’ diyor… Nasıl olsun ki! Bizim Mehmedlerimiz dâimâ aç, hemen dâimâ nîm-i üryân oldukları hâl̃de ne ufak bir şik̃âyet, hattâ ne de adem-i memnûniyet eseri bile görülmemişdir! Böyle ordu elbette mağl̃ûb sayılmaz! Biz de, düşmanlar da, dostlar da fazîlet nâmına, askerlik nâmına, insanlık nâmına böyle kahramanların önünde eğilmiye mecbûruz.

“Fakat îtirâf edelim ki bizim gâlibiyetimiz mânevîdir; biz, maddeten mağl̃ûbuz! Eğer bunun acılıklarını iyice hisseder de âtîde bir daha böyle bile bile büyük hatâlar irtik̃âb etmez isek, Milletin kahramanlığına, vatanseverliğine istinâd ederek mağl̃ûblar zümresinden çıkar, bir daha yüreklerimizin bugünki kadar acı acı sızladığını duymayız.” (Bozkurt 2019: 105’ten naklen)

Tasvîr-i Efk̃âr’ın Mustafa Kemâl̃’i îkâzı

Aslında, Yüzbaşı Cevâd Bey’in cevâbından evvel, Tasvîr-i Efk̃âr gazetesi de Mustafa Kemâl̃’e karşı bir îkâz makâlesi neşretmişti. Çünki Gazete, 22 Teşrînisânî 1334 târihli nüshasının birinci sayfasında, “Fel̃âketlerimizi tedk̆îk̆ten kaçınmıyalım! Filistin Hezîmeti Nasıl Oldu? Filistin fâciâ-i hezîmeti hakkında mâl̃ûmât neşredeceğiz” başlıkları altındaki bir takdîm yazısıyle, ertesi günden îtibâren Yüzbaşı Cevâd Bey’in “Sûriye Hezîmet-i Fecîası ve Sebebleri” başlıklı tedk̆îk̆ini neşredeceğini haber vermiş ve mezk̃ûr tedk̆îk̆ intişâr ettikce de, Mustafa Kemâl̃, kendisi doğrudan hedef alınmadığı hâl̃de, sırf başında bulunduğu bir ordunun mağl̃ûbiyeti bahis mevzûu edildiği için olsa gerek, bundan büyük rahatsızlık duymuş, 2 K̃ânûnuevvel 1334 târihli Zamân gazetesine verdiği beyânâtla, Ordunun Sûriye’de mağl̃ûb olmadığını iddiâ etmişti.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

WhatsApp Image 2023-03-08 at 14.19.42.jpeg

(Bozkurt 2019: 24)

4 K̃ânûnuevvel 1334 (4 Aralık 1918) târihli Tasvîr-i Efk̃âr’da, Mustafa Kemâl’in, Cevâd Rifat’ın bu gazetedeki neşriyâtından rahatsız olup 2 K̃ânûnusânî 1334 târihli Zamân gazetesine verdiği beyânâta cevâben, “Filistin Sahne-i Hezîmeti” başlıklı îkâz makâlesi: “…Şahsî propaganda yapılacak, siyâsî maksadlar tâk̆îb edilecek zamânda hiç değiliz! Bir takım fırkalara istinâden yükselmek gâyesi tâk̆îb olunursa, zannederiz ki eski hizmetlerin kıymeti de, erbâb-ı hul̃ûs nazarında, derhâl̃ hiçe iner!”

***