Ayasofya Câmii'ne "Bizans Müzesi" hakâretinin sahîh târihçesi (132)

Bir de realiteye bakalım:

Târihçi Ali Birinci’nin (Mersinli Cemal Paşa ve Hâtırât’ına dâir makâlesindeki) îzâhatına nazaran, Mustafa Kemâl̃, onca iftihâr ettiği “Yıldırım Orduları Grup Kumandanlığı” mevk̆iini sâdece bir hafta işgâl̃ etmiş, akabinde İstanbul’a çağrılmıştır:

“Mondros Mütarekesi’nden [30 Ekim 1918] sonra ordu teşkilâtında yeniden başlatılan tanzim çalışmalarında Yıldırım Ordular Karargâhı ile İkinci Ordu Karargâhı ilga edildi (7 Kasım 1918) ve bütün mensupları, kumandan ve erkân-ı harbiye reisleri hariç, VII. Ordu emrine verildi. Yıldırım Ordular Grubu kumandanı Mirliva Mustafa Kemal Paşa ise İstanbul’a çağrıldı ve Harbiye Nezareti emrine verilerek yerine Nihat (Anılmış) Paşa tâyin edildi. İngilizlerin Osmanlı hükûmeti üzerindeki baskılarından dolayı ordu kumandanlıklarının lağvı ve yerine ordu müfettişliklerinin kurulması üzerine üç ordu müfettişliğinden ikincisi Konya’da kuruldu ve buna XII. ve XX. Kolordular bağlandı; Nihat Paşa’yı takiben bu vazifeye (Mersinli) Cemal Paşa tayin edildi (23 Ocak 1919).” (Birinci 2020: 193)

O, sâdece, Osmanlı Ordusunun mahvolmıya mahk̃ûm olduğuna inanmakla da kalmıyordu; gencliğinden beri, topyek̃ûn Osmanlı İmparatorluğu’nun tasfiye edilmesi l̃âzım geldiği fikrindeydi

Daha Filistin Cephesine giderken, Cephede en kritik mevk̆ideki Ordunun başına geçerken, inancı şudur:

“…Osmanlı ordusunun mukadderatı artık taayyün etmiş bulunuyordu. Bu mukadderatı değiştirmek artık hiç kimsenin elinde değildi.” (Tarih IV 1934: 25)

Onun inancı bu kadarla da kalmıyor: Sâdece Filistin Cephesindeki Ordu, hattâ Osmanlı Ordusunun tamâmı mahvolmıya mahkûm değildir; topyek̃ûn Osmanlı İmparatorluğu mahvolmıya mahk̃ûmdur; dahası mahvolmalı, Osmanlı, toptan tasfiye edilmelidir!

Gencliğinden îtibâren, o, bu fikre îmân etmişti!

Filhak̆îka, Mustafa Kemâl̃, daha 1907'de (o zaman Kolağasıydı), Osmanlı'yı tasfiye dâvâsı gütmekte, İttihâdcı muhîtlerde, harâretle, Osmanlı'nın Anadolu ve Trakya hâricindeki bütün beldelerinin elden çıkarılıp Türklerin vatanının esâs îtibâriyle Anadolu ile tahdîd edilmesi l̃âzım geldiği fikrini işlemekteydi. Bu vâkıayı -iştirâk̃ ve iftihâr hissiyle berâber- ifşâ eden, onun can ciğer “sınıf arkadaşı” ve –ondan yediği ağır darbelere rağmen- ölünciye kadar da ona sâdık bir arkadaş kalan “Orgeneral̃” Ali Fuad Cebesoy’dur.

Filistin Cephesinde, İngiliz-Siyonist Kuvvetleri karşısındaki fecî hezîmete de ışık tutan bu vesîkayı, ilk def’a, “Kemalizm, İsrâil’in Kuruluşuna Nasıl Yardım Etti?” başlıklı çalışmamızda (Yeni Söz, 20.12.2017-9.1.2018, 21 Tefrika) neşretmiştik. Burada, onu hatırlatmak istiyoruz:

“… Mustafa Kemal, ‘Millî Misak’ın esaslarını […] 1907 de tesbit etmiş, vatanını tehlikeden kurtarmak için ne gibi çareler düşünüp bulduğunu cesaretle ortaya koymuştur.

“Ben aziz arkadaşımın fikirlerini daha [Selânik’de] Karaferiye’de iken dinledim.

“Mustafa Kemal diyor ki:

“- Meşrutiyetin ilânı yeter çare olamaz. Cemiyetin bir siyasî parti haline gelerek hükûmeti, meşrutiyetin ilânından sonra ele alması lâzımdır. Parti, önceden bu vazifesini hazırlamış ve ne yapacağını programlaştırmış olmalıdır. Aksi takdirde, ikinci meşrutiyet de birincisinin akıbetine uğrar.

“Öyle ise ne yapmalıdır? Mustafa Kemal, ilk çare olarak şöyle düşünüyordu: Meşrutiyet, köhneleşmiş ve insicamını kaybetmiş olan Osmanlı İmparatorluğu’nun gövdesi üzerine değil, aksine Türk çoğunluğunun yaşadığı kısım üzerinde oturtulmalı, düşmanlarının, yani büyük devletlerin yapacağı bir tasfiye yerine ihtilâl idaresi kendi başına bir Türk devleti kurmalıdır. […]

 

WhatsApp Image 2023-03-20 at 15.40.14.jpeg

(https://www.tabletmag.com/sections/arts-letters/articles/halkin-jabotinsky; 9.2.2023)

Bu resimde, Filistin’de bize karşı savaşan Jewish Legion’ın üniforması içinde, iki kız kardeşiyle berâber görülen, Jewis Legion’ın, tedhîşçi İRGUN teşkîl̃âtının ve jenosidci İsrâil Devleti’nin müessislerinden biri olan Jabotinski (1880 - 1940)’ye nazaran, Osmanlı İmparatorluğu tasfiye edilmeden Siyon Devleti têsîs edilemezdi ve artık bunun vakti de gelmişti:

“1909’da, İstanbul’da, aynı ânda dört Siyonist gazetenin başmuharriri idim (evet, böyle şeyler gençken yapılabiliyor). Bâb-ı Âlî’de Jön Türkler hüküm sürüyordu. Ben işte o zamân şu kat’î kanâat̃e vardım ki Türklerin hüküm sürdüğü yerde güneş doğmaz, ot bitmez ve Filistin’i tekrâr fethetmek için de tek ümîd, Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasıdır…”

“Türkiye’nin, har̃be girdiği takdîrde, ondan mağl̃ûb ve parça parça olmuş olarak çıkacağından hiç şüphe etmedim…”

“…Bu har̃bin bedelini, başka her memleketten daha fazla Türkiye’nin ödeyeceğinden aslâ şüphe etmedim…”

“Biz Avrupa’nın hudûdlarını Fırat’a kadar genişletmek için Eretz-İsrâil’e gidiyoruz!’ Hâl̃buki bunun önündeki mâni Türkiye’dir ve şu ânda onun son sâat̃i gelip çatmıştır! O hâl̃de kollarımız bağlı mı kalacağız?”

Bağlı kalmadılar: Bütün Siyonist, Sabataî, Farmason Câmia ve müttefîkleri seferber oldular ve emellerine nâil oldular!

(Tafsîlât için “Kemalizm, İsrâil’in Kuruluşuna Nasıl Yardım Etti?”, Yeni Söz, 20.12.2017-9.1.2018, 21 Tefrikaya mürâcaat)

***