Ayasofya Câmii'ne "Bizans Müzesi" hakâretinin sahîh târihçesi (145)
Mevcûdiyetlerini
muhâfaza eden muhtelif derneklerden müteşekkil Federasyon, bir sene sonra, 1-2
Nisan 1951 târihlerinde, İstanbul’da bir kongre akdederek yekpâre bir “Türk Milliyetçiler
Derneği”ne (TMD) ink̆il̃âb etti ve seçilen Muvakkat̃ İdâre Hey’eti, kendi
içinden Halûk Karamağaralı’yı, muvakkat̃ Umûmî Reîsliğe getirdi. (Yine de, on
beş ay süren bir “Muvakkat̃ Umûmî Reîslik”… TMD’nin 24-25 Temmuz 1952’de
akdedilen ilk kongresinde, Muvakkat̃ İdâre Hey’eti, yerini Dâimî İdâre
Hey’etine bırakacak ve Derneğin Umûmî Reîsliğine de, DP Isparta Meb’ûsu Said
Bilgiç seçilecekdir.) (TMD’nin hem umûmî olarak İsl̃âmperver mücâdele, hem de
onunla iç içe bir seyir tâk̆îb eden Ayasofya Dâvâsı târihimizde pek mühim bir
mevk̆ii hâiz olduğunu daha evvel tebârüz ettirmiştik; binâenaleyh, yukarıda da
tasrîh ettiğimiz vechiyle, ondan tafsîl̃âtlıca bahsetmeyi münâsib görüyoruz.
Bittabi, temennîmiz, Dâvâmızın -aslına muvâfık olarak, l̃âkin onun sâdece
birkaç vechesi üzerinde durarak inşâ etmiye çalıştığımız ve kendi
fikrî/ahl̃âk̆î noktainazarımıza göre yorumlamaktan ictinâb etmediğimiz- bu
mahdûd târihçesinin ibretle okunması, onun üzerinde ibretle teemmül
edilmesidir… İbret almadıktan, yânî kendi fikir, inanc ve amellerimiz için ders
çıkarmadıktan sonra târihle, mâzîyle meşgûl̃ olmaktan mânâ nedir?)
TMD’nin 1-2 Nisan
1951 târihlerinde akdedilen bu Teşekkül Kongresinde okunan (ve muhtemelen
Nureddin Topçu tarafından kaleme alınmış olan) Faâliyet Raporu, Federasyon’un
bir senelik faâliyetlerinin, Türkiye’nin Kemalist devir târihinde, bir dönüm
noktası teşkîl ettiğini, istik̆bâl̃ için ümîd veren bir tekevvün devresini
başlattığını işâret ediyordu:
“Bizce kısa faaliyetimizin başarısı
manevî cepheden olmuştur.
“Federasyonumuz milliyetçi bir
gençlik hareketinin, mukaddesatına ve millî kıymetlerine bağlı bir Türk
gençliğinin mevcudiyetini ispat etmiştir.
“Hangi maske altında, ne şekilde ve
nereden gelirse gelsin milliyet ve mukaddesatına karşı yapılan tecavüz ve
taarruzlarla, yılmadan, bir kütle hâlinde mücadele edeceğini ortaya koymuştur.
“Milliyetçiliğin herhangi bir
partinin malı olmadığını, partiler üstü ve particilik dışı bir dâva olduğunu,
bu dâva için bütün vatanseverlerin bir safta toplanmaları lâzım geldiğini
duyurmuştur.
“Ve nihayet Federasyonumuz, türlü
ithamlara maruz kalan Müslüman Türk çocuklarının koruyucusu ve türlü
iftiralara uğrıyan milliyetçilik cereyanının müdafii olmuştur.
“Bugün bir ruh doğmuştur. Bunu
Kurultayınıza arz ve tevdi etmekle şeref duyuyoruz. Vereceğiniz karar ve
direktiflerle milliyetçiliğimizi memleket çapında teşkilâtlandıracak, vatanın
aydın ve ışıklı yarınının hazırlayıcıları olarak altın çağımızın kapılarını
açacaksınız.” (Turan Can 2022, mezk̃ûr makâleden naklen; Can’a nazaran: “Bu
raporda Nurettin Topçu’ya has üslûbun izleri sezilmekteydi.”)
TMD’nin Teşekkül
Kongresi hakkında târihî bir vesîka
Neşrettiği “Ayasofya Beyânnâmesi” ile, Ayasofya Dâvâsını kitlevî bir
hareket hâl̃ine getiren Türk Milliyetçiler Derneği’nin bu teşekkül kongresi
hakkında, elimizde, genişçe bir haber metni (bir “compte-rendu” –kontrandü-) bulunuyor. Türklük ve Mukaddesat Düşmanlariyle Savaş mecmûasının 13 Nisan 1951
târihli 3. nüshasında intişâr eden ve târihî kıymeti hâiz olan bu metin, Akgün
Ayata’nın kaleminden çıkmıştır. (Savaş,
8 Haziran 1951 târihli 4. sayısından sonra neşir hayâtına vedâ edecekdir.
/https://www.eskieserler.com/Eski/Eserler/Dergi/673/Turkluk-ve-Mukaddesat-Dusmanlariyla-Savas.asp;26.2.2023/
Müellifi, Nâşir Hüsameddin Akmumcu’yu ve TMD mensûblarını hayırla yâdeder,
Allâh’tan cümlesine rahmet niyâz ederiz!)
Kongrede, bu güzel
inkişâf yanında, müessif bir hâdise de yaşanmıştır: Bu, Federasyon’un müessis
âzâlarından Kültür Çalışmaları Derneği’nin ihrâcıdır. Aşağıdaki haberden öyle
anlaşılıyor ki bunun sebebi, ihrâc edilen Derneğin, sâbık TMF, yeni TMD’nin
İsl̃âmperver çizgisini hazmedememiş olmasıdır:
“Milliyetçiler Federasyonu Genel
Kurul toplantısında hadise çıkararak toplantıyı sabote etmek istiyen ve üye
mevcudu beş, on kişiyi geçmiyen Kültür Çalışmaları Derneği, Federasyondan ihraç
edildiklerini görünce, ertesi günü bir beyanname neşrettiler. Türklüğüne ve mukaddesatına
bağlı gençliğin faaliyetlerini ‘İrticaî’ olarak tavsif ettiler. Gerçi hakları
da yok değil… Çünkü:
‘Kâbe Arabın olsun, / Çankaya bize
yeter!’ diyen Behçet Kemal’in çıraklarına göre ‘din’ irticadır. [Aslında, bu
mısrâlar, Kemalettin Kamu’ya âiddir. Mâmâfih, Behçet Kemâl de “Zındık Şâir”dir
ve bunlardan beterini yazmıştır; mezkûr mısrâlar, bu kötü şöhreti yüzünden ona
atfedilmiş olsa gerekdir… Ayrıca, “İlâh” olmak istiyen ve emeline nâil olan
“Mutlak Şef”in gizli-âşik̃âr teşvîk̆iyle, bu çeşid şahısperest şiirler yazmak,
makâle, kitab, gazete, mecmûa, v.s. neşretmek, nutuklar atmak o devirde moda
olmuştu…]” (“Behçet Kemal’in Çırakları”, Türklük
ve Mukaddesat Düşmanlariyle Savaş, 13 Nisan 1951, yıl 1, sayı 3, s. 4)
Ayata’nın Kongre
hakkındaki haber metni
Akgün Ayata’nın
“Türk Milliyetçiler Derneği” başlıklı metnini aşağıda aynen ik̆tibâs edeceğiz.
-Vâkıaya sadâkat̃ten şaşmadan- samîmî hislerle ve (bir cümledeki ifâde kusûru
hâric,) güzel bir üsl̃ûbla inşâ edilmiş, târihî kıymeti hâiz bu haber metninde
–maâlesef- birkaç Uydurmaca kelime de dikkat̃i çekiyor: “Tüzük” (nizâmnâme),
“tasarı” (l̃âyiha), “önerge” (takrîr), “üye” (âzâ, mensûb), “oya sunuldu” (reye
konuldu), “gündem” (rûznâme), “önem” (ehemmiyet; “önemli”: mühim, ehemmiyetli),
“önder” (öncü, pişvâ, lider), “oturum” (celse), “kutlu” (kudsî, mukaddes,
mübârek), “başarı” (muvaffak̆iyet), (Mecmûanın aynı sayfasında, yine TMD
hakkında, yukarıda naklettiğimiz haberde:) “genel kurul” (kongre; “genel” <
Frz. général: umûmî; “kurul”: hey’et;
meclis)… Kezâ, Türkcede mukâbili olan Fransızca kelimeler: “Delege” (murahhas),
“komisyon” (encümen)…
Bunlar, en başta,
yeni nesillerin mekteblerde senelerdir Kemalist Uydurma Dille yetişmesinin
netîcesidir. Dîğer mühim bir sebeb de, “Millî Şef”in, 1924 Kânûn-i Esâsî’sini
(Sel̃ânikli Dilmen’in riyâsetinde) Uydurmacaya tercüme ettirerek, 10 Ocak
1945’te, bu hâl̃iyle Meclis’de kânûnlaştırması, bu sûretle tedrîcen bütün hukûk
dilinin Uydurmacalaşmıya başlaması, ayrıca, Kemalist matbûâtın da (mesel̃â Cumhuriyet’in 11, 12, 14, 18, 19, 23,
27, 29 Ocak 1945 târihli nüshaları) bu sun’î dile sâhib çıkmasıdır… (Tafsîl̃ât için Türkçenin Istılâh Mes’elesi ve İdeolojik Kaynaklı Sapmalar
kitabımızın –Ankara: Kurtuba Yl., 2013- “Yoztürkçenin Âleti Olarak ‘Anayasa’
Dili” başlıklı 15. Fasl’ına -ss. 477/491- mürâcaat)
Dîğer taraftan,
aynı metnin, günümüz gencleri tarafından kaleme alınacak olsa, neredeyse
tanınmaz hâl̃e geleceği düşünülürse, geçen yetmiş senede, halk dilinde yapılan
tahrîbâtın çapı da idrâk̃ edilmiş olur…
Bu vesîleyle, bir
kerre daha dikkat̃i çekme ihtiyâcı hissediyoruz:
Yeni nesillere
düşen büyük vazîfe, Milletimizin bir asırdır mârûz kaldığı kültür jenosidinin
–en başta dil olmak üzere, bütün cepheleriyle- şuûruna varmak ve Millî
Mevcûdiyetimiz nâmına (yânî Millet îtibâriyle mevcûdiyetimizi idâmenin başlıca
bir şartı olarak ve evvel̃â kendi nefislerimizden başlamak üzere) onunla
topyek̃ûn mücâdele etmekdir.