Ayasofya Câmii'ne "Bizans Müzesi" hakâretinin sahîh târihçesi (161)

Atsız’ın –âşik̃âr vâkıa hil̃âfına- millî birliği bozucu bir cereyân olmadığını iddiâ ettiği Irkçılık bedîhî hak̆îkat̃lere mugâyir, akıl-iz’ân dışı bir düşünce, “muazzam” bir dal̃âlet ve fitne olduğu hâl̃de, Kemalizm hakkındaki –kendi hayât tecrübesi, şahsî müşâhedeleri, mârûz kaldığı zulümlerle de desteklenen- tesbîtleri, şâyân-ı dikkat̃tir:

 

“Tâyînle gelmiş kukla meb’ûslar; eski tel̃âk̆k̆îleri yaşatmıya çalışan Dönme ve Mason gazeteciler”

“Halk Partisi istibdadı zamanında “millî birlik” diye Halk Partisi diktatoryasına ad takılmıştı. Onun tâyinle gelmiş kukla mebuslarının hep birden el kaldırma maskaralığı millî birliğin tezahürü idi. Millî Birlik Millî Şefte şahıslanıyordu; bundan dolayı Millî Şefin sözleri ve arzuları millî birliği sağlıyan kanundu.

“Bugün yalnız Meclis içinde üç parti bulunduğuna göre millî birlik hakkındaki düşünceler değişmiş ve hakikate daha yakın bir şekil almıştır. Bununla beraber diktatörlük zamanından kalma telâkkiler büsbütün ortadan kalkmış değildir. Bu eski telâkkileri yaşatmaya çalışanlar daha ziyade dönme ve mason gazetecilerle Kemalist olduklarını iddia eden tektük Üniversiteli gençlerdir. Bunlara göre ırkçılık millî birliği bozan bir fikirmiş.

Millet ferdleri arasında fikir ihtil̃âfı olması, tabiî bir hâl̃dir

“Millî birlik, ancak savaş olduğu zaman kendini gösteren bir duygu ve düşüncedir. Bunun dışında, iç ve dış siyasette, dünya görüşünde, iktisadî ve içtimaî meselelerde, ilmî telâkkilerde millî birlik diye bir şey yoktur. Münevver insanların günden güne çoğaldığı bir çağda, teferruata kadar bütün meselelerde herkesin aynı şekilde düşünmesi imkânsızdır. Bu imkânsızlığı mümkün kılmayı düşünmek, milleti, düşünceden mahrum bir sürü haline getirmek istemektir.

“Otuz yıl bu Milletin başına zorla bel̃â olan Kemalistler”

“Acaba ırkçılık milli birliği bozan bir düşüncedir de kemalizm milli birliği sağlıyan bir fikir midir? Bugün ırkçılar da, kemalistler de Türk milleti içinde birer küçük zümredir. Irkçılık kemalistlerin hoşuna gitmiyorsa, kemalizm de ırkçıların hoşuna gitmiyor. Mevcut zümreler içinde, diğerleri gibi düşünmiyenleri millî birliği bozanlar diye ayırınca bütün partileri ve dernekleri topyekûn sigaya çekmek ve bunların başına da otuz yıl bu milletin başına zorla belâ olan kemalistleri getirmek icab eder.

“Her fikir kendini ortaya atar ve çoğunluğu kazanınca da ik̆tidâra

gelebilir”

“Halk Partililer bugünkü hükûmet gibi düşünmüyorlar. Onlar hatta Koraya [Kore’ye] asker göndermenin bile aleyhinde bulunuyorlar. Bu aleyhtarlık millî birliği bozmak oluyor mu? Devlet yarın Koraya bir tugay yerine bir kolordu göndermeğe karar verirse bu kolordunun içinde bulunan Halk Partililer gönül isteğiyle gitmiyecekler mi? Millet Partisi daha ileri bir halkçılık ve dindarlık istiyor diye bozguncu mu sayılacak? Madem ki Türkiyede demokrasi vardır, her fikir kendini ortaya atar ve çoğunluğu kazanınca da iktidara gelebilir.

“Kemalizm denilen muazzam safsata, karmakarışık bir şekilde dışarıya bağlı bulunan bir ucûbedir”

“Esasen parti kelimesinin manasında bile bir bölme, parçalama, ayırma vardı. Her parti vatandaşlardan bir kısmını diğerlerinden ayıran bir teşekküldür. Fakat bu, anadâvada millî birliği bozmaz. Irkçılar da, hakikat telâkki ettikleri bir dâvada başkaları gibi düşünmiyebilirler. İsnad ve iftira olunduğu gibi bu ırkçılık Almanlardan alınmış bir fikir olsa bile (ki aslâ değildir) yine suç sayılamaz. Çünkü demokrasi de burada icad olunmuş değil, Anglo-Saksonlardan alınmıştır. Hattâ kemalizm denilen muazzam safsata kısmen Fransa kısmen de İtalya ve Rusyadan alınmak suretiyle dış âlemin bir değil, birkaç merkezine birden bağlı olan, bu suretle diğerlerinden daha çok ve karmakarışık bir şekilde dışarıya bağlı bulunan bir ucûbedir.

“Kemalist İnk̆il̃âb Yobazları”

“Bugün dönme, mason ve Kemalist gürûhunun ağzında sakız gibi dolaşan yobazlık kelimesi en çok kendilerine yakışmaktadır: İnkılâp yobazları… Kendilerinden başka türlü düşünenlere tahammül edemiyen kemalist ve mason yobazlar…

“Otuz yılın yalan-dolan propagandasına dayanan Kemalizmin sahte Mâbûdu yıkılıyor… Moskof hayrânı Millî Şefleri de çürük bir tahta gibi

yıkıldı, paçavra gibi bir tarafa atıldı…”

“Irkçılıkla kemalizm arasında bir ölçüştürme yapmak gerekirse şöyle denebilir: Irkçılık, bizden olmıyanların bize hep ihanet ettiklerini bilmekten doğan tarihî bir gerçeğe, kemalizm ise otuz yılın yalan-dolan propagandasına dayanmaktadır. Onlar şunu bir lâhza unutmasınlar ki dayandıkları sahte mabud yıkılmakta, onun yerine hakikat ve fazilet gelmektedir. Hani, nerede kaldı o eski çığırtkanlıklar? Artık gözleri açılan çoğunluk şirretçe tahriklerin ardından gitmiyor, değil mi? Artık kemalizm bayrağını açan dergiler yaşamıyor değil mi? Muzdarip Türk milleti ağır başlı hakikatlerle karşılaşmak ve biraz refaha kavuşmak istiyor. İşte, Moskof hayranı millî şefleri çürük bir tahta gibi yıkılıp bir paçavra gibi kenara atıldı. Bugün herhangi bir adamdan farkı var mı? Olamaz, çünkü kıymeti hakikaten değerli olduğundan değil, sahte reklâmlardan doğuyordu.

“Mukaddesâta saldıran Kemalist İnk̆il̃âblar… Dîne tahakküm… Kilitlenen türbeler…”

“Nerde o mukaddesata saldıran kemalist inkılâpları? Milletin dinine zorla tahakküm artık sökmüyor, değil mi? Ecdad türbeleri artık kilitlenemiyor, Koraya giden tugayın kumandanı Kur’anı öpmekten menedilemiyor, değil mi?

“Kemalist yobazların donmuş beyinlerinde herhangi bir ‘fikir’ olmadığı için kendi dar prensiplerinin dışındaki her şeye diş gıcırdatıyorlar”

“Biz ve başkaları, hepimiz, bizden başka türlü düşünenlere tahammül ediyor, onları ancak fikir tartışmasıyla kazanmayı düşünüyoruz. Çünkü biz insanız ve bizim de her insan gibi fikrimiz var. Fakat kemalist yobazlarının donmuş beyinlerinde herhangi bir ‘fikir’ olmadığı için kendi dar prensiplerinin dışındaki her şeye diş gıcırdatmaktan başka bir şey yapamıyorlar. Biz onların kemalist rejimlerinin her marifetini, tehdidini, iftirasını, hapsini, işkencesini, tabutluğunu ve mezarlığını 1944’te gördük ve şatafatlı kemalizmin ne olduğunu anladık. Fakat henüz Üniversitede okuyan ve kemalizm maarifi neticesinde yanlışsız bir dilekçe yazmak kabiliyetinden mahrum bulunan bazı tektük gençlerin de bu yobazlığa katılması hazindir. Demek ki bu gençlerde daha ilmî bir kafa teşekkül etmemiştir. Kendilerinin değer verdiği şeylere değer vermiyen insanların atılmasını, kovulmasını, kim bilir, belki de öldürülmesini istemenin cahil köy yobazlarıyla aynı derekeye düşmek olduğunu bile idrakten acizdirler.

“Bu Millet, bugün de sırf Tanrının adını yükseltmek için kan ve can

harcıyabilir; fakat Kemalizmin çığırtkanları bile Kemalizm uğruna ölmez!”

“Bu millet, vaktiyle olduğu gibi bugün de sırf Tanrının adını yükseltmek [Îl̃â-i Kelimetullâh] için bir savaşa girip, er meydanlarında kan ve can harcayabilir. Bu millet, tutsak Türkleri kurtararak en büyük Türkiyeyi (yani Turanı) kurmak için de sınırlara koşabilir. Fakat onların kemalist prensipleri için kılını bile kıpırdatmaz. Hatta kemalizmin çığırtkanları bile kemalizm uğruna ölmez.