Ayasofya Câmii'ne "Bizans Müzesi" hakâretinin sahîh târihçesi (182)

Bu değerlendirmemizin devâmında, ayrıca, aynı Cemâat̃ten Talat Halman’ın Arsel’in yaptığı İslâm düşmanı neşriyâtı harâretle medh-ü-senâ eden iki makâlesi (Milliyet, 15.2.1988, s. 11 ve Milliyet, 15.3.1993, s. 17) ile Arsel’in, 24 Aralık 1995 Teşriî Seçimlerinden (%21,38 rey ve 158 Millet Vekîliyle) birinci fırka olarak çıkan Refah Partisi’ne Hük̃ûmeti kurma vazîfesi verilmemesi için devrin “Cumhûr Reîsi” Süleyman Demirel’e hitâben kaleme aldığı mektubu (Milliyet, 14.3.1996, s. 16) üzerinde durmuştuk. Arsel, Demirel’e mektubunda, mûtâd vechiyle, “Ortaçağ karanlıkları”ndan dem vurmakla da kalmıyor Memleketi ihtil̃âl̃le tehdîd ediyordu…  (Yeni Söz, 4.1.2020/465)

Sel̃ânik Cemâat̃inin güzîdeler yetiştirmiş bir âilesi

Nihal Atsız’ın, Osmanlıların ve umûmî olarak Türklerin târihteki büyük askerî muvaffak̆iyetlerinde Müslümanlığın müsbet têsîri olmadığını, bilakis bunları, Müslümanlığa (ki Arsel aynı mânâda “Şerîat̃” diyor; bu Zümrenin jargonunda, “İrticâ” ile –değersizleştirerek kullandıkları- “Şerîat̃” tâbirleri, “İsl̃âm” müterâdifidir) muhâlefet ederek elde ettikleri şeklindeki iddiâsına mesned ittihâz ettiği Prof. Dr. İlhan Arsel, en azından Müslümanlığı fikren yıkma gayretleri bakımından, her fırsatta tebcîl ettiği hemşehrîsi Mustafa Kemâl̃’in mükemmel bir halefidir ve Sel̃ânik Cemâat̃inin -sînesinden güzîdeler çıkaran- bir âilesine mensûbdur.

Baba dedesi Sel̃ânikli Gümrük Mêmuru Ârif Efendi, babaannesi, yine Selânikli Hatîce Molla’dır.

Sel̃ânikli Ârif Efendi, meslekdaşı Sel̃ânikli Ali Rızâ Efendi’nin ahbâbıydı.

Ârif Efendi’nin torunu Nusret Arsel, İktisâd Prof. Dr. ve Gazete Muharriri Güngör Uras’a hâtıralarını anlatırken, hem âilesinin Sel̃ânikli menşêine, hem de bu ahbâblığa temâs ediyor:

“Babam Mehmet Bey’in babası Arif Bey Selanikliydi. Eşi Hatice Hanım ile birlikte Selanik’te Ahmet Subaşı Mahallesi, Kavak Çeşmesi Sokağı’nda bir evde yaşarlarmış. Evlerinin biraz ilerisinde oturan Mustafa Kemal Paşa’nın annesi Zübeyde Hanım ve eşi gümrük memuru Ali Rıza Bey ile uzun yıllar dostluk etmişler.” (Güngör Uras, “Olayların İçinden - Dr. Nusret Arsel’in Anıları”, Milliyet, 2 Kasım 2012)

Hattâ Âile, “Arsel” soy adını alırken Sel̃ânikli menşêlerini hassaten vurgulmak istemişler; soy adları, iki ismin harmanlanmasıyle meydana geliyormuş: Dedeleri “Ârif” in isminden “Ar-“ ve “Sel̃ânikli”den “-sel”… (Bülent Şenocak’tan naklen)

Sel̃ânikli Gümrük Mêmuru Ârif Efendi ile aynı Cemât̃ten Hatîce Molla’nın dört çocuğu oluyor; sırasıyle:

- Yûsuf Arf (1884 - ?);

- Semiye (1893 – ölümü 1984’ten evvel);

- Mehmet Arif Arsel (1895 – İzmir, 15.8.1984, Kokluca Mez.);

- Aziz Arsev (1897 – 4.5.1974).

Âilenin (Sadık Arf, Nedim Arsev gibi) bâzı ferdleriyle bizzât görüşerek 21 Kasım 2022 târihli Yenigün gazetesinde “Dünya Çapında Matematikçi Cahit Arf” başlıklı bir makâle kaleme alan Bülent Şenocak’ın, Mehmet Arsel’in âile hakkında mâl̃ûmât veren bir yazısından naklettiğine nazaran:

“Soyadı Kanunu çıktığında ağabeyim ile mektuplaşarak babamızın adı olan Arif’in ‘Ar’ ve Selanikli olduğumuzu belirtmek için ‘sel’ olarak Arsel soyadını al­mayı düşündük; ancak kardeşim Aziz sanatkâr olduğu için Arsev; ağabeyim de Arf olarak tescil ettirmiş. Bu suretle üç kardeş birbirinden ufak farklarla soyadı almış bulunduk.” (Bülent Şenocak, “Dünya Çapında Matematikçi Cahit Arf”, Yenigün, 21.11.2022, https://web.archive.org/web/20221121040640/https:/www.gazeteyenigun.com.tr/dunya-capinda-matematikci-cahit-arf; 27.3.2023)

Mehmet Arsel, “Aziz, sanatkâr olduğu için Arsev” soy adını aldı diyor. Bu kelimedeki “ar”, Fransızcada san’at̃ mânâsına gelen “art” (tel̃affuzu. “âr”)’dır. Mâl̃ûm, Kemalist “Güneş-Dil Teorisi”, bu kelimenin de, dünyâ dillerindeki sâir kültür kelimelerinin de “aslında Türkce” olduğunu iddiâ etmişti…

WhatsApp Image 2023-05-09 at 13.53.47.jpeg

Sabatay Sevi’yi  (İzmir, 1.8.1626 – Ülgen, Karadağ, 17.9.1676) şahsen tanımış ve mâcerâsını yakından tâk̆îb etmiş, İzmir’deki ecnebî tüccâr zümresinin hizmetinde bulunan Felemenk Protestan Râhibi Thomas Coenen tarafından têlîf edilip 1669’da, Amsterdam’da, Joannes van der Bergh Neşriyâthânesi tarafından, Yahûdilerin, Sabatay Sevi’nin Şahsında Boşa Çıkan Ümîdleri ismiyle, Levant Trading Company’nin idârecilerine münhasıran 24 nüsha olarak basılan, günümüze sâdece 4 nüshası ulaşan 14,6x9,3 cm 157 sayfalık bu fevkal̃âde nâdir kitabda, Sabatay’ın, -yukarıdaki- sağlığında yapılmış tek resmi ile mürîdi Gazze’li Nathan’ın da bir resmi münderic bulunuyor. Felemenkce têlîf edilmiş olup İbrânîce metinler de ihtivâ eden kitab, Sabataîlik hakkındaki ilk kaynaklardan biridir ve 2015’te, Nevyork’ta müzâyedeye çıkarılan bir nüshası, 21.250 dolara satılmıştır.

Sabatay Sevi’nin resminin altında evvel̃â Felemenkce, sonra Fransızca birer îzâhat bulunuyor. Fransızcası, o devirdeki iml̃âyle, şu şekildedir: “Vray portrait de Sabbathai Sevi qui se dict Restaurateur du Royaume de Juda et Israel: Kendisine Yahûdiye ve İsrâil Krallığının Muhyîsi diyen Sabatay Sevi’nin hakîkî portresi”…

“Sabatay Sevi’nin Coenen tarafından têlîf edilmiş bu mufassal hayât hik̃âyesi, onun hakkında - bil̃âhare akademisyenlere kaynak olan- târihî birçok ilk bilgiyi ihtivâ ediyor. Coenen o kadar titiz bir müellifdi ki –Sabatay Sevi’nin, Gazzeli Nathan’ın ve tarafdârları ile muârızlarının mektubları gibi- paha biçilmez kıymetteki bâzı metinleri kitabına İbrânîce asıllarıyle dercetmiştir. [Sağlığında İsrâil İlimler Akademisi Reîsi olan ve Sabatay hakkında âbidevî bir eser têlîf etmiş bulunan Prof. Dr. Gershom] Scholem, Sabatay’a dâir üstâd kaleminden çıkmış eserinde, geniş mik̆yâsda Coenen’e istinâd etmiş ve onu ‘pek nâdir’  bir eser olarak tavsîf etmiştir.” (http://www.sothebys.com/zh/auctions/ecatalogue/lot.42.html/2015/important-judaica-n09447; 1.4.2019)

Sabatay hâdisesinin birinci derecede al̃âkalısı olan Osmanlı Müslümanları, asırlık uykularında berdevâm oldukları için, bu mes’eleyi, Avrupalılar kadar dahi araştırmamışlar, araştırmadıkları gibi, onların araştırmalarına da bîg̃âne kalmışlar ve tâ –üç cildlik- Târih-i Siyâsî-i Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye kitabının (1908) müellifi Sadrâzam Kıbrıslı Kâmil Paşa’ya kadar, Nişancı Abdî Paşa’nın Vekâyinâme’sindeki (1666) sathî, hattâ ahmakça kaleme alınmış yarım sayfalık metni –cüz’î tâdil̃âtla- tekrâr ededurmuşlardır… (Bu metinler için kaynak: İbrahim Alâettin Gövsa, Sabatay Sevi, İstanbul: Semih Lûtfi Kitabevi, 1940, ss. 47-50)

Bunun gibi, Edirne Hahambaşısı Abraham Danon’un, “Dönmeler” hakkında, 1897’de, Pâris’de, On Birinci Beynelmilel Şark̆iyâtçılar Kongresi’nde sunduğu, birinci elden, fevkal̃âde kıymetli bilgileri muhtevî teblîğine dahi al̃âka göstermemişlerdir…

Yazıklar olsun! Yaşadığımız (son Maraş zelzelesi de dâhil) millî musîbetlerin kısm-ı âzamı, ahmaklığımız ve ahl̃âksızlığımız yüzündendir! “Bir musîbet, bin nasîhatten evl̃â imiş”! L̃âkin bizde o ferâset, o basîret de yok!

***