Ayasofya Câmii'ne "Bizans Müzesi" hakâretinin sahîh târihçesi (22)

Kemalist Rejimin, Ayasofya Câmii’ndeki Müslüman eserlerinin mühim bir kısmını yavaş yavaş harâb olmıya terkettiğine dâir tesbîtimizin mühim bir şâhidi de, rahmetli Semavi Eyice’dir. Ölümünden birkaç sene evvel (2015’te) Beşir Ayvazoğlu’na verdiği mül̃âkâtta, bizzât şâhid olduğu veyâ dolaylı olarak tâk̆îb ettiği bu vâkıaya temâs ediyor, bu meyânda Kazasker Mustafa İzzet Efendi’nin (ve iki talebesinin) şâheserleri olan sekiz devâsâ hat levhasının, “Büyük Şef”in îkâzı üzerine, “Bizans Müzesi” tasavvuruna uymadıkları için yerlerinden indirilip “rutûbetten çürümiye terkedildikerini” ifâde ediyor:

“[“Büyük Şef”, Ayasofya Câmii’ni Bizans Müzesi’ne tahvîl etmiye karâr verdiği zaman, Câmi’i bir ziyâretinde,]

“…Bakıyor, o kocaman levhalara (Kazasker Mustafa İzzet Efendi’nin yazdığı muhteşem levhalara), “Bunlar mimariyi bozuyor!” diyor, Atatürk. Ayasofya’yı müze yapma kararı da alındıktan sonra levhaları indiriyorlar. Beyanat da şu: Bunları başka camilere asacağız. Fakat kapılardan sığmıyor. Parçalamadan çıkarılması imkânsız.

“[Bunun üzerine,] o levhaları da kaldırıyor, en rutubetli, en berbat bölümün duvarına üst üste yaslıyorlar bunları.

 

“Sonra halıları topluyorlar. Yalnız minberden -hafızların köşk gibi bir mahfili vardır- o mahfile kadar olan kısımda tahta döşeme duruyor ve üzerinde de Hereke’de dokunmuş olan seccade biçimindeki halılar... Yani yekpare halı, fakat göz göz seccade şeklinde. Onlar Fossati’nin yaptığı restorasyonda özel ısmarlanmış halılardır Ayasofya için.

“Tahtalar duruyor, kılıç duruyor minberdeki. Sonra iki tane sancak vardır fetih alameti olmak üzere minberde, onlar da duruyor. Öyle kaldıydı.

“Sonra, müdürlere işlemeye başladılar birtakım dış kuvvetler. O kılıç kalktı, o sancaklar kalktı, levhalar işte orda çürümeye bırakıldı. [Bil̃âhare,] son kalan halılar da kaldırıldı…” (Semavi Eyice’nin 2015’te Beşir Ayvazoğlu’na verdiği mül̃âkâttan; https://istanbultarihi.ist/362-semavi-eyice-ile-kadikoyunden-yuksek-kaldirima; 14.10.2022)

 

 

 

 

 

 

WhatsApp Image 2022-11-26 at 12.37.23.jpeg

(Çelebi  2021: 224; resmin ilk kaynağı: Pierre Iskender, Hagia Sophia, study of light, Istanbul, Turkey (1948, Dumbarton Oaks Research Library and Collection HS.BIA.1733), S.II-S-1.8 (48))

“Bizans Müzesi” hakâretine uğramış mazl̃ûm Ayasofya’nın Kazasker Mustafa İzzet Efendi’nin (ve iki talebesinin) eseri devâsâ hat levhaları indirildikden sonra, 1948’deki hâli…

***            

 

Ayasofya’ya rahmetli Abdülmecîd Han tarafından kazandırılan sekiz devâsâ hat levhasının “rutûbetten çürümiye terkedildiğine” dâir birinci dereceden bir görgü şâhidi, Devletin gâyet mes’ûl̃ mevk̆ilerinde çalışmış kıymetli ilim adamı İbnülemîn Mahmud Kemal İnal’dır (İstanbul, Bâyezid, 17.11.1871 – İstanbul, 24.5.1957, Merkez Ef. Mez.). Nâdîde bir eser olan Son Hattâtlar isimli kitabından (İstanbul: Maarif Vekâleti  Neşr., 1955, ss. 160-161), onun, görgü şâhidi olmanın ötesinde, 1949’da, -Millî Kültürümüze büyük hizmetleri ve âbidevî eserleri sebebiyle dâimâ hayırla yâdedilecek- Yüksek Mühendis ve Mîmâr Ekrem Hakkı Ayverdi (İstanbul, Şehzâdebaşı, 22.12.1899 – a.y., 24.4.1984, Merkez Ef. Mez.) –ve bir iki arkadaşı- ile berâber (Allâh hepsine rahmet etsin!), bir hayli zarâr görmüş bu şâheserlerin tâmir edilip tekrâr yerlerine asılmasında da âmil olduğunu öğreniyoruz:

“(Kazasker Mustafa İzzet Efendi –Tosya, 1801 / İstanbul, 1876, Tophâne Kadirîhâne Hazîresi-,) 11 Mushaf-ı Şerîf, o kadar Del̃âilülhayrât, ‘30’dan ziyâde En’âm, ‘200’den fazla Hilye-i Seâdet ve pek çok kıt’a ve murakka’ yazmışdır. Ayasofya Câmiinde –Müze haline konmazdan evvel- asılı bulunan büyük levhalar Efendinin hüsn-i hatdaki kudretine en büyük şâhiddir. Câmilerde, sâir mahal̃lerde ve evlerde pek nefîs levha ve kitâbeleri vardır.

“İsm-i Cel̃âl̃’i, İsm-i Nebevî’yi, Esâmî-i Çâryâr ve Haseneyn’i ihtivâ eden bu Elvâh-ı Celîle [sekiz devâsâ hat levhası], bir takım kıymet bilmez eşhâs tarafından indirilüb bir kenara konulmuş ve bâzılarının bâzı yerleri zedelenmişdi. Bu hâl̃, bizimle berâber dîğer Erbâb-ı Îmânı dâğdâr etdiğinden, tekrâr asılması içün oğraşdıksa da muvaffak olamamışdık. Nihâyet, Ayasofya Müzesi Müdîri Muzaffer Ramazan Beyi teşvîk ve teşcî etdiğimde, ‘Para yok; olsa asarım!’ demişdi. [1945 il̃â 1955 senelerinde Ayasofya Bizans Müzesi Müdürü olan Muzaffer Ramazanoğlu hakkında, araştırmamızın başlarında bir hayli mâl̃ûmât vermiştik…]