Ayasofya Câmii'ne "Bizans Müzesi" hakâretinin sahîh târihçesi (25)
Bu vesîleyle, Ayasofya Deposu’ndaki fecî vazıyet hakkında 7 Kasım 2005 târihli Milliyet’te intişâr eden bir haberi esefle naklediyoruz:
“Milliyet,
Ayasofya'nın deposuna girdi. Amforalar, çiniler, kilise malzemeleri, mezar
taşları, Bizans ve Osmanlı seramikleri gibi tarihi eserler depoya atılmış, toz
ve pislik içinde yıpranmaya bırakılmış.
“Ayasofya Müzesi'nin ilk defa kapıları
açılan taş eserler deposuna girdik; eşsiz eserlerin toz ve pislik içinde
düzensizce barındırılmasına şahit olduk. Manzara, müze deposundan çok harabeyi
andırıyordu. Amforalar, çiniler, Bizans ve Osmanlı seramikleri, kilise
malzemeleri, mezar taşları ve daha pek çok tarihi eser depoda bırakılmış;
yıllarca bakımları yapılmamıştı. […]
“Milliyet
daha önce de Ayasofya'daki ikonaların bulunduğu depodaki kirliliği
görüntüleyerek temizlenmesini sağlamıştı. Bu kez de Kültür ve Turizm
Bakanlığı'nın izniyle girdiğimiz Ayasofya Müzesi'nin taş eserler deposunda
kırılan, parçalanan, ilgisizlik yüzünden perişan haldeki tarihi eserleri gün
ışığına çıkardık. Işığı bile bulunmayan, uzun yıllardır el değmemiş depodaki
eserler, yerlere saçılmış, bir kenara atılarak birçoğu işe yaramaz hale
getirilmiş. Duvarlar yosun kaplı. Sırları dökülen bir vazo, Osmanlı mezar taşları,
sayısız amfora, kilise çanları, tarihi çini sobaya ait çini parçalar ve
seramikler... Depoya atılmış bu eserleri üzerlerindeki tozlar nedeniyle tutmak
bile mümkün değil.
“Nemden duvarları çürüyen bir yoldan
geçilerek ulaşılan müzenin vaftizhanesinde de benzer görüntüler hâkim. Bir
kenarda bırakılan vaftiz havuzu ve tarihi küplerin durumu içler acısı.
“Isparta Müzesi'nden Ayasofya'ya geçtiğimiz
ay tayin olan müze müdürü Jale Dedeoğlu, buradaki durumu görünce şoke olmuş.
Dedeoğlu, ilk iş olarak, nemden yosun bağlayan duvarlardaki çürümeyi önlemek
için Bilimsel Kurulu toplayıp acil kararlar alınmasını istemiş. Nem büyük
sorun! Dedeoğlu, ‘Maalesef bugüne kadar müze müdürleri makamda konukları
karşılamışlar. Müzenin bu hale gelmesine göz yummuşlar’ dedi.
“Müzede 16 eski kameradan 7'sinin
çalıştığını belirten Dedeoğlu şöyle konuştu: ‘Onlar da siyah-beyaz kayıt
yapıyor. Gişe yolsuzlukları ile çalkalanan müze için yeterli değil. Ayasofya'ya
dijital aydınlatma yaptıracağız. Aralık ayına kadar içerideki iskele kalkacak.
Kubbe kurşunları yenilenecek. Nemlenmenin önüne geçmek ilk işimiz.’ ”
(Milliyet, 7.11.2005; https://www.milliyet.com.tr/pembenar/ayasofya-deposu-copluk-gibi-133966;
16.10.2022)
İmâret’teki tahrîbât
Rahmetli Semavi Eyice, TDV İslâm Ansiklopedisi’ndeki al̃âkalı makâlesinde, I. Mahmûd Han tarafından inşâ ettirilen
–muhteşem kapılı- İmâret’i kısaca tanıttıktan sonra, Ayasofya’nın Bizans Müzesi
hakâretine mârûz kalması gibi, İmâret’in de, evvel̃â “depo”ya, müteâk̆iben “kurşun levha
hazırlama atölyesi”ne çevrilmek gibi bir bahtsızlığa uğradığını anlatıyor:
“(I.
Mahmûd Han,) 1740’ta, avluda, başka bir benzeri olmayan hârikulâde zarif
ve zengin bir şadırvanla bir sıbyan mektebi ve arka tarafta bir aşhane-imaret
inşa ettirmiştir. Bunun dışarıya açılan geniş saçaklı kapısı Türk baroku
üslûbunun en güzel örneklerinden sayılır. […]
“XVIII. yüzyılın ikinci yarısında derlendiği tahmin
edilen ve ramazanlarda okunan bekçi destanlarının ‘İmaret Faslı’ başlığı
altındaki kısmından İstanbul halkının bu hayır eserini çok beğendiği
anlaşılmaktadır. […] Destandan, imaretin bir mütevelli odası ile bir fırını
olduğu öğrenildikten başka her gün çorba dağıtıldığı, perşembe günleri ise
pilâv ile zerde verildiği, fukaraya hizmet eden ‘tatlı dilli’ aşçıları olduğu
da anlaşılmaktadır.
“İmaretlerin kapanmasına kadar faaliyette olduğu
tahmin edilen bu müessese bir süre Vakıflar Başmüdürlüğü deposu olmuş, sonradan
da kurşun levha hazırlama atölyesi haline getirilmiştir.” (Eyice 1991: IV/208,
212)
Esengül Yıldız Altunbaş’ın İstanbul
Ayasofya’sı Odaklı Tarihi Çevre (18. ve 19. Yüzyıllar İçinde Değişim ve Dönüşümler)
başlıklı Yüksek Lisans Tezi’nde (Marmara Üni., 2016, ss. 111-112), Ayasofya İmâreti’nin Kemalist Rejim
devrindeki bahtsızlığı hakkında biraz daha tafsîl̃ât mündericdir:
“İmarethane 1920’li yıllardan 1970’li
yıllara kadar Vakıflar Baş Müdürlüğü deposu, bir süre kurşun deposu ve
kurşunhane olarak kullanılmıştır. İmarethane ile ilgili 1985 yılında hazırlanan
“Ayasofya İmareti Restorasyon Projesi” adlı tez ile imaretin mevcut durumuna
ait detaylı bilgilere ulaşılmaktadır. Buna göre; imaretin revak ve yemekhane
girişi Kültür ve Turizm Bakanlığı’na kiralanarak kitap satış yeri; yemekhane
bölümü Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından basımevi deposu;
mutfak Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce kurşun atölyesi; fırın ise kurşun ve ahşap
deposu olarak kullanılmıştır. İmarethaneye ait birimler iç mekânların
kullanımına göre değişikliğe uğramıştır. Revak kapatılmış, (Fotoğraf 4.15)
yemekhane birimi içeriden birbirinden ayrı mekânlara dönüştürülmüş, bütün
mekânlara ahşap konstrüksiyonla asma katlar yapılmıştır. Avlu ikiye ayrılmış,
arka avluya bekçi evi, tuvaletler ve personel binası gibi mekânlar eklenmiştir.
(A.Cüneyt Kuter , “Ayasofya İmareti Restorasyon Projesi” İTÜ Sosyal Bilimler Ens.
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1985, s.6.) 2004 yılına kadar
Vakıflar Bölge Müdürlüğü‟nün kurşun deposu olarak kullanılan imarethane binası,
günümüzde restorasyonu yapılarak Vakıflar İdaresine ait Halı-Kilim Müzesi'ne
dönüştürülmüştür.”
(https://www.vavgumus.com/blog/icerik/ayasofya-imareti; 17.10.2022)
Ayasofya Câmii’ndeki Müsülman
şâheserlerinden biri daha: Birinci Mahmûd Han’ın hayrâtı olan İmâret-Aşhâne’nin
muhteşem kapısı… Bu resimden de anlaşılacağı vechiyle, restorasyona muhtâc
hâl̃de…