Ayasofya Câmii'ne "Bizans Müzesi" hakâretinin sahîh târihçesi (98)
“Başbakan A. Menderes.” (TBMM Tutanak Dergisi, Dönem IX, Cilt 7, Toplantı 1, Yetmiş İkinci Birleşim, 4.V.1951, Cuma, Zeyiller)
Binâenaleyh, TMTF ve sâir Kemalist talebe
teşkîl̃âtlarının 21 Mart 1951’de, mâhûd matbûât mârifetiyle, manşetten
efk̃ârıumûmiyeye duyurulan “İrticâ var! 5816 çıkarılsın!” talebi, Menderes
Hük̃ûmeti tarafından nazar-ı dikkat̃e alınmış, iki gün sonra (23 Mart 1951’de),
Adliye Vekîli böyle bir kânûn l̃âyihası hazırladıklarını beyân etmiş, İcrâ
Vekîlleri Hey’etinin 26 Mart 1951’deki ictimâında, -Adliye Vek̃âleti
tarafından- hazırlanan l̃âyiha müzâkere edilerek kabûl̃ edilmiş, Başvekîlin 29
Mart 1951 târihli istidâsıyle Meclis’e arzedilmiş ve Meclis Riyâseti tarafından
da –usûl̃e tevfîkan ve tedk̆îk̆ edilmek üzere-, 30 Mart 1951’de Adliye
Encümeni’ne sevk̆edilmiştir.
(Tercüman, 20.5.1981, s. 1)
Kemal Ilıcak ile (Kapanî) Nazlı
Çavuşoğlu Ilıcak’ın gazetelerinin alkışları altında, 12 Eyl̃ûl̃ Darbecilerinin Gencliğimize
dayattıkları Totaliter Zihniyet ve -mütemmim cüz’ü- Şahısperestlik
(Fransızların tâbiriyle “le culte de la
personnalité”)… Müsbet İlim, Felsefî Tefekkür ve İnsan Hakları Çağında bu
derece iptidâîlik! Câhiliyet Devrine dönüş! Tevhîd Ak̆îdesinden nasîbsizlik! Müşrikliğe,
Putperestliğe özeniş! Ancak Nemrudun, Firavunun, Sezar’ın, Lenin’in, Hitler’in,
Mussolini’nin, Mao’nun, Enver Hoca’nın, Kim Cong-un’un, ilh… memleketlerinde
görülebilecek cinsden tapınış âyinleri! Bir de, utanmazca Müsbet İlimden,
Medeniyetten, Akıldan, Hürriyetten, İnsâniyetten, Cumhûriyetten, Türklükden dem
vuran habîs Münâfıklık!
(Aynen 27 Mayıs 1960 İhtil̃âl̃i gibi, Beynelmilel Siyonizmle ittifâk
hâlinde gerçekleştirilen) 12 Eyl̃ûl̃ 1980 Askerî Darbesinin Şefi Kenan
Evren, 19 Mayıs 1981’de, Samsun Stadı’nda konuşuyor: “Atatürk Türkiyesinin
Atatürk çocukları olduğunuzu unutmayınız! Atatürk gençliğinin takip edeceği tek
yol, Atatürk yoludur!”
“19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve
Spor Bayramı bütün Türkiye’de olduğu gibi İstanbul’da da parlak törenlerle
kutlandı. Sivil ve askerî okul öğrencileri, bayrak ile Atatürk’ü de içine alan
gösteriler yaptılar. Bu okullardan Kuleli Askerî Lisesi öğrencilerinin ‘Vatan
Sana Minnettardır’ tablosu en fazla ilgi çekenlerdendi. Bu gösteriler İnönü
Stadı’nı dolduranlar tarafından sevgi tezahüratı ile takip edildi.”
“Devlet Başkanı Org. Evren, TBMM’de
yaptırılan Atatürk Anıtını açarken yaptığı konuşmada: ‘Bu kutsal binada
demokrasi âşığı Türk milleti adına görev yapacakların yegâne rehberi Atatürk
İlkeleri olacaktır!’ dedi.”
“62 yıl önce bir ışık gibi parlayan
Atatürk, doğumunun 100. Yılında Samsun’da yeniden doğmuştu… Her taraf O’nun
portreleriyle süslenmiş, Samsun 62 yıldan bu yana böylesine bir 19 Mayıs
yaşamamıştı. […] [Amerikalı bir muhâbir, bu gösterilerin benzerlerine ancak
Sovyet Rusya’da Ekim İhtilâli ve Kıt’a Çin’inde Kızıl İhtilâlin yıldönümü
kutlamalarında şâhid olduğunu söylüyor…]” (Tercüman,
20.5.1981, ss. 1 ve 12)
***
Hâl̃buki, yukarıda bahis mevzûu ettiğimiz vechiyle,
Kemalist talebe teşekkülerine 21 Mart 1951’de beyân ettirilen “İrticâ var!” iddiâsını, Hük̃ûmet, ertesi (22
Mart 1951) günü neşrettiği bir teblîğle reddetmişti:
“…Şu cihet açıkça biinmelidir ki: Yurt
içinde irticaî bir hareketin mevcudiyetine delâlet edecek hiç bir ciddî sebep
yoktur. Böyle olmasına rağmen tamamiyle mevhum hareketler ileri sürülmek ve
inkılâplar tehlikede imiş gibi gösterilmek istenmesinin mânası, dini, menfî
şekilde politikaya âlet etmek demek olur. İlh…”
(22 Mart 1951 târihli ve Anadolu
Ajansı mahrecli haber, Akşam,
23.3.1951, ss. 1 ve 2)
Aynı Hük̃ûmet,
sâdece bir gün sonra, “Evet, İrticâ var! Önlemek için de 5816 lâzım!” diyor…
24 Şubat 1951 gecesi Kırşehir’de vukû bulan büste tecâvüz
hâdisesinin üzerinden bir ay geçmiş, -aşağıda tafsîl̃âtıyle bahsedeceğimiz- bu hâdise, geçen zamân
zarfında, mâhûd matbûât, muharrirler ve CHP siyâsetcileri tarafından bol bol
istismâr edilmiş, yapılan kesîf neşriyât ve verilen beyânâtlardan mâadâ,
Kırşehir’de, İstanbul’da, v.s. mitingler tertîb edilerek “tecâvüz” protesto
edilmiş, efk̃ârıumûmiyeye
Memlekette muazzam bir İrticâî ayaklanma varmış intibâı verilmiye çalışılmıştı.
Menderes’in, Milletimizin en azından büyük ekseriyeti ile hiç al̃âkası olmıyan bu
ajitasyonun fenâ şekilde têsîri altında kaldığı, bu mevzûa dâir Meclis’teki
nutuklarından açıkça anlaşılıyor. L̃âkin,
onun tavır değiştirmesinde bundan daha mühim âmil, Kemâl̃perest Bayar’ın müdâhalesi ve onu bu tavır
değişikliğine zorlaması olsa gerekdir. (Neden böyle düşündüğümüzü, yine
vesîkalara müsteniden, biraz aşağıda îzâh edeceğiz.)