Ayasofya Câmii'ne "Bizans Müzesi" hakâretininsahîhtârihçesi (176)
Bu anlayışla, Temel İnsan Hak ve Hürriyetleri Dâvâsınasâhib çıkılıyor, bütün milletlere karşı hürmet ve dostluk esâsıkabûl̃ ediliyordu. 24-25 Temmuz 1952 Kongresinin karârıyleDernek’in yeni Nizâmnâmesine (“Türk Milliyetçiler Derneği Ananizâmnâmesi ve Çalışma Programı”) dâhil edilen bu umdeler en yüksek bir ahl̃âktel̃âk̆k̆îsininifâdesiydi:
“Milliyetçiliğimizin temeli, milletler arasında adalet
esaslarına dayanmaktadır. Adaleti, kendimize yapılmamasını istediğimiz şeyi
başkalarına yapmamak şeklinde anlıyoruz. Buna göre, istiklâl ve tamamiyetimize
hürmet gösterdikleri nisbette diğer bütün milletlerin istiklâl ve
tamamiyetlerine hürmetkârız. Bu itibarla, milliyetçiliğimiz, emperyalist zihniyete,
komünizme olduğu kadar düşmandır.” (Nizâmnâme’nin 5. Maddesi)
Nihal Atsız, mezk̃ûr fikrî-ilmî müzâkere toplantısından sonra da, bu umdelerin kabûl̃ edildiği Kongreden sonra da, Türk Milliyetçiler Derneği câmiası içinde yer almıyadevâm etti ve onun nâşiriefk̃ârı olan Mefkûremecmûasındamakâleler neşretti.
Buna rağmen, Atsız, 1960’lı, 70’li senelerde yaptığı neşriyâtla, 1930’lu senelere rücû ederek, (Siyonizm, Kemalizm ve Nazilikden mülhem) Irkçılık zehrini tekrârsaçmıyadevâm etti! Bu nasıl olur? Şu hâl̃, dürüst bir insana yakışır mı?
Atsız’ın Irkçılığı, herhâl̃de, her çeşiddelîle, hattâ aklî bedâhat̃lere dahi kapalı “kocakarıîmânı”ndan beslenen inâdî bir Irkçılıktı… Büyük şahsıyet zaafı!
Atsız’ın müessif
âk̆ibeti: Zındıklık
Nihal Atsız’ın yukarıda birkaç def’a atıfta bulunduğumuz “Yobazlık Bir Fikir Müstehâsesidir” başlıklı makâlesi teessüfte okunuyor…
Ömrünün büyük bir kısmında Kemalizm aleyhinde bulunduktan ve her zaman Antikomünist geçindikden sonra, sen gel, bunların en esâsîak̆îdesinesâhib çık: Materyalizm! Onların baş düşmanını sen de düşman tanı: İsl̃âm!
Tezâdlarla dolu, insicâmsız bir fikir hayâtı!
Bir taraftan “Ben, dışarıdan gelmiş hiç bir fikri kabul etmeğe tenezzül etmeyecek kadar milli gurur ve şuura sahip olduğumu, içtimai mezhebimin Türkçülük olduğunu vaktiyle yazarak ilan ettim” diye böbürlen (“Yalan”, Orkun, 25.5.1951; https://huseyinnihalatsiz.com/makale/yalan/; 25.3.2023), sonra da kalk, kendi fikir dünyânla alay edercesine, aslâ Türk metâıolmıyan Irkçılık ve Materyalizm dal̃âletlerine saplan ve bu ithâl̃ ideol̃ojilerinîmâl̃i olan çarık-çürük iddiâlarla Türkün rûhu, mayası, hikmet-i vücûdu, hayâtınınmânâsı, medeniyetinin esâs dokusu mesâbesindeki bir Dînle, kendine baş tâcı ettiği, uğrunda bin – bin üç yüz senedir can verdiği Müslümanlıkla istihzâ et!
Atsız’ın hâli, Kemalistlerin sûiniyetli “Öz Türkce” dâvâsına benziyor: Sen, şeytânî bir sırıtışla, Ecdâdımızdantevârüs ettiğimiz, bin senenin hâtıraları, zevk̆i, fikriyle yoğrulmuş TârihîTürkcemizin “hâlis, sahîhTürkce” olmadığını iddiâ et, Millete, “Öz Türkce” diye, Fransızcadan devşirdiğin, kendi uydurduğun ucûbe dili dayat!
Kezâ, sen, bir kültür birliği mihrâkındabinbir milletle karışarak yoğrulmuş bir milleti, muhayyel irsî tahlîllerleatomize et; onun, İslâm kültürünün mahsûl̃ü dili yerine Kemalizmin Uydurma dilini kabûl et; bin küsûr senedir çeşidçeşid ırklardan gelen ferdlerini kaynaştırıp yekpâre bir kütle hâline getirmiş, hikmet-i vücûdu, hayâtınınmânâsı, Medeniyetinin mayası olmuş bir Dînitahk̆îr et; sonra da “Türkcülük” dâvâsına kalkış! Daha “Türklüğün” isbâtamuhtâc iken! Zîrâ Türklüğün esâsîunusurlarını (ki hepsi de mânevîmâhiyettedir, zihnîdir, irfânîdir) nefsinde cem’etmiyen, hattâ bunlara muhâlefet eden bir insan, nasıl sırf öyle iddiâ ediyor diye “Türk” kabûl̃ edilebilir? (Elbette, millî hüviyetin hukûk̆îvechesi ayrı bir mes’eledir…)
Kemalist matbûâtınAkşam gazetesinin 29.10.1935 târihli
nüshası ileIrkçı Nihal Atsız’ın Ötükenmecmûasının
Mart 1973 târih ve 3 (111) sayılı nüshasında aynı “bozkurt” amblemi… İptidâî
totemcilik devrinden kalan bu timsâl̃i, Kemalist Totaliter Rejim modalaştırdı.
Çünki (bilhassa LéonCahun ve MoïseCohenTekinalp’de en iyi ifâdesini bulan) Siyonist stratejisine
göre, Türkleri, Câhiliyet devirlerinin büyüklüğüne, İsl̃âmın ise onlara
şahsıyetlerini kaybettirdiğine inandırıp Müslümanlıktan uzaklaştırmak l̃âzımdı.
Nihal Atsız, bu Siyonist stratejisinin muvaffak̆iyetinin bir nümûnesidir: Hayâlî bir
“Türk ırkı” anlayışıyleCâhiliyet Türklerini yücelte yücelte sonunda
Müslümanlığa kînduymıya başlamış ve onun bâtıl, beşerî bir dîn olduğuna dâir
–oldukça seviyesiz- bir makâletêlîf etmiştir. Tevhîd ve Müsbet İlim Çağında
Totemizm devrine dönmek veyâesâtîrîhurâfelerdenmeded ummak… Ne büyük dal̃âlet,
ne büyük hüsrân!
Akşam gazetesinin bu nüshasındaki
-ellerinde Kemalist Totaliter Rejimin “Altı Ok”lu, “Bozkurt”lubayraklarıyle
haykırarak yürüyen militanların görüldüğü- resmin altına, Kemalizmin Uydurma
Târih Tezi zihniyetiyle yazılmış (“Türk'üz, bütün başlardan üstün olan başlarız; / Tarihten önce vardık,
tarihten sonra varız.”) ve İstikl̃âl̃ Marşı yerine ikâme edilmek
istenmiş “10. Yıl Marşı”nın iki mısrâıdercedilmiştir: “Türküz, Cumhuriyetin
göğsümüz tunç siperi / Türke durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri.”
Yüceltilen millet, bin küsûr senelik muhteşem târihiylehak̆îk̆î Türk Milleti
değil, tam da Sel̃ânikliMünâfıklara yakışır bir tâbiyeyle, içi Frenklikle
doldurulmuş bir sahte “Türklüğe” şartlandırılmış, Kemalizmleafyonlanmış,
Müşrikliğe saptırılmış şuûrsuz bir topluluktur!
Resmin yanındaki manşet haber:
“Bugün en büyük bayramımızı, Cumhuriyetin on ikinci yıldönümünü kutluluyoruz.
Cumhuriyet, Anadoluda vatanı kurtaran, Ankarada yeni devleti kuran şanlı
destanın müessese haline girmiş ebediyet ifadesidir. Cumhuriyet, Türk çocukları
için kupkuru bir idare sistemi değil, ateşten hatıralar canlandıran ulu bir
âbidedir. Muazzam millî cidalin bir kelimelik hülâsasıdır. Cumhuriyetin on
ikinci yılı, yalnız bir idare şeklinin dönüm senesi değil, hiç bir milletin
tarihinde on iki yıla sığmıyan muazzam ve devamlı inkılâp eserlerinin
yekûnudur. Türk milleti bu on iki yılda yükseldi, dev adımlarileileriledi. Türk
devleti bu on iki yılda içeride ve dışarıda hürmetle, takdirle, tazimle
karşılanan yüce bir varlık oldu. Göğüslerimizin iftiharla kabardığı bu müstesna
sevinç gününde, maziye bakıp istikbali tahmin ettiğimiz zaman minnet ve şükran
yaşlarile ıslak gözlerimiz Büyük Öndere çevriliyor. Çünkü Cumhuriyet onun
eseridir. Çünkü vatan ve devlet onun eseridir.”