28 Temmuz 2020

AYASOFYA’DA CUMA NAMAZI

Tarih: 24 Temmuz 2020 Cuma.

Yer: Tarihin içinden bir nehir gibi aktığı kutlu şehir İstanbul.

Mekân: Şehr-i İstanbul'un kalbi Ayasofya Camii.

86 Yıllık o derin uykudan bir dev uyanıyor, bir millet uyanıyor, bir ümmet uyanıyor…

Karanlık geceler yerini nurlu sabahlara terk ediyor.

Edirne'den Kars'a, Van'dan Mersin'e bir millet tarihine koşuyor. Bahtiyar alınlar yeniden Ayasofya'da secdeyle buluşuyor.

Uyuyan dev uyanıyor, yiğit düştüğü yerden kalkıyor, bir medeniyet bir kere daha şaha kalkıyor, zincirler kırılıyor, bir mabet diriliyor. Âlem-i İslam'ın gönlü, bütün dünyanın gözü İstanbul'da… Tarihin derinliklerinden top, kılıç, tekbir ve mehter sesleri  geliyor maziye verilmiş can kulaklarına....

Yaşananları tam manasıyla yazmaya kelimeler kifayet etmiyor. Ayasofya kabul olmuş duamız, kazanılmış davamız, camimiz, yuvamız bizim. Ayasofya'nın zincirlerinin kırıldığını görmek, yepyeni bir dünyanın kurulduğunu görmek kadar mutlu ediyor insanı.

Onlarca ülkeden yüzlerce medya kuruluşu Ayasofya mahşerinden takipçilerini haberdar etmekte birbirleriyle yarışıyor.

Bir eşik daha aşılıyor, bir menzile daha ulaşılıyor. Din-i Mübîn-i İslam'ın asırlarca sancaktarlığını ve bayraktarlığını bihakkın yapmış aziz millet zaferin kutlu olsun, gazan mübarek olsun!

Tarihi Cuma'dan bir gün önce Ayasofya sevdalıları Sultanahmet meydanını hınca hınç doldurmuşlar, o gece meydanda sabahlamışlar. Cuma günü sabah namazından hemen sonra Beyazıt, Sirkeci ve Çatladıkapı'dan insanlar sel olup, Ayasofya'ya aktılar.

Saatler ilerledikçe kalabalık arttı. Artık iğne atsanız yere düşmez. Hava oldukça sıcak, güneş insanı yaktıkça yakıyor. Hiçbir engel tanımıyor millet, üç koldan mabedine akıyor. Ayasofya'ya hücum edenlerin bölgeleri, illeri, ilçeleri hatta bazılarının ülkeleri bile farklı, fakat hepsinin gayesi bir.

“Tarihe şahitlik etmek: Ayasofya'da Cuma namazı kılmak…”

Normal şartlarda yürüyerek 10 dakika bile sürmeyen Beyazıt-Sultanahmet arası tam bir saat sürdü. Vatanın araç trafiği, burada milletin insan trafiğine dönüşüyor. Baba ile oğul, dede ile torun, amir ile memur, patron ile işçi İstanbul'da buluşuyor, heyecanla Ayasofya'ya koşuyor.

Bu tarihî Cuma'yı yazmak da yaşamak da tarifsiz bir bahtiyarlık...

Kur'an tilavetleri, tekbir ve salâvat sesleri, dualar, hıçkırıklar ve Cuma günü çifte bayram yapmak isteyen satıcıların sesleri arasında Sultan Ahmet meydanına yaklaşıyoruz.

Ayasofya ve Sultan Ahmet meydanı treni çoktan kaçmış, yapılacak bir tek şey var.

Ayasofya'yı cepheden gören gölge bir yer bulup, oraya seccadeyi serip oturmak.

Nitekim bizde öyle yapıyoruz. Saat 10:00. Cuma namazına 3 saat var.

Hava sıcak mı sıcak, terliyoruz yanıyoruz, fakat heyecan ve hasretle o anı bekliyoruz.

Hani ne diyordu şair;

“Beklenen o gün gelecekse çekilen çile kutsaldır.”

Hamdolsun! Beklenen gün geldi, şimdi beklenen anı bekliyoruz.

Etrafta ilk görüşte hemen tanışıp, arkadaş olmaya üç günden hazır güzel yurdumun güzel gönüllü insanları...

Ağrı'dan Ahmet abi, Erzurum'dan Hasan dede, Adıyaman'dan Şehmus bey, Trabzon'dan Cemal kardeş, Maraş'tan Sebahattin hoca.

Doyasıya sohbet, muhabbet. İnsanlara ücretsiz Kur'an-ı Kerim, seccade, su, lokum ve ekmek arası köfte ikram eden hayırsever kuruluşlar, cömert insanlar. Ten kulağımızdan can kulağımıza çağlayarak kalbimize hayat veren Huffaz-ı Kiram'ın Ayasofya'dan yayılan Kur'an-ı Kerim tilavetleri.

Ellerinde fotoğraf makineleri, kameralar ve telefonlarla bu tarihi mekânda, tarihi anı dostları ve sevdikleri ile paylaşmak için kıyasıya yarışan insanlar. Üç saat, üç gün gibi geçiyor.

Bir şeyi ekleyince zaman adeta duruyor.

Ve nihayet saatler 13:10'u gösteriyor. Ayasofya'nın minarelerinden salalar yükseliyor. Bu salalar bugün ölümü değil, dirilişi hatırlatıyor. Sala ile harekete geçen duygular, ezan ile şaha kalkıyor. O an, o ezan kulağa bir başka geliyor. Dinleyen herkes adeta aşka geliyor. Ayasofya'nın dört minaresinden dört müezzin, dört ayrı makamda okuyor ezanı.

Fakat, tek bir makama çağırıyorlar insanı rahmanın rahmet evinde kulluğa, ibadete ve taate…

Dünya Ayasofya'dan yükselen ezanı dinliyor. Müezzinlerin gür sesleriyle sanki yer gök inliyor ve elinde kılıcıyla yeşil sancaklar arasında Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş Hoca hutbe okumak üzere minbere çıkıyor.

Kılıç; fethin ve fatih olmanın bedelini hatırlatıyor.

Biz bu ülkeyi yolda bulmadık diyor, dosta güven, düşmana korku salıyor.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş Hocanın duygu ve mana dolu hutbesi, dinleyenlerin gözlerini yaşartıyor, ümitlerini yeşertiyor.

Bedir'den Çanakkale'ye, Uhud'dan Malazgirt'te, İstanbul'un Fethi'nden 15 Temmuz'a bu topraklar için can veren, tarihimize şan veren kahramanları Erbaş Hoca Ayasofya kürsüsünden teker teker selamlıyor. Tarihi hutbe sona eriyor. Şimdi Ayasofya'da Cuma namazı vakti.

Heyecandan düşüp bayılanlar, sevinçten gözlerden sel gibi boşalan yaşlar, hıçkırıklara boğulan güngörmüş ihtiyarlar, hayalleri hakikat olmuş bir millet, varlığın anlamı kulluk için dimdik ayakta.

Ayasofya'da bir anı bir ömre bedel muhteşem manzaralar.

İmam'ın aldığı tekbir 86 yıllık hasrete esaslı bir nokta koyuyor. Şimdi huzurda huşu zamanı. Aşkla sımsıkı bağlanan eller, dağ gibi kıyamda duran kullar, tevazu ile bükülen beller, secde ile coşan gönüller. Ayasofya'da ilk Cuma anlatılmaz, yaşanır.

Bu şehirde Ayasofya'da Cuma kıldığımız için Eyüp Sultan'da sabah namazı, Süleymaniye'de bayram namazı, Sultan Ahmet'te teravih namazı ve Fatih Camii'nde cenaze namazı kılabiliyoruz kim bilir?

Ayasofya'da Cuma namazı devletin milletiyle, kucaklaşarak İstikbal-i Kıble'de arayıp bulmasıdır.

Ayasofya'da Cuma namazı; bir tarihin canlanışı, bir milletin şahlanışıdır.

Ayasofya'da Cuma namazı; aydınlık geleceği şanlı geçmişin izlerini sürerek arayıp bulmaktır.

Ayasofya'da Cuma namazı; huzur ve mutluluğu hilalin gölgesinde, Hz. Bilal'in sesinde bulmaktır.

Ayasofya'da Cuma namazı; Fethi ve Fatih'i fatihalarla selamlamaktır.

Ayasofya'da Cuma namazı; bu toprağın imanı ile bu toprağın insanını, bu toprağın mabedinde buluşturmaktır.

Ayasofya'da Cuma namazı; ‘Ey Dünya! Biz millet olarak yönümüzü de yolumuzu da kaybetmedik.' demektir.

Ayasofya'da Cuma namazı; zincirleri kırmak, ‘biz biz biz Fatih'lerin nesliyiz' sloganını tüm dünyaya haykırmaktır.

Ayasofya'da Cuma namazı; Fatih'in bedduasından kurtulup, duasıyla ferah bulmaktır.

Ayasofya'da Cuma namazı; özgürlüğü namazda, hürriyeti niyazda bilmektir.

Ayasofya'da Cuma namazı; birlik ve beraberlik binamızı yeniden inşa ve ihya etmektir.

Ayasofya'da Cuma namazı; varlığımızın birliğimize, birliğimizin dirliğimize, dirliğimizin de diriliğimize dönüşmesidir.

Ayasofya'da Cuma namazı; İlah-i huzurda okunan Fatiha ve Fetih surelerinin gönülde, meydanda ve medyada yankılanmasıdır.

Ayasofya'da Cuma namazı; vefanın sefaya, zahmetin rahmete, sabrın selamete dönüşmesidir.

Ben az söyleyeyim siz çok kabul edin.

Çünkü ne kadar yazarsak yazalım, yaşananları tam manasıyla yansıtmanın imkânı yok.

Ne demişler: ‘tatmayan bilmez.'

Ayasofya Camii'nin zincirlerinin kırılmasına ve ibadete açılmasına her cihetten gayret sarf eden herkesi can-ı gönülden tebrik ediyorum.

Rabbim bu tarihi kararın içinde emeği, altında imzası olan herkesten razı olsun.

Hâsıl-ı kelam bir rüya gerçekleşmiş, bir engel daha aşılmış, Ayasofya ibadete açılmış, 86 yıllık derin yarada böylece kapanmıştır.

Bu duygu ve düşüncelerle eve gelir gelmez hemen kaleme sarılıp, şu şiiri yazdım.

 

SEVDAMIZ AYASOFYA

Anlamına meftunuz

Korumaya mecburuz

Aşığıyız, mecnunuz

Leyla'mız Ayasofya

 

Parlayan hilalimiz

Gür sesli Bilalimiz

Fatih'ten helalimiz

Davamız Ayasofya

 

Zincirin kırdığımız

Hakk'ı haykırdığımız

Secde'ye vardığımız

Yuvamız Ayasofya

 

Kim ki ona kul olmuş

Deniz bile yol olmuş

Ezelden kabul olmuş

Duamız Ayasofya

 

Gönül hayran fethine

Fatih'inin cehdine

Bir mirasın reddine

Vedamız Ayasofya

 

Onu hak verdi bize

Ziynettir şehrimize

Her türlü derdimize

Devamız Ayasofya

 

Hep kafa yorduğumuz

Hayaller kurduğumuz

Kaç asır gördüğümüz

Rüyamız Ayasofya

 

Cepheler yardığımız  

Dört yandan sardığımız

Küffarla verdiğimiz

Kavgamız Ayasofya

 

Fetihle aldığımız

İlk Cuma kıldığımız

Yolunda öldüğümüz

Sevdamız Ayasofya