31 Temmuz 2015

Barış sizi kuşatsın

Kürt sorunu son 35 yılımızı bir şekilde meşgul etti. Aslında sorun son iki yüzyıldır yaşadığımız gerilemenin bize mirası. Osmanlının son dönemlerinde başlayan milliyetçilik akımı bazı etnik unsurların bir şekilde bağımsızlıklarını ilan etmeleri neticesini doğursa da, Kürtler, Türk kardeşleriyle yaşamayı tercih etmişlerdir. Bunda din bağının olağan üstü bir etkisi vardır.

Kanalize edilememiş ve sürekli bastırılmış olan duygular, 1980 darbe yönetiminin de kötü yönetimi ve olayı okuyamayarak işi tamamen güvenlik eksenli politikalar haline dönüştürmesi; Kürtçenin yasaklanması, faili meçhuller, köy boşaltmalar ve bu dönemde yapılan envay türlü yanlışlar sorunu içinden çıkılmaz hale getirmiştir. 1980'lerin başından itibaren Diyarbakır cezaevinden çıkanlar bir bir dağın yolunu tutarken, Evren bir sağdan bir soldan asarak devleti kurtardığını ilan etmiş, faka uçurumu daha da derinleştirmiştir. Kürt sorunu, Marksist sol anlayışlı PKK tarafından sahiplenilmiş, her kazanım PKK hanesine kâr yazılmıştır.

PKK, Doğu ve Güneydoğuda ciddi alan hâkimiyeti elde etmiş, halkın sahibi gibi davranmıştır. Kurmuş olduğu siyasal yapıyla da bölgeyi yönetmeyi başarmıştır. Devlet bu süreçte alda senin olsun dercesine her adımında PKK'ye alan açacak ne kadar yanlış uygulama varsa ısrarla uygulamıştır.

Son günlerde Devlet ve PKK çatışmasının yeniden başlaması, Kürt Sorununda çözüm sürecinin rafa kalkmasına yol açmıştır. Her ne kadar bazı yetkililerin süreç devam edecek açıklamaları olsada fiili olarak sürecin bir süre daha olmayacağı ortada... tabi süreçte yapılan yanlışların, atınlan adımları konu alan bir yazı olmadığı için, burada o yanlışlardan bahsetmeyeceğim, belki başaka bir yazıya...

PKK'nin Ceylanpınar'da iki polisi şehit etmesiyle başlayan operasyonlardan bu güne çok sayıda asker ve polis şehit olurken, devlet başta kandil olmak üzere birçok PKK hedefine jetlerle saldırılar düzenledi. Ölü ve yaralı sayısını bilen yok. Vurulan yerlerle ilgili ciddi bir görüntüde yok. Yapılan baskınlarda ise, operasyon düzenlenen üç örgütten 1300'ün üzerinde şahısın gözaltına alındığı biliniyor. Bunların bir kısmı tutuklanırken, bir kısmı serbest bırakıldı. Ortalık toz duman. 90'lara dönme korkusu yaşayan halk şuan mini bir 90'lar yaşıyor. Çatışmaların devam etmesi, fiilen 90'lara dönüş anlamına gelecek. Muhtemelen güvenlikçi politikalara dönüş yapılacak, kimse evinde dahi rahat olmayacak, olamayacak. Çözüm süreci ile başlayan umutlu hava yerinin karamsarlığa bırakacak. İnsanlar uyandıklarında bu gün acaba kaç kişi öldü diye telefonlarına sarılacaklar, televizyonlarını açacaklar.

Sosyal medya herkese kendi medyasını kurma olanağı tanıdı. Herkes kendi haber müdürü gibi davranıyor, bilgiler yalan yanlış olabiliyor. Birileri sizi ilginç şekilde yönlendiriyor. Bunun en yakın örneğini  de Ramazan ayında Doğu Türkistan meselesinde yaşadık, Çin ile ilgili spekülatif bir şekilde ciddi bir algı oluşturuldu, hatırlarsanız. Bu günlerde, başlayan operasyonlar vesilesiyle de Kürtlere yönelik bir algı oluşturuluyor. Sert zeminde milliyetçi bir dalgadan ziyade ırkçı bir dalga oluşturuluyor. Bilerek veya bilmeyerek birleri oluşturulan bu dalgaya alet oluyor. Bin küsür yıldır birarada yaşamış insanlara 90'ların hataları tekrar uygulanıyor. "Tüm Kürtler düşman" algısı oluşturulmaya çalışılıyor. Faşit bir dalganın, faşit bir karşı dalga oluşturması için çaba harcanıyor, bilerek veya bilemeyerek...

"Ey insanlar! Doğrusu Biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık. Sizi milletler ve kabileler haline koyduk ki birbirinizi kolayca tanıyasınız. Şüphesiz, Allah katında en değerliniz, O'na karşı gelmekten en çok sakınanızdır. Allah bilendir, haberdardır."(Hucurat Suresi/13) ayeti bize kimsenin kimseden üstün olmadığını ifade ediyorken, "dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da O'nun varlığının, kudretinin delillerindendir"(Rum-22) deniliyorken ve biz yüzyıllardır İslamın bayraktarlığını yapan bir ümmetken nasıl olurda böylesi basit bir tuzağa düşer bizimle kolkola canını veren Kürtlerin hepsine topyekün bir kafayla "en iyi Kürt, ölü Kürttür" mantığıyla yaklaşabiliriz. Vallahi ben Müslümanım diyen bir kimse kalbinden kendi kardeşinin iyiliğinden başka bir şey isterse Allah katında mesul olur. Sert bir fiile yol açarsa Allah katında cezası misliyle olur. Bu ayetle de sabittir.

Kürtler ve Türkler kardeştirler. Bu kardeşlik bin yıldan fazladır devam etmektedir. Yan yana geldiklerinden bu Kürttür, bu Türktür diye ayırt etme şansı dahi yoktur. Hepimiz aklımızı başımıza alıp, hükümler vermeden önce iyice düşünmeliyiz. Bir tek insanın kanı bile dünya içindeki maldan daha kıymetlidir.

Kimse ölmesin, barış olsun. Analar ağlamasın. Herkes güzellikten payına düşeni alsın. O zaman aramızda hiçbir sorun kalmaz. Bu ben Müslümanım diyen herkesin görevidir. Sosyal medyada asıp kesmek hiçbirimize fayda sağlamaz. Faşizm, faşizme alan açar. Açılan kapıdan sadece fitne geçer Maazallah...

Hadi yeni bir sayfa açalım... yeni sözler söyleyelim... içinde barış olsun... huzur olsun... mutluluk olsun...

Ölüm olmasın... kan olmasın... gözyaşı olmasın....

Bu mümkün... ve biz bunu başarabiliriz... daha önce de başardık...

Biz başlayınca Allah'ta yardımını esirgemecektir...

Selam ve Dua ile....

Barış sizi kuşatsın...

@evsenomer