19 Temmuz 2020

Basiretsiz başkentlerden, basiretli başkentlere dönüş…

Yıl 1996.  yer, Refah partisi Ankara Balgat ta bulunan merkez binası, hemen bitişikteki camide Yatsı namazı sonrasında, bilvesile ile orda bulunan Türkiye'nin değişik illerinden gelen misafirlerle beraber,  namazı beraber kıldığımız Değerli Hocamız ile beraber, o geceki programına katılmak için merkez binaya geçtik.

Hocamızın o gece anlattığı iki Anekdot, Devlet yönetiminde Basiret kavramının ne denli önemli olduğunun kavranması açısından dikkate değerdi.

-1-  

1951-1952 yıllarında İspanya Hükümeti, Türkiye'den çok yüksek miktarda odun kömürü satın almak istiyor.

O güne kadar, İspanya'ya yapılan ihracat kalemleri arasında yer almayan bu talebin bir de özel şartı vardı:

Kömürler İskenderun'dan Saroz Körfezi'ne kadar Akdeniz ve Ege sahillerinde doğada kendiliğinden yetişen "delice" ağacından elde edilmesi isteniyordu.

‘'Delice'' ağacı, aşılanmamış zeytin ağacıdır.

İstek dönemin Hükümeti tarafından yüksek getirisinden sevinçle karşılanıyor, ülkemizde bol miktarda bulunan delice kömürü ihraç edilmeye başlanıyordu.

O günleri gören Görgü tanıklarının anlattıklarına göre, limanların üzeri gemi yüklemeleri sebebiyle kara bir bulut ile kaplanıyor göz gözü görmüyordu!

O yıllarda Ankara'da görev yapan ABD Ticaret Ataşesi, dönemin Dışişleri Bakanı'na ihraç edilen kömürün İspanya tarafından nasıl değerlendirildiği ya da nerelerde kullanıldığını araştırıp araştırmadıklarını soruyor.

Aldığı cevap, getirisinin önemli olduğu, nerede kullanıldığının Türkiye'yi ilgilendirmediği şeklinde oluyor.

Bunun üzerine ataşe konuyu kendisi araştırıyor ve otoyollarda dolgu malzemesi olarak kullanıldığı bilgisine ulaşıyor. Bununla yetinmeyip ABD'de tanıdığı mühendislerden bilgi alıyor ve otoyolda kömür dolgunun bir yararı olmadığını öğreniyor.

Öğrendiklerini Bakan'a iletiyor, Türkiye'nin rahatsız olmadığını, gelirden dolayı memnun olduklarını söylüyor, konu kapanıyor...

Delice ağacının zeytin aşılamak için en uygun ağaç olduğunu bilenler Türkiye'ye oyun oynamışlardı.

Sonuç olarak; İspanya, Dünyanın en büyük zeytinyağı ihracatçısıdır ve ne tesadüf ki, aynı yıllarda Türkiye margarinle tanışmıştır.

-2-

Yıllarca, Marshal yardımı veya Nato nun Türkiye ye yaptığı Askeri yardımlar kategorisinde gönderilen uçak ve zırhlı araçlar ile ilgili.

Yardım şartnamesinde yazılı küçük bir detay, M.C. Hükümeti döneminde Rahmetli Erbakan hocanın dikkatini çekiyor.

Bu küçük detayda, Hibe olarak verilen askeri uçak ve ekipmanların yedek parça ihtiyaçlarını; Türkiye, hibe yi yapan Nato üyesi devletten karşılamak zorundaydı. Buraya kadar her şey normal.(gibi görünsede).

Birincisi, Verilen uçak ve araçlar, Natonun yıllarca kullandığı ve eskittiği uçak ve araçlardı.

İkincisi, hibeyi yapan ülkeler, ihtiyaçları olan uçak ve savunma araçlarını, yeni ve dönemin en son teknolojileri ile değiştirdiğinden, ellerinde kalan, bu eski araçları nato yardımı diye bize veriyorlardı.

Hemen ardından, yapılan bir araştırma ve istatistikte, son üç yıl içerisinde, bu uçak ve araçların yedek parçalarına verilen para ile, bunların son teknoloji ile üretilmiş yenileri alına biliniyordu.

Ne kadar acı?

Bizim mahalledeki, bakkal hasan amcayı bile bu şekil bir ticarette kandıramayacak olanlar, yıllarca bir başkenti kandırabilmişlerdi.

Fakaaat!, Başkentler, Basiret ile yoğrulunca her şey artık farklılaşıyor ve değişiyordu.

Malum, Ulusların dünyada konumlarını belirleyen Kriterlerin başında “teknolojik düzeyleri” gelmektedir. Gelişmiş ülkeler teknolojik yenilik düzeylerine göre birbirlerinin önüne geçmekte ve uluslararası rekabetten üstün çıkabilmektedirler.

Bilindiği gibi, savunma sanayisinde kritik teknolojilerin yerli üretimi ve yerli ürün kullanım oranı bugün yüzde 20'lerden yüzde 68'lere yükselmiş durumda.

Ve yine bugün, son 18 yıl itibariyle!

Tüm saldırılara, İhanetlere, darbelere ‘'Hani kâfirler seni tutuklamak veya öldürmek, ya da (Mekke'den) çıkarmak için tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kuruyorlar. Allah da tuzak kuruyordu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.''(Diyanet meali, Enfal suresi-30.Ayet)

Tüm üst ve alt akıl oyunlarına rağmen,

Türkiye'nin teknolojik düzeyi, sahada gösterdiği üstünlük ve başarı dudak ısırtacak derecededir.

Daha düne kadar, uyanık tüccar mantığı ile eskileri ile bizi uyutanlar, Şunu gördüler ki, Karşılarında, artık üçüncü Dünya ülkesi, eski Türkiye değil. Yeni, Güçlü ve Büyük bir Türkiye ile muhatap olduklarını bilvesile ile görmüş oldular.

Basiretsiz başkentlerden, basiretli başkentlere dönüşün sonuçlarından biridir, Büyük Devlet olmak.

Vesselam