12 Nisan 2018

Bekir Sıtkı Sezgin 2

Bekir Sıtkı Sezgin, musikimize icrasıyla yaptığı büyük hizmet yanında, hayatı tetkik edildiğinde çocuk terbiyesinde ailenin rolünün önemini göstermesiyle de bahse değerdir. “İlkokula başladığında (1942) babasından aldığı dinî mûsiki dersleri sonucu pek çok eseri başarıyla icra edebilecek ve bazı makamları pratik olarak tanıyabilecek seviyedeydi. Bu arada ûdî olan annesinden başladığı şarkı meşklerini ilk ve ortaokul yıllarında da sürdürmüştür. Annesinden ilk meşk ettiği eserin Şerif İçli'nin, “Derdimi ummâna döktüm âsumâna inledim” mısraıyla başlayan hicaz şarkısı olduğunu söylemiştir. (Nuri Özcan, Bekir Sıtkı Sezgin, DİA, c.37, s.82-83) Hülasa Bekir Sıtkı Bey musikideki faikıyetini Allah vergisi kabiliyet yanında ailesinde bulduğu yeteneğini geliştirmesine imkân sağlayan ortama da borçludur. Ağaç yaşken eğilir diye boşuna denmemiş. 

Bekir Sıtkı Bey musikimizin temelleri üzerine yaptığı değerlendirmeleri yanında bu musikinin geniş alaka sahasına işaretle, geleneğinin üzerindeki bu ihtişamlı hazinenin güne uyarlanması konusunda fikirlerini de ortaya koyar. Klasik klasiktir onu öyle sevin diyen hoca ancak bu zemin üzerinde yeni çalışmaların uygun olacağını değerlendiriyor.

Türk musikisinin sadece bir zevk ve eğlence vasıtası olmadığını birçok müspet ilimlerle alakası olduğunu Tıp'ta ruh hastalıklarının tedavisinde kullanıldığını bize anlatan birçok eserler vermişler. Musiki eskilerce riyazi ilimlerden sayılmıştır. Mehmet Haft, ed-Dürerü'l-Müntehabati'l-Mensure adındaki eserinde özetle şöyle diyor; adı geçem musiki ilminin riyazi ilimler den sayılmasında şöyle önemli noktalar ileri sürülmektedir. Önce felsefe, astronomi, astroloji ve tıpla ilgisine başta eski ustalarla birlikte Hoca Nasr-ı Tusî, Muallimi Sani Hâkim Farabi, Abdulmümin-i Sofi, Hoca Safiyüdin gibi emsalleri âlimler en güvenilir ve keşif yapmış insanlar olarak işaret etmişlerdir. Tıpla ilgisine gelince en hazık doktorlar ve tıp otoritelerine göre insan nabzı makam ve usullerin sayısına göre artmaktadır diyor. İşte böyle sağlam temeller üzerine bina edilmiş, ilmi hüviyet kazanmış, ihtişamlı bir musiki hazinemizi günümüzün şartlarına uydurmak için tarumar mı edelim? Neresini yok farz edelim, neresini kaldıralım? İlmi değerleri ile birlikte klasik hüviyet kazanmış olan sanatlar hiçbir şekilde değiştirilemez. (1982 yılında Sadun Aksüt ile Trt Kültür Konuşmaları mülakatından deşifre)

 Bekir Sıtkı Bey musikimizin bu engin mahiyetini değerlendirme yanında eğitimi ve onun zevkinin edinilmesi hususuna önem verir. “Mûsikinin sadece teknik bilgiyle ya da kitaplardan değil meşk yoluyla, yani iyi bir ağızdan (fem-i muhsin) usta-çırak ilişkisiyle dinleyerek ve izleyerek öğrenilebileceğini ifade etmiş ve hayatı boyunca bu anlayışı savunmuştur. Onun için meşk esnasında en küçük bir ayrıntı bile önemli olup meşk bir çeşit nefis terbiyesidir. Ona göre iyi bir mûsikişinas olabilmek için mûsiki birikiminin edebiyat ve tasavvuf bilgileriyle desteklenmesi gerekir, ayrıca iyi bir icra bütün bu özelliklere ses tekniğinin ilâvesiyle sağlanır. (Nuri Özcan, Bekir Sıtkı Sezgin, DİA, c.37, s.82-83)”

Bekir Sıtkı Sezgin bahsedilen mülakatında klasik musikimizin nasıl benimseneceğini de anlatır: Klasik musikiler esasen çok dinlenmekle benimsenir, sevilir ve anlaşılır. Deniliyor ki Türk klasik musikisinin güfteleri farsça Arapça onun için hiçbir şey anlayamıyoruz. Bir yerde musikiyi sözlerini illa da anlayarak dinlemek de bence hatalı, onu sadece bir musiki inşası olarak bütünüyle düşünmek, bir müzik olarak dinlemek de lazım. Genç kuşakları klasik musikiyi dinletebilmek ve bu zevkim temadisini sağlamak için bestecilerimize vazife düşüyor demiştim bu tarzda- günümüz Türkçesi ile aruz vezni kullanılarak-yazılmış eserleri ele alıp bestelemeleri lazım. Hece vezni de olabilir. Musiki ile edebiyat beraber gider. Daha ziyade Türk musikisi sözlü musikiye dayanmaktadır. Onun için edebiyatın musikimizde büyük yeri var. Bestelenecek şiir ele alındığı zaman onun içinde musikiye intibak edecek bir şiiriyet aranması lazım. Eğer bundan mahrumsa eser mevsimlik olur ve tutmuyor gidiyor. Dileriz ki eski bir kayıtta kalan bu tespitler, gelecekte yeni bestecilerimize yol gösterici olsunlar. Zevk-i selimimizin inşası bul yola düşmek söz konusu olacaktır.

Klasik Türk musikisinin son büyük icracılarından olan merhum Bekir Sıtkı Sezgin, musikimizin sağlam temelleri, kazandığı ilmi hüviyetine yakışır bir tarzda bu hazineyi işleyen mahir bir kuyumcu gibi işleyen müstesna şahsiyetlerdendir. Bu bakımdan bizden kadim sesleri merak edenler, aşina olmayı dileyenler, o dünyaya kulak kesilme iradesinde olanların tüm büyük üstatlar yanında Bekir hocadan da mahrum kalmamalarında büyük fayda vardır. Tarihini derinliğine hissetmek isteyenler için hocanın sesinde meknuz mazi çok şeyi hatırlamaya vesile olacaktır.

Bu âşık sesi rahmetle anıyorum…