02 Nisan 2019

Bilim için ne yapabilirim?

Yoğun bir seçim dönemi yaşadık. Seçimler ister istemez insanlarda strese ve biraz da ayrışmaya yol açmaktadır. Oysa herkesin buluşacağı başka ortak noktalara yönelmeye daha çok ihtiyacımız var. Şimdi bunların başında gelen bilim ve teknoloji konusunu gündeme getirmek istiyorum: En cahil insan bile bilim ve teknolojinin önemine inanır. Zira gündelik hayatının her aşamasında bunu hisseder ve teknolojinin nimetlerinden yararlanır.

Ancak bu konuda biz ne yapıyoruz? Herkes üzerine düşeni yapıyor mu? Yoksa hep başkalarından mı bir şeyler bekliyoruz? İşte bu, üzerinde durulması gereken bir mesele olarak önemini koruyor. Tabii ki devletin, yerel yönetimlerin, üniversitelerin ve sivil toplum kuruluşlarının yapması gereken önemli görevler var. Ama hepsinden önce kendimize şunu sormakta fayda var: Ben bu konuda ne yapabilirim? Zira bir insan çok şeyi değiştirebilir. Hele de belli bir amaç etrafından toplanan bir avuç insan dünyayı sarsacak işler yapabilir. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Gandi hareketi ve zencilerin Amerika'daki direnişi bunun en canlı ve yakın döneme ait örnekleri arasında sayılabilir.

Şimdi size önemli bir başarı hikâyesinden söz etmek istiyorum. ABD'nin New York eyaletine bağlı küçük bir kasabası olan İthaca'da en önemli özelliği, Cornell Üniversitesine ev sahipliği yapması. Nüfusu, üniversitenin açık olduğu dönemlerde 50.000'i buluyor. Etnik çeşitliliğe sahip, çiftlik arazilerinin yaygın olduğu bu kent, ondokuzuncu yüzyılda imalat sektörünün ortadan kalkmasıyla darbe aldı.  İnsanların yarısı, yoksulluk sınırının altında yaşıyor.

Gönüllü fen öğretmenleri Debbie Levin ile Uma Levine, bilim konusunda bir farkındalık oluşturmaya niyetlenirler. 1960'lardan başlayarak, evlerde bulunan kimyasal maddeler ve benzeri diğer eşya ile dolu portatif kütüphane arabalarıyla okullara düzenli geziler yaparlar. Böylece ilkokul çocuklarına bilimin büyülü lezzetinden biraz olsun tattırmayı başarırlar. En büyük hayalleri ise, çocuklar için bilimi bizzat görerek, dokunarak hissedebilecekleri bir mekân oluşturmaktı.

Bu gönüllü iki öğretmen, 1983 yılında daha somut bir attılar. Bilim Merkezinin kuruluşuna start vermek niyetiyle, yerel gazetede küçük bir ilan yayınladılar ve çevre sakinlerini konuyu tartışmak üzere davet ettiler.

İlk toplantıya sadece elli kişi katıldı.  Bu elli kişilik grup, Bilim Merkezi'nin ilk kurucu heyetini oluşturdu. İlk bir yıl, boş bir binanın zemin katını sergi alanı olarak kullandılar. Ancak mal sahibi bu mekânı kiraya verince, malzemeleri yüklenip başka bir depoya taşımak zorunda kaldılar. Sürekli olarak sergiyi oradan oraya taşımakla meşgul oldular bir süre. En sonunda kalıcı bir çözüm bulmaya karar verdiler. Yaratıcı oyun alanları tasarımlarıyla dünya çapında ün kazanmış İthaca'lı Bob Lealhers isimli bir mimara, Bilim Merkezi için tasarım yaptırma görevi verdiler.

Bölgedeki şirketlerden gelen bağışlarla bir arsa satın alındı ve müteahhit ile anlaşma sağlandı. İnşaata başlamadan önce arsadaki bazı eski tulumbaların sökülmesi gerekti. Cornell Üniversitesinin bir derneği gönüllü oldu. Çelik kasklar ve balyozlarla arsayı temizlediler. İki gün içinde, 200 ton moloz çıkardılar.

Bölgedeki duvar ustaları, doktorlar, marangozlar, üniversite profesörleri, tesisatçılar, çiftçiler, kısaca yediden yetmişe herkes kolları sıvayıp Bilim Merkezi'ni inşa etmeye koyuldu.

Haftanın yedi gününe yayılan bir çalışma çizelgesi hazırlandı. Böylece herkes boş zamanında gelip kendisine en uygun olan alanda çalıştı. Kimileri merdivenleri yapıp halı ve seramikleri döşediler, pencereleri taktılar. Diğerleri de boya, çivileme, araç gereç taşıma işlerini üstlendiler. Bu projeye toplamda 2.200 kent sakini, 40.000 saatten fazla zaman bağışlamış oldu. İnşaatın yaklaşık yüzde 10'luk kısmı da hafif suçlardan hüküm giymiş kişilerce yapıldı. Hapiste boş boş oturmaktansa çevrelerine katkıda bulunmak istemişlerdi. On ay sonra Ithaca, dünyada çevre sakinleri tarafından imece usulü yapılmış ilk bilim müzesine kavuşmuş oldu.

İlk yılında Bilim Merkezine yerli ve yabancı 55.000 ziyaretçi geldi. Bilim süreci ve ilkeleri üzerinde duran yetmiş beş etkileşimli sergi arasında şunlar var: Ziyaretçilerin renkli bir ekrandan bakıp istedikleri cismi 40 kez büyük haliyle

fotoğraflamalarını sağlayan sihirli kamera; dünyanın, uydu temelli Ulusal Yıldırım Uyarı Ağı'na yönelik tek mahalli bağlantı; içine girilir 2x3 metrelik kamera; ziyaretçilerin 380 milyon yıl öncesinden fosil avına çıkıp buluntuları aldıkları

fosil çukuru; yaklaşık üç metrelik bir boa yılanı; daha birçok ilginç deney, bilgisayar ve etkinlik.

Gönüllü iki öğretmen hâlâ orada tam zamanlı olarak geleceğin bilim adamlarına eğitim vermeye devam ediyorlar.

Umarız bu proje bize de ilham kaynağı olur ve çocuklarımızın geleceği için el ele vererek benzer projeler geliştirip uygulama imkanı buluruz.