29 Ocak 2018

Bir asrı Afrin'le düşünmek

100 yıl önce hudutların tespitinde esas devletler İngiltere ve Fransa idi. 100 yıl sonra sınırlar yeniden tayin edilmek istenirken belirleyici olmak ABD, AB, Rusya ve hatta Çin bağlamında gelişiyor.

100 yıl önce bölgemiz etnik ve mezhepsel fay hatları ile parçalanarak dizayn edilmek istenmişti, 100 yıl sonra yine aynı konjonktür oluşturularak yeniden bir düzen kurulmak isteniyor.

100 yıl önce hasta adam olarak saldırının merkezinde Türkler vardı, 100 yıl sonra yeniden bölgesi ateşten bir gömleğe dönüştürülen bölgede Türkler yine vaki düzen tertibinin muhalif ve muhatabı olarak bulunuyor.

100 yıl önce Sykes-Picot ile düzenlenmeye çalışılan bölge 100 yıl sonra yeni projelerle ile dizayna çalışılıyor.

100 yıl önce Ermeniler, Rumlar ve Araplar üzerinden kurgulanan oyunda 100 yıl sonra bugün Kürtler bahane edilerek tertipler kuruluyor.

100 yıl önce İsrail'in kurulmasına yol açacak süreç yürütülürken 100 yıl sonra YPG/PKK gibi unsurlar üzerinden yeni bir vesayet devleti çıkarılmaya çalışılıyor. Irak'ta Barzani odağında yaşananlar ve Suriye'deki süreçler ikincinin birinciyle bağını göstererek gelişmeye çalışıyor.

100 yıl önce Osmanlı bölgedeki olması istenen gelişmelerin en büyük engeli idi, bu nedenle sürece mani olduğundan her türlü tertip ile üzerine geliniyordu, 100 yıl sonranın Türkiyesi de bölgedeki gelişmelerde yine bir mania olarak görülüyor ve arzu edilen gelişmelere yol açmak için türlü tertipler sürüp gidiyor.

100 yıl önce çarpışarak gerileyen ve güvenliği bu suretle içeri doğru küçülerek sağlayan Türkler 100 yıl sonra Fırat Kalkanı ve Afrin çıkışları ile tehditlere sınırları dışında cevap veren bir terör siyaseti ile cevap veriyor. Zeytin Dalını uzattıklarımız 100 yıl önce bize hasta adam diyen ve 1000 yıl evvel Haçlı ruhuyla gelenlerin fikri takipçisi olduklarından asırlık fay hatlarında denge siyasetinin sürdüğünü söylemek yanlış olmayacaktır.

100 yıl önce merkezde petrol vardı 100 yıl sonra da petrol ve gaz odağında bir çatışmayı yaşıyoruz. 100 yıl önce Osmanlı Devletini yıkarak yaşanan bölünme şimdi Osmanlı sonrası devirde 100 yıl sonra daha alt bölünmeler şeklinde sürdürülmek isteniyor. Araplar yine darmadağın, Türkler yine iç ve dış gailelerle meşgul edilmek suretiyle dizayn teşebbüsü devam ediyor.

Afrin özelinde yaşananlar bunları düşündürürken, bu operasyon ile 100 yıl sonraki bir oyunun/stratejinin taktiksel bir ayağı düşürülmüş olacaktır. Afrin'deki uzun zamandır süren PKK varlığı, bunun güncel yenilemesi olan PYD/SDG yapıları böylece derin bir darbe yiyecek ve Suriye sınırındaki PKK varlığı ciddi bir zaafa düşürülmüş olacaktır. Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu olarak adlandırılan yapılanma da bu suretle zedelenecektir. Fehim Taştekin'in Zelal Ceger'in değerlendirmesinden aktardığı şekliyle: “Koridor bizim için çok önemli. Afrin ile Kobani'nin birleşmesi Rojava-Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu'nun tamamlanması anlamına geliyor. Biz koridorun açılmasına ‘Kürdistan'ın tamamlanması' olarak bakmıyoruz. Bölgede Araplar da var Türkmenler de. Hedefimiz sadece Kürt bölgelerini birleştirmek değil federasyon sistemiyle demokratik bir Suriye'yi inşa etmektir. Suriye'yi parçalamak gibi bir hedefimiz yok.” açıklamaları da bölgedeki gelişmelerin ana dinamiklerini gösterir niteliktedir. Buna mukabil Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Karaman'da "Afrin'i, Menbiç'i, Tel Abyad'ı, Rasulayn'ı, Kamışlı'yı teröristlerden temizleyeceğiz. Şemdinli'den Yayla Dağı'na kadar tüm sınırlarımızı teröristlerden temizleyeceğiz. Sınırlarımızın dibinde terör yuvaları kurulmasına izin vermeyeceğiz" cevabı kuklaya ve sahiplerine olup bitenin esasını ve meşruiyetini açıklar niteliktedir.

Afrin meselesinin ABD, Rusya ve AB açısından terör ile aralarındaki mesafede samimiyet sınavı ve PYD/terör değil de Kürtler demeyi tercih ettikleri konu söz konusu olunca bir turnusola dönüşme potansiyeli diğer bir muhtemel soru olarak önümüzdedir.

Son olarak, Afrin'e giden yiğit askerimizin sözleri münasebetiyle başlayan manasız tartışmaya, “Kızılelma ülküdür, ülküsüzler anlayamaz. Kızılelma âleme nizam iradesinin tezahürüdür, iradesizler tanıyamaz. Kızılelma Türk milletinin cihana hâkimiyet mefkûresi ve sembolüdür, Türk düşmanları tanımlayamaz, işbirlikçiler idrak edemez. Kızılelma, pazarda alınıp-satılan elma değildir” şeklinde nokta koyan Sayın Bahçeli'nin bu tespitlerine iştirak ediyorum.

Afrin operasyonu bir savaş ve saldırı değil bir savunma harekâtıdır. Az tarihe bakıverin lütfen…

Tarih tefekkürden ibarettir. Vesselam…