24 Ağustos 2017

Bir Elçibey Vardı…

Bayrak ve yiğit düştüğü yerden kalkarmış. Türk dünyasının üzerindeki demir perde kalkıp gardaşlarımızdan bize ses gelmeye başladığında dikkatlerimize ilk dokunan yerlerden biri Azerbaycan oldu.

Azerbaycan Türklüğünün gönlümüzdeki yerinin artık gerçek ilişkilere kavuşup, gün yüzü göreceği umudumuz bayrak bayrak canlanmıştı. İşte Elçibey, bu bayrağı düştüğü yerden kaldıran adamdı: “Kızıl Ordu tarafından indirilen bayrağı aynı yere, 70 yıl sonra 28 Mayıs 1990 tarihinde dikmek şerefi Ebülfez Elçibey'e nasip oldu. Ay yıldızlı üç renkli bayrağı dikerken, Elçibey'in o andaki duyguları kendi ağzından sadece şunlardı : ‘'Sevinçten gözümden iki damla yaş düştü ve ellerim titredi.”

26 Şubat 1992'de Hocalı'da yaşanan Ermeni katliamının yüreklerimizi acıttığı o günlerde ilerleyen zamanda 7 Haziran 1992'de bağımsızlık mücadelesinin bayrak isimlerinden Ebulfez Elçibey Cumhurbaşkanı seçilmişti.  Gönlümüze o zamanlardan düşen bu yiğit adamın zaman içinde bir tarihçi olduğunu, hem de fakir gibi Ortaçağ tarihiyle uğraşan ve Tolunoğulları adıyla, Türkiye'de de yayınlanan, bir eseri olduğu öğrenmek Elçibeyimizle yakınlığı perçinlemişti. Hocalıda kanayan gözlerimizin Elçibey ile bağımsızlık günlerinde güleceğine inancımız tamdı. Türk Dünyası özgürlüğün eşiğine ayağını basmış Moskof tasallutu artık bitmişti. 

Kişiyi en çok kendi öz sözünden tanımak yerindedir. Ebulfez Elçibey, “Samimi bir şekilde inanıyorum ki, Ali bey Hüseyinzade, Zeki Velidi Togan, İsmail bey Gaspıralı, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Resulzade, Nihal Atsız ve XX. yüzyılın büyük Türk fikir adamlarının gittiği bu yolda gidecek ve onların arzularını hayata geçireceğiz.” diyen bir vatansever, ülküsü olan bir Türk Milliyetçisi idi.

Azerbaycan'ın Sovyet sonrasında kendi milli köklerine dönmesi ve uluslararası arenada onurlu yerini alması için bu düşüncelerle elinden geleni yaptı. Türkiye onun için vazgeçilmez bir ülkeydi: Atatürk, Türkiye Cumhuriyetini kurarak, nasıl Türkleri esaret zincirinin aşağılayıcı boyunduruğundan çekip çıkarttıysa, bunu milletine duyduğu güvenle, milletiyle beraber başardıysa, Azerbaycan da aynı yoldan gidecektir. Maksadımız Mehmet Emin Resulzade'nin ideallerini elde bayrak tutarak hayata geçirmek, bunu yaparken de Atatürk'ün metot ve usullerinden istifade etmektir. Ben de Türk milletinin bir evladıyım ve işte bunun için Atatürk'ün askeriyim.'' diyerek kendi yol haritasını ortaya koydu.

Sen bizimsin, bizimsin durdukça vücutta Can, Yaşa, yaşa, çok yaşa, ey şanlı Azerbaycan!” diyen Resulzade'nin izinde yürüyen Elçibey bir Türk evladı olarak Türkiye ile olan bağını da her fırsatta en üst perdeden ifadeden geri durmadı.

22 Ağustos 2000'de Gata'da tedavi görürken Hakka yürüyen Elçibey gönlümüzde bir sevda bırakıp gitti, ruhu şad olsun. Elçibey'in ruhuna Fatihalarımızla birlikte Atsız'ın kahramanlık şiiriyle selam verelim: Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir, Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir. Bunun için ölüme bir atılış gerekir. Atıldıktan sonra bir daha dönmemektir... Bugün, iki devlet tek millet olduğumuz Azerbaycan Türklüğü ile gelişerek artan kardeşlik ilişkilerimiz Azerbaycan-Türkiye kardeşliğini daha da ileri götürerek geleceğe doğru yürüyüşümüz devam ediyor.

Bir Elçibey vardı…