24 Haziran 2017

Bir kahkaha efekti olarak Ercan Kızılateş

Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir forsa mahkûmu olarak yollara sürüldüğünü ve sırtında görünmez kırbaçlar şaklatıldığını düşünüyorum. Onu hayattan bezdiren bir baskı altında olduğunu ele veren kanıtlar sadece yüzündeki kesif yılgınlıktan ibaret değil! Altmış dokuz yaşındaki bu ihtiyar adam, şeridi tehditlerle dolu mitralyözlerle birileri tarafından delik deşik ediliyor sanki. Karanlığın adamları aksi takdirde “yürüyüşün sonunda” ‘patlayacak topuklardan, dökülecek tırnaklardan' bahsediyor ve çizilen polis megafonlarıyla, Türkçe, Almanca, İbranice, İngilizce tüm cephelerden hep aynı şeyi söyleyerek onu delirtiyorlar; bekleme yapma devam et! Bu daha çok kulağa kabaca ve sıkılı dişlerle fısıldanmakta olan bir nâra gibi; Yürrüüü…

Politik ve operasyonel bir yatırım olarak onun bu yürüyüşüne bel bağlayanlar elbette boş durmayacak ve eylemin iddiasını güçlendirecek, böylece toplumda adaletin yokluğu hissini doğuracak vurgulayıcı, pekiştirici ve infial üretici hamleler yapacaklardı. Yaptılar ve yapıyorlar nitekim…

Gezi parkı eylemlerinin tetikleyici işaret fişeği, bir grup polis ve zabıtanın abartılı ve karikatürize bir şiddetle çadırları yakması olmuştu. Âcilen toplumsal infiali körükleyecek ve herkese gerçekten bu ülkede adalet yok her hâlde dedirtecek  yeni, taptaze, sıcacık, polis ve zabıta terörünü belgeleyen haber ve görüntüler yine gösterime sokuldu. Ankara'da ters yola girmiş sivil bir araçtaki badem bıyıklı polis ve arkadaşlarının önce kendilerini uyaran minibüs şoförüne sonra da araya girmeye çalışan vatandaşlara karşı uyguladıkları ahlâksız şiddetin görüntülerinin oluşturduğu öfke sâdece bir girizgâhtı. Hemen ardından Bağcılar'da motorize Yunus ekiplerinin faili olduğu, seçilen kurban ailenin kadın fertlerini de kapsayan tedhiş ile işkencenin haber ve fotoğrafları, hem büyük bir infiale ve hem de büyük bir hayal kırıklığına sebep oldu. Pensilvanya larvası kimi polislerin  geçmişte Van'da yaptıkları gibi yine birileri araçları panzerlerle ateşe doğru sürüyorlar ama bu defa ülkenin en büyük kazanımını, polis- millet kenetlenmesini ve 15 Temmuz ruhunu kundaklıyorlardı. Üsküdar zabıtasının kadın seyyar satıcıya müdahale görüntüleriyse gerçekten kusturucu etkiye sahipti. Daha beteri olamaz derken Üsküdar Belediyesi'nin konuyla ilgili yaptığı basın açıklaması düştü ortaya. Şimdi betere hudut çizilemeyeceğini biliyoruz.

Sonra bir tane daha şortlu kız hadisesi zuhur etti. Kısa bir süre önce akıl sağlığı yerinde olmayan bir fail üzerinden gerçekleştirilen çok amaçlı eylem, bu defa “ateşli bir taraftar” kullanılarak piyasaya sürüldü. Hadiseden sonra Ercan Kızılateş adına girildiği görülen bir tweetde şahıs kendisini “Müslüman ve Erdoğan sevdalısı” diye tanıtmış. Bu işler böyle olmaz; etmeyin eylemeyin gençler, canlar, yoldaşlar... Ercan Kızılateş çok dindar bir müslümanmış, acayip AKP'liymiş, Tayyipçiymiş, dincilik gayretiyle şortlu kıza saldırmış. Siz daha bunları söylerken, o biçim uzmanlar fevkalbeşer analizler döktürürken, tüm söylenenleri bastıran bir kahkaha efekti geliyor alttan alta, sonra ciddiyeti nâmümkün yapan bir kıkırdama... Ercan Kızılateş, feci şekilde solcu bir arkadaştır. Sadece CHP ile değil diğer marjinal sol fraksiyonlarla yakınlığı incelendiğinde  aslında hiç de şaşırtıcı olmayan bulgularla karşılaşılması mümkün olan devrimci bir yoldaştır.  Muhtemelen ömrü boyunca hiç ramazan orucu tutmamıştır, çünkü sıkı derecede politik bir alevidir. Kısa bir süre önce bâzı marjinal sol internet sitelerinde  referandumda hayır diyeceklerini açıklayarak “direnişçi” bir tavır sergiledikleri için, yürütülmekte olan yol ve PTT çalışmalarının durdurularak mağdur edildiği ve ayrımcılık yapıldığı iddia edilen alevi köyü' Bebekderesi'ndendir.   Kendisinin ismi benzer provokasyon teşebbüsleriyle daha evvel de anılmış mıdır diye şöyle bir incelenmesi gereken kişidir. (Ekşi sözlükte Ercan Kızıltaş başlığının altına bu bilgileri teyit eden bir entry girilmiş ama ne hikmetse hemen silinmiş.)

Geçmişte alevi yurttaşlarımıza ait evlerin kapılarına atılan kırmızı çarpı işaretleri çok konuşulmuştu. Taki kendileri de alevi olan ve halk evlerine mensup oldukları tespit edilen failler bulunana kadar. Failler bulununca kırmızı boyalı çarpı işaretlerine dayandırılarak inşâ edilen “ AKP karanlığı ve baskılar” içerikli yüzlerce analiz, basın duyurusu, beyanat ve haber hiç söylenmemiş, yazılmamış gibi davranılmış ve hiç kimse tarafından bir özür açıklaması bile yapılmamıştı. Seçimler esnasında elektrik trafosu bombalamaya çalışırken yakalanan dhkp-c'li eylemcinin zâten konumuzla alâkası yok!

Peki Gezi Parkı hadiselerinin meşhur palalı saldırganını hatırlar mısınız? Barbaros Şansal bir sokak forumunda yaptığı konuşmada muhtemelen çok baş başa oldukları bir ortamda bulunulduğu hissine kapılarak nasıl bir itirafta bulunmuştu, anımsıyor musunuz? Şansal palalı saldırıyı CHP'nin organize ettiğini belirtmiş ve "CHP İstanbul İl Başkan danışmanlarından biri bana Talimhane'den çok yakında palalı biri çıkacak” dedi. Sonra “bunu AKP 'nin üstüne atacaklarını söylediler. Yanımda Gürsel Tekin ve başka şahitler de vardı" demişti. Dinleyenlerin tepkisi muhtevaya değildi! Sadece böyle şeyler bu tip yerlerde konuşulmamalıydı!

Biliyor musunuz, birkaç ay evvel bir minibüste on üç yaşındaki kız çocuğunun başörtüsü taktığı için dövülmesi mizansen değildi. Aynı sözleri, aynı öfkeyi, aynı tahlilleri, kısaca aynı ilgiyi o çocuk da fazlasıyla hak ediyordu.