07 Mart 2023

Bir kez testi kırıldı

Sonunda; “Dananın kuyruğu koptu!” ancak merak edilen uzun kısmı kimin elinde kaldığıdır. Bu belirsizlik devam ederken hayıflananlar, üzülenler ve sevinenler ve hayal kırıklığına uğrayanlar var... Vah, vah, vah!... Vah ki nasıl vah! Tam köprüyü geçiyorlardı ki köprü ortadan yıkılmaz mı! Ümitli olanların ümit dünyası yerle bir oldu! 6 katlı bina, 1 büyüklüğünde bir depremle yine 1 şiddetiyle yıkıldı. Siz binayı çürük ve temelsiz yaparsanız ve içinde de yetersiz ve kalitesiz yapı malzemesi kullanırsanız olacağı budur. Binanızın yapı malzemeleri arasında bunca uyumsuzluk varken sırf kin ve nefretinizden dolayı bir araya gelmekle başarılı olunamıyormuş demek ki... Hamasi ve kin dolu bir araya gelme çabalarının boş olduğu bir kez daha ortaya çıktı. 3 Marta kadar 6’lı masaya büyük ümit bağlayarak övgüler yağdırıp yengiyle buluşacaklarını umanların sevinci kursaklarında kaldı... Hatta söz konusu umutçular muratlarına ereceklerine o kadar inanmışlardı ki bıyık altından kıs kıs gülüyorlardı. “Ha bugün ha yarın devrim olacak ve biz o güzelim koltuklara kurulup keyif çatacağız.” sevdasıyla türkü tüttürüyorlardı.

Evdeki hesap çarşıya uymadığında, umuda kapılmış, basın yayın organlarında köşe başlarını tutan; dem vurup ahkam kesen şakşakçı ve çanakçıların yüzlerini bir görseniz; “yüzlerinden düşen bin parça oluyordu.” 3 Marta kadar şen şakraktılar. Umutlarını beslemeyen bir görüş okuduklarında veya duyduklarında ateş püskürüyorlardı. Ancak bu çeşit sığ akıllara tavsiyem şu: Gerçeklerle hayaller bir olmaz!

İnsanoğlu nankördür, unutkandır ve de çıkarcıdır. Birine bir iyilik yapmışsanız ondan bir karşılık beklemediğiniz sürece sorun yok; ancak karşılık beklerseniz hayal kırıklığına uğrama olasılığınız yüksek olur.

Gelelim esas meseleye... “Mesela kere reş.” (Kara eşek meselesi...)Bundan sonra ne olacak? Hala bazıları ümit içindeler. Asena’nın düşünüp taşınıp yeniden bu yıkık binayı güçlendirmek için çaba harcayacağını umanlar var. Oysa bina artık ağır hasar almış ve oturulamaz durumdadır. Çünkü binanın taşıyıcı organları taşıyıcı özelliğini kaybetmiş ve çatır çatır çatırdamaktadır. Siz isteseniz bile binanın sahipleri (Parti yöneticileri ve yetkili kurulları) binaya girmenize izin vermezler. Parti yetkilileri izin verseler dahi binanın asıl sahipleri olan halk (seçmen) bunu onaylamaz.

Aslında bunun böyle olacağı, “Gün gibi ortadaydı.” Çünkü uluslararası kocaman antlaşmaymış gibi üst düzeyde/liderler arasında bu kadar çok sayıda toplantı olunca anlaşamadıkları konusunda bir fikir veriyordu. Neyin toplantısı yapılıyordu ki?Toplantıların da bir yöntemi vardır. Önce alt düzeyde teknik kurullar toplantı yapar, konu bütün detaylarıyla ele alınarak masaya yatırılır ve tartışılarak gerekli alt yapı oluşturulduktan sonra hazırlıklar tamamlanır. Parti içinde liderlerin görüşüne sunulur. En son liderlere bir imza atmak düşer. Ülkelerin geleceğini belirleyen toplantılar bile bu kadar defalarca yapılmamıştır.

“Aşıkın gözü kördür!” (Meşhur olan; “Aşkın gözü kördür!” sözünün bana göre uygun olan biçimidir.) Bana göre aşkın gözü değil, aşıkın gözü kördür. Aşık, ma’şukuna (aşık olunan, sevgili yani mevcut iktidarın şahsında Reis’in devrilmesi) kavuşmak/ma’şukunu devirmek için her şeyi göze alır ve ölümüne koşarak ma’şukuna (iktidarın sonu, Resi’in devrilmesi) kavuşmak ister. Pervanenin (kelebek) muma (ışık, Resi’in devrilmesi) koştuğu gibi... Sonunda pervanenin kanatları yanmış ve uçamaz/çırpınamaz duruma gelip ateşte yanmış olduğu görüldüğü gibi 6’ lı masanın da aşıkları; aşklarının (Reis’i devirme) verdiği körlükle tehlikeleri/olmazları/uyuşmazlıkları (Örnek; memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş  bir durumdayken kendini Kurtuluş Savaşı’nda görmek, koltuk sevdasıyla darı ambarında tatlı rüyalar içerisinde kendini kaybetmiş durumda olmak, kuyruk acısının intikamını alma peşinde olmak gibi...) görmeyip ileriye doğru ataklarda bulundular ve olan oldu... Bir kez testi kırıldı... Söyleyecek çok şey var...  Bakalım  hayırlısı... Biz de İ. Hakkı gibi: “Görelim Mevlam neyler,/Neylerse güzel eyler.” deyip olacakları izleyeceğiz...

 

Yunus Emre diyor ki:

 

“Bir kez gönül yıktın ise,

Bu kıldığın namaz değil!”