12 Temmuz 2018

Bir şahsiyet adamı Nurettin Topçu

Nurettin Topçu Fransa'da eğitim görmüş lakin zihniyet yerine metodoloji getirmiş bir nadide isimdir. Modern zamanın sorunlarıyla yüzleşmesiyle bize dokunan meseleler üzerine düşünmüş aktüel bir düşünürdür. Kemaliye/Eğin'in doğasından İstanbul'a oradan Fransa'ya geçen ve vaki tekliflere rağmen tekrar ülkesine dönen Nurettin Topçu, ölüm yıldönümünde bir kere daha Fatihalarla aklımıza takılıyor.

Nurettin Topçu'ya göre şahsiyet, insanın kendi benliğinin farkında olması ve benliğine bağlı hareketler üzerinde hürriyete sahip olmasıdır. İnsanın benliğinin bağlandığı hareketler, merkezinde insanın kendisi olmakla birlikte aileye, millete, insanlığa ve sonsuzluğa doğru gittikçe genişlemekte ve insanı kuşatmaktadır. Şahsiyet sahibi insanın vasıflarını sayarken Nurettin Topçu kendi hayatına da bir şerh düşer: Bu insanların ilk vasfı, hayat kaidelerine sahip oluşlarıdır (…). Bir hayat kaidesini kendi hareketlerinde yaşatan adam, iman adamıdır (…). İkinci vasfı ise bu insanın sorumluluk sahibi bir insan olmasıdır; kendi hareketlerinden sorumlu olduğu gibi şuuruna eriştiği bütün hareketlerden kendine sorumluluk payı çıkaran insandır. Bu insan bağlı yaşayan insandır. Nurettin Topçu kendi hayatında hayat kaidesine sahip ve sorumluluk sahibi olduğunu gösteren müstesna yaşantılar gösterir.

Nurettin Topçu hayat kaidesini kendi hareketlerinde yaşatmış bir iman adamıdır. Bunu doktora tezi münasebetiyle vaki olan durumda görmek mümkündür. Nurettin Topçu'nun Çalışması Sorbonne Üniversitesi Felsefe Jürisi tarafından yılın en başarılı doktora tezi seçilir. Üniversitenin geleneklerine göre birinci olan öğrenciler mutlaka ödüllendirilir. Bunun üzerine yetkili Profesör, Nurettin Topçu'nun yanına gelerek durumu anlatır ve ödül olarak neyi istediğini sorar: – Efendim, bir altın saat mi? Amerika veya Kuzey Avrupa'ya bir mavi yolculuk mu? Hangisini tercih ederseniz onu alacaksınız veya o ülkeye seyahat edeceksiniz! Nurettin Topçu, kararlı ve gayet kendinden emin bir şekilde bu soruya şöyle cevap verir: – Hiçbiri değil! – O zaman ne istiyorsunuz?– Sorbonne Üniversitesi'nin giriş ve çıkış kulelerinde yirmi dört saat ay-yıldızlı Türk bayrağının dalgalanmasını istiyorum! – Derhal bu isteğiniz yerine getirilecektir! İşte şahsiyet adamının ilk vasfında bahsettiği adamı hayatında gösteren büyük bir şahsın hikâyesinden bir ibretlik olay. Onun hayat kaidesi çalışmayı emretmiş, başarısını ise bayrakları astırarak milleti adına güzelliğe çeviren bir büyük adamdır Nurettin Topçu. Hayat kaidesine sahip olarak, kendi benliğini kaybetmeden, bu farkındalıkla şahsiyetiyle yaşamıştır. Yabancılaşmaya karşı sahih bir hayat kaidesinin manasını da O göstermiştir.

Topçu sorumluluk sahibi bir insan olarak bunu hayatı boyunca sergilemiştir. Eğiticilik hayatı sırasında bu sorumluluk duygusunu göstererek bir şahsiyet adamını bedelini ödeyerek gösterir. Emin Işık Bey'in aktardığı bir olay onun şahsiyetini gösterir: Yurda dönen Nurettin Topçu, Vefa Lisesi'ne öğretmen olarak atanır. Sene sonunda, başarısız birkaç öğrenci bütünlemeye kalınca okul müdürü Topçu'ya, bu öğrencileri geçirmesini söyler. Topçu, böyle bir şey yapamayacağını söyleyince müdür ‘Ben bunu öğrenciler için değil, sana zarar gelmesin diye söylüyorum. Bu öğrenciler CHP'nin güçlü kişilerinin çocukları. Sana zarar verirler.' der ama Topçu yine bildiğini yapar. O sıralarda evlenmek üzeredir. Tam evlilik gecesi İzmir Lisesi'ne tayininin çıktığı tebliğ edilir kendisine. Apar topar İzmir'e giden Topçu'nun bu durumdan dolayı evliliği olumsuz etkilenir ve kısa süre sonra da eşinden boşanır. Bir insan bağlı yaşayan insandır deyip âleme verip talkını kendi salkımı yutanlardan olmadı Topçu. Bir şahsiyet adamı olarak yaşadı ve sonsuzluğa göçtü. 40 yıl öğretmenlik yaptım, mabede nasıl girdimse sınıfa da öyle abdestli girdim sözünde de aynı hayat kaidesi ve sorumluluğun izini görürüz. Yozlaşma karşısında sorumluluk hissinin yeri ve anlamı da Topçu'nun hayatından görünür.

Topçu hayatında gösterdiği şahsiyet ile eseri ile hayatını birleştiren bir adamdır. İşte bu yönüyle o yine tarifini verdiği bir millet mistiğidir: Millet realitesinden, hizmetlerine karşılık istemez ve alkış dinlemezler. Millet hayatına durmadan eser vermek, yalnız kendilerini vermek ihtirasındadırlar. Namlarına heykel diktirmezler. Onlardan bize kalan hatıra, huzurlarında eğilecek taştan anıtlar değil, ruhlarımızda ölmeyecek ayetleridir. Zamanlarında anlaşılamayan büyük varlıkları, sanki kalabalığın içinde münzevi yaşar gibidir. Halk, onları bulursa ne ala! Onlar kendilerini halka takdim edecek kadar küçülmezler ve hepsi de öldükten sonra hakkıyla anlaşılırlar! Nurettin Topçu'nun umumi hayat hikâyesi okunduğunda burada bahsettiklerini bizzat yaşadığı görülür. Peki, bu O'nu ne ve kim yapar? Yine O'nun sözleriyle verelim cevabı: Büyük adam eseriyle hayatını birleştiren adamdır. Biz onda şu vasıfları arıyoruz: Önce bütün ömründe aynı kanaatin, aynı imanın sahibi olan adamdır. Devirlere, zaruretlere, cemiyetlere göre değişmez, muhitine uymaz, muhiti kendine uydurur, uydurmazsa çarpışır. Cemiyetten daha kuvvetlidir, cemiyeti sürükleyicidir. (…) Büyük adamların başka bir vasfı da münzevi oluşlarıdır. Onlar kalabalığın içinde yalnız yaşarlar. Üçüncü bir vasıf olarak büyük adamların devlet ve ikbal mevkilerinden uzak durduklarını görüyoruz. Bu naçiz yazının ve burada takdim edilen olayların bağlamında bile bir millet mistiği ve büyük adamla karşı karşıya olduğumuzu görüveririz.

Nurettin Topçu, yabancılaşma ve yozlaşma gibi modern dertlerimize karşı sahih bir şahsiyet kaidesinin yeri ve değerini göstermiştir. 10 Temmuz'da vefat sene-i devriyesinde Fatihalarla hatırladığımız Nurettin Topçu, arz edilmek istendiği üzere şahsiyetiyle böylesine değerli ve tefekkürü şahsiyet ve ahlakıyla birleştiğinden okunması ve anlaşılması gereken bir şahsiyettir.

Şahsiyeti onun hayatının rehberi hayatı da şahsiyetinin şahididir. Ruhu şad olsun!