Birlik ve beraberlik ruhunun zirvesi: Cuma Hutbesi
Cuma Müslümanlar için özel bir gündür. Vaazıyla, hutbesiyle, cemaat ve anlamıyla diğer günlerden farklılık gösterir.
Vaaz ve
irşad haftanın her günü yapılabilirken hutbe irad etmek cuma gününe özel bir
durumdur.
Hutbe, cuma
günü İslâm otoritesinin onay verdiği bir mabette, otoriteden yetki alan din
görevlisinin cuma namazını kılmak için bir arada toplanan Müslümanlara hitap
etmesidir.
Cuma günü
cuma namazı vaktinde hutbe okunması ve hutbe anında Müslüman olanların
(mazeretliler ve istisna tutulanlar haricinde) hazır bulunması farzdır. Cuma
namazını kılmak için mabette toplanan Müslümanların hutbeyi dinlemesi de
farzdır. O kadar mühim ve ciddi bir an ki, kişinin yanında konuşan Müslüman’a
"sus" demesi abesle iştigal olarak ifade edilmiştir.
Hutbe,
ülkemizde birileri tarafından sürekli tartışma konusu yapılmak istenmiş ve siyasi
tartışmalara dâhil edilmeye çalışılmıştır. Bu gayretin içinde savrulanlar
hiçbir zaman iyi niyetin tarafı olmamıştır.
Peki, hutbe
niçin tartışılır hale getirilmek istenir!?
Bu sorunun
cevabı nettir: Hutbenin etkisini azaltma, verilmek istenen mesajın hedefe
ulaşmasını engelleme, hutbenin Müslümanlar ve insanlar üzerindeki ağırlığını
bertaraf etme gayretidir.
Hutbeyle
ilgili bir kaç hususu açıklamanın faydalı olacağı kanaatindeyim.
1- Bazı
çevreler siyasilerin hutbeye müdahale ettiklerini ileri sürerler. Konunun
bizzat içinde bulunmam hasebiyle son yirmi yılda siyasetin hutbeye bir dahli
olmadığını söyleyebilirim.
Hutbenin
konusu ve içeriği, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından belirlenmiş olan bir
komisyon tarafından hazırlanır.
İlgili
komisyon hutbenin konu ve içeriğinin hazırlanmasında belirli kesimlerin
baskılarına da boyun eğmemektedir. Bu mihraklar ideolojik saplantıları
sebebiyle hutbede bazı konuların özellikle işlenmesi baskısını yaparlar. Ancak
mevzubahis komisyon konu seçiminde ve içeriğin hazırlanmasında bağımsız hareket
eder.
2- Hutbenin
merkezden hazırlanması bir kitlenin tartışma alanına girer. On yılı aşkın bir
zamandır hutbeler Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Dairesi hutbe
komisyonu tarafından hazırlanmaktadır. Hutbe konusu seçilirken ülkenin temel
sorunları göz önüne alınarak bir tercih yapılır. Tercih edilen konu hakkında
uzman kişilerin görüş ve düşüncelerine başvurulur. Yine alanında uzman
kişilerin kaleme almasıyla hutbe hazır hale getirilir.
Hutbenin
merkezden hazırlanmasıyla ülke genelinde konu birliğinin oluşması hedeflenmektedir.
Hutbenin ülke genelinde okunmasıyla toplumda genel duyarlılığın oluşması
sağlanır.
3- İfsat
ekipleri bir dönem, hutbede okunan "Allah katında din ancak
İslam'dır" ayetinin Avrupa Birliği uyum yasaları kapsamında
kaldırıldığını, okunmasının yasaklandığını yüksek dille seslendirmişlerdi. Bu
iddia zaman zaman gündeme getirilir. Bu iddianın bir dayanağı yoktur. Ayet her
dönem hem Arapça hem de Türkçe okunmuştur ve okunmasına devam edilmektedir.
4- Hutbenin,
okuyan görevli tarafından hazırlanmaması bazı kişiler tarafından eleştirilme
konusu yapılır. Hatta eleştiri yapılırken, “bir hutbeyi hazırlamaktan aciz” vb.
ifadeleri kullanılır.
Dar açıdan
bakıldığında bu düşünceye hak verilebilir. Ancak konuya geniş pencereden bakmak
konunun hiç de düşünüldüğü gibi olmadığını ortaya çıkaracaktır. Hutbenin
merkezden hazırlanıp ülke genelinde ortak okunması gerekçesini yukarıda
yazmıştık. “Hutbe hazırlayamama” iddiası ise bilinçsizce ileri sürülen bir
düşünceden başka bir şey değildir. Çünkü her Cuma hutbe okunurken her Cuma vaaz
da yapılmaktadır. Hutbenin irad edilmesi takriben beş dakika sürerken vaaz
yaklaşık yarım saat sürmektedir. Ve ülke genelinde hemen hemen tüm camilerde
vaaz yapılmaktadır. Vaaz cami görevlisi tarafından hazırlanmakta ve sunumu da
genellikle bu görevliler tarafından yapılmaktadır.
5- Diyanet
İşleri Başkanlığı’nın uygulamaya çalıştığı ama günümüz siyasi ve sosyal
problemleri dolayısıyla istenen sonuca tam anlamıyla ulaşamadığı bir durum
vardır.
Hutbe ile
beldenin en önemli sorunları dile getirilmeli, dile getirilen sorunlar cuma namazı
ibadetinin ardından beldenin ileri gelenleri tarafından masaya yatırılarak
çözüme kavuşturulmaya çalışılmalıdır. Hutbe ve cumanın özünde bu husus vardır.
Ne yazık ki günümüz cumalarını ve hutbelerini büyük oranda pasif kalabalıklar
oluşturmaktadır. Cemaat cuma namazına gelmekte, namazın kılınması ve hutbenin
okunmasıyla işlerine veya meşgalelerine geri dönmektedir.
Cuma namazı
vaktinde çalışanlar için mesainin var olması sorun ve sıkıntıların görüşülüp
çözüme kavuşturulmasına genel bir engeldir. Cuma ibadetinin amacına uygun ve rahat
bir şekilde yapılabilmesi için mevcut hükümetin kısmi bir çalışması olmuştur
ama bu çalışma pansuman çözüm olmaktan öteye geçememiştir.
6- Hutbeyi
irad eden hatibin başarı ve samimiyeti hutbenin etkisi açısından önem taşır.
Başarılı bir hatip yukarıda sıraladığımız eleştirilerin olumsuz etkilerini
minimize edecek ve dinleyenleri de olumlu yönde etkileyecektir. Zira hutbe beş
dakikalık kısa bir zaman olmasına rağmen gelenler tarafından sakin bir ortamda sessizce
dinlenmektedir. Alıcı kulağıyla hutbeyi dinleyenler başarılı ve samimi hitapla
kalpleri mutmain bir vaziyette camiden ayrılacaklardır. Oluşan olumlu bu sonuç
dinleyicinin imanında ziyadeyi, işinde motivasyonu, evinde huzuru
sağlayacaktır.
Başarılı
olabilmenin yolu zeki, yetenekli, çalışkan ve donanımlı olmaktan geçer. Bu
sebeple ümmetin babaları, bu vasıfları taşıyan ümmetin çocuklarını minbere
vakfetmelidir.
Son olarak
şunu söyleyelim: En stratejik ve en önemli makam minber görevidir. Minber,
kürsü ve mihrap görevini üstlenenler bazen acımasızca eleştirilmektedir.
Eleştiri yapan Müslümanların haklılık paylarının olabilmesi için başarılı
çocuklarını bu göreve teslim etmeleri gerekir. Zira çorbada tuzu olmayanların
çorbanın tadından şikâyet etmeleri anlamsız olur.