Boykotu ucuz popülizm olarak görenlere
Gazze’deki soykırımla birlikte Batı ülkelerinde yönetimlerden kendilerini ayırdıkça ayıran ve İsrail’e karşı durma cengâverliğini gösteren milletleri gördükçe bir kez daha anlıyoruz ki vatandaş devletin nesnesi değil, olamaz da.
Zaten vatandaşı, özgürleştirdiği
iddia ederken nesnelleştiren, köleleştiren yalancı demokrasiler yüzünden
Filistin işgal altında değil mi? Size biraz daha, az daha imkân ve toprak
sağlayacağız kandırmacasıyla masumları yerinden eden, edemeyince katleden o
yalancı demokrasiler…
Bir kere daha şerdeki hayır zuhur
ediyor.
Batılı milletler, zulmeden
yönetimlerin yapmacık yardım çağrılarının asılsız olduğunu yakinen gördü,
görüyor.
Zulmün, soykırımın, işgalin göz
göre göre haklı çıkarılması için kendinden esirgenen devasa hazinelerin, Siyonistlere
akıtıldığını gördü, görüyor.
Zulme karşı çıktığı hâlde yönetimi
soykırımı destekleyen bir ülkenin parçası olduğu için duyduğu utancı ifade
etti, ediyor.
Küresel hiçbir argüman yahut yalan
tanzimleri kitleleri İsrail’i desteklemek için ikna edemedi, edemiyor.
Desteğini alamadığı her kesime
saldırıyor Siyonistler.
Sanmayın ki bu saldırılar boşuna
gidiyor. O şerden de bir hayır çıkıyor.
Dünya elitlerinin iç yüzü ortaya
çıkarılıyor, kanlı ve karanlık tüneller açığa çıkıyor, kötü ve çirkin oyunlar
bozuluyor.
Zalimin başka zalimlerin ayağını
kaydırdığı, nerede ise gizli saklı hiçbir şey kalmamacasına yeri göğü inleten
bir deprem yaşıyoruz. İnsanca yaşamak isteyenler bu deprem de ölsek de kalsak
da bir diyerek hakikatten taraf olmayı yeğliyor. İnsanlıktan çıkmış olanların
depremden kaçışı öyle gürültülü ve öyle darbeli ki daha büyük depremlere gebe.
"Allah tuzak kuranlara karşılık vermekte en güçlü
olandır." (Âl-i İmran: 54)
"Onlara mühlet eeririm. Çünkü benim tuzağım çetindir."
(A'raf: 183)
“Kim zerre kadar iyilik yapmışsa
onun mükâfatını görür. Kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onun cezasını
görür." (Zilzâl: 6-8)
Kendi karanlık sularında boğulan
mazlum düşmanları, şimdi boğulurken kendi halklarını da yanında sürüklemeye
çalışıyor. Ama nafile…
Çünkü her şerden bir hayır çıkıyor.
Ekonomide, sanayide, üretimde,
kültürde, sanatta özellikle son yüz yıldır planlı ve programlı bir şekilde
devam eden küreselleşme çabaları meyvelerini verirken, birçok ülkenin yokluk
sınırı en alt düzeye indi; birçok ülke kültürel bunalım içinde kaldı; birçok
ülke asimile olup kimliğini yitirdi; birçok ülke gizli sömürüyle ürettiğinin
çok altında geçim kaynaklarına razı oldu. Bu büyük şer düzeneğinden ne hayır
çıkacaktı?
Boykot beklenmedik şekilde, bütün
planları ters yüz etti. Mazluma duyarlığın en güçlü imgesine dönüştü. Onları
kovamıyorsak, onları yok edemiyorsak boykot edebilirdik.
Yalancı demokrasiler ve etkili
küreselleşme öyle bir para ağı oluşturmuştu ki zulüm desteklerini gözümüze
sokarak hâlâ bize dost görüneceğini sanan markalara sırtımızı dönmemiz,
Siyonistlerin sarsılması için yetti de arttı.
Bu kazanım bize çok şey söylüyor.
Duyarlılığın satırdan sadıra taşımak isteyen herkesi kucaklayan boykot
dayanışması 21. Yüzyılda yeni ve sivil bir dünya haritası çiziyor.
Kitleleri yıldırmak ve kandırmak
için elinden geleni ardına koymayan güdümlü medya ve markalar, yalnızca
küresel-siyonist odaklardan iktidarlar devşirebildiklerini sanırken bugün işler
değişti. Yaşananların sonucunda netleşen fotoğraf da şu:
Onlardan yana çıktığınız müddetçe
küresel-siyonistler medyanıza ya da markanıza bir iktidar vadedebilir, fakat
gerçekleşebilmesi piyasaların belkemiği olan kitlelerin taleplerine ya da
tercihlerine kalmıştır.
Dolayısıyla boykot, şerrin hayır
tarafı.
Evet, şüphesiz kitleler hakikatte
birleşirse dağları devirebilir.
Küresel-Siyonistler birbirlerini
yok etmeye azmettiklerine, en ucuzundan popülist operasyonlarla aynı kirli suda
birbirlerini boğmaya başladıklarına göre boykot en doğru yol.
İsrail’e müdahalede çaresizlik
rolüne bürünen yönetimler karşısında boykot tek çare.