Böyle Gördük Kurmacası yahut Kendözünden Yabancılaşmak
Tümel söylemlerin üst kurmacalara dönüştürüldüğü ya da kötülüğün iyi postuna bürünüp insanlığı iğfal ettiği çağlardayız. Gelenek kostümündeki “eskiler” üzerinden esasen modern ontolojisi taşıyan yeniler gelenekli toplumların medeniyetine karşı ironik/zalimce hamle yapıyor. İşin trajik yanı ise gelenek yörüngesinde olduğunu sanan kitlenin kendi içlerindeki boşluktan kaynaklı ve kendilerine baş gördüklerinin de kurmaca zihni yahut kendini zamana satmış fikriyatı ile bu mefhumları öz zehabıyla kutsamasıdır. Bu sağl sol tüm düşünce kalıplarında kurulu fikir tuzakları için geçerli bir durumdur. Buradaki kısır döngüyü görebiliyor muyuz? Bir tarafta gelenekli olduğunu sanarak geleneğin içine sızmış modern ayyaşlıkları kutsamak öte yandan kutlu sandığı fikir çerçeveleri tarafından kutsalın ayyaşlaştırıldığı çerçevelerde kendini geleneğin içinde konumlandırdığını sanarak uyuşmak. Nurettin Topçu’nun isyan ahlakı diye yazdığı kendini bilmek noktasında uyardığı o yerde insanların uyanışının sabahında bu geldiğimiz kaotik hali görmek olsa gerek. Yusuf atam nice zaman öteden “Bilgili hakir oldu, bir tarafa sinip kalıyor; akıllı dilsiz oldu ağzını açamıyor. Memlekette fena adamlar çoğaldı; halîm insanlar ayakaltında kaldı, başlarını kaldıramıyorlar…Emanetin adı var, onu yerine getiren nerde; nasihatin sözü var, onu tutan nerde. Marufu emreden kim, münkeri nehyeden kim. Satıcılar emanet vasfını kaybettiler, ustalar artık nasihatten vazgeçtiler. Bilgi sözünü dosdoğru söyleyemez oldu. ”, derken acaba neye işaret ediyordu. Değerlerin değersizleştiği o yerde putların alacakaranlığı başlar. Nitezsche bir zaman hayatın tadı olan şeyler bizim için zehir olabilir tespitlerinde bir akıl kararmasına yahut madrabazlığın arka kapısına işaret ediyor olabilir mi? Üst kurmacaya dönüşen bir değer artık bir medeniyet taşı olmaktan çıkıp toksit bir zehre dönüşerek hayatı yozlaştırabilir mi? Klasikler bize değerleri ve kendimizi bulmayı gösterirken onlardan alınanı mefhum yapı sökümüyle zehre dönüştüren bu halin sebebi nedir ya da kimdir? Yusuf atamın: Dünyanın her tarafı baştan başa bozuldu; buna bakıp hayret eden kimse var mı. Müslümanlar karıştı, birbirlerinin etlerini yiyorlar; kâfirler ise, tam bir huzur içinde yaşıyorlar, tespitleri modern zamanlardaki resme tekabül etmiyor mu? Buna bakıp hayret eden var mı sahiden? Yoksa bir hayret tiyatrosunda alış veriş devam mı ediyor? Ontolojik kıyametimizin farkında mıyız? Medeniyet kavramı zamanın/tarihin peşinde koştuğu, tarihin içinde parlayıp sönen nihai hedefi. İnsanlığın olgunlaşıp meyve verdiği dönüm noktaları. İnsan oğlunun, adına medeniyet diyelim biz, kendini bilip toplum-devlet-şehir içinde organize edip değerler ve kültürü ile zahir-batın yapısını kurduğu yapı çökerken arkasında içi boşalmış imgeler olup gelenek de hayata değer katamayan bir ritüller manzumesine dönüşünce burada yeniden kendözümüze bakmak vaktidir.
Bizim bu tespitlerimize üst
kurmaca statükosu bozgunculuk namı verip kendi piyasasına uyuşturucu zerkine
devam edebilir lakin merhum Akif ne güzel demiş vaktinde hala duyanı olmasa da
alem-i İslam ve insalık’da: "Böyle gördük dedemizden!" sesi titrek titrek! "Böyle
gördük dedemizden!" sözü dinen merdud; Acaba saha-i tatbiki neden
na-mahdud? Çünkü biz bilmiyoruz dini. Evet, bilseydik, Çare yok gösteremezdik
bu kadar sersemlik Böyle gördük dedemizden” izmihlali, Boylayan bir sürü
milletin olsun hali… Çin'de, Mançurya'da din bir görenek, başka değil. Müslüman
unsuru gayet geri, gayet cahil. Acaba meyl-i teâlî ne demek onlarca?
"Böyle gördük dedemizden!" sesi milyonlarca Kafadan aynı tehevvürle
bakarsın, çıkıyor! Arş-ı âmâli bu ses ta temelinden yıkıyor.” Bunlardan
bahsederken geleneğimizin din merkezinde batmayan kutup yıldızı Ahmed Yesevi
ahir zaman şeylerinden bahsettiği hikmetinde: Durmaz keramet satar Ahir zaman şeyhleri
Her gün battıkça batar, Ahir zaman şeyhleri Farzı geriye atar, Nafile oruç
tutar, Dini paraya satar, Ahir zaman şeyhleri Beline kuşak bağlar, Sözleri
yürek dağlar Para toplarken ağlar,
Ahir zaman şeyhleri dedikleriyle Akif’in
sitemini birleştirince mahzun bir resim çıkıyor karşımıza. Maddeye yenilen bir
mananın üst kurmacalaşması daha iyi nasıl gösterilebilirdi ki? İşte geleneğin
üst kurmacaya döndüğü yerde bilgelik özden sözlerle durun nereye gidiyorsunuz
diye uyarıyor duymaya niyeti ve mecali olan kulakları. Akif de bu zihniyete
karşı aynı yerden Ya
ta'assublan? Hiç sorma, nasıl maskaraca? O, uzun hırkasının yenleri yerlerde,
hoca, Hem bakarsın eşi yok dine teaddisinde, Hem ne söylersen olur dini hemen
rencide! Milletin hayrı için her ne düşünsen: Bid'at: Şer'i tagyir ile terzil ise
-haşa- sünnet!... Kitab Sünnet'i, icma'ı kaldırıp attık; Havassı maskara yaptık,
avamı aldattık. Yıkıp, Şeri'ati, bambaşka bir bina kurduk… Sağın solun dolu
mescid, beğen beğen dahver. -Namaz değil yahnız maksadım ... Bugün bir adam Çıkıp da va'z edecek öğle
üstü halka ... Tamam! Zamanıdır oturup, şimdi herze dinlemenin;… Lafzı
muhkem yalınız, anlaşılan, Kur'an'ın: Çünkü kaydında değil, hiçbirimiz
ma'nanın: Ya açar Nazm-ı Celil'in, bakarız yaprağına; Yahud üfler geçeriz
birölünün toprağına. inmemiştir hele Kur' an, bunu hakkıyle bilin, Ne
mezarlıkta okumak ne de fal bakmak için! ifadeleri ile üst kurmacalaşan geleneğe karşı dikkate ve kendözümüze
dair bir yönelişe çağrıda bulunmuyor mu?
Medeniyet tarihin mihenk taşıdır.
İnsanlık bilgelik yoluyla kendözünü bulduğu yerde bu yapıyı kurar. Lakin
medeniyet lafı tek başına kutlu ve kutsanası mıdır? Hangi değerler bir
medeniyeti varlık aleminde insanlık meşheri haline getirir. Hangileri ise
kendisine kendi aklı ve eliyle kurduğu bir tuzağa dönüştürür. Hasletler mi
medeniyeti var eder medeniyet mi hasletleri? Kendini bilmek dediğimiz erenler
izinde kendözümüz yahut men arefe sırrını aradığımız o yerde kavramların
büyüsünde hayatın doğal ve samimi gerçekliğine bir bütün içinden bakarak zamanı
ve mekânı bir hapishane olmaktan bir bilgelik ve mutluluk alanına sanatçı
hassasiyeti ve ilim adamı dikkati ile dönüştürmek bu yolda erdemin çağrısı
değil midir?
Allah bu millete bir daha 15
Temmuzlar yaşatmasın… Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır…
Vesselam