Büyüklerin kaybı kayıpların büyüğüdür
Selahattin
Dinsever Hoca’ın ardından
-TEBLİĞ
EDERLER, TEMSİL EDERLER-
Her
biri birer peygamber varisi olan alimler, akıllarının erdiği, dillerinin
döndüğü ve güçlerinin yettiği nispette doğdukları ve yaşadıkları şehirlerin
insanlarına hakkı ve hakikati olduğu gibi tebliğ ederler. Tebliğ ettikleri hak
ve hakikati bizzat yaşayarak temsil ederler. Ulaşabildikleri insanları yakin
iman, sahih bilgi, salih amel ve güzel ahlaka teşvik ederler. Hocalarından
aldıkları o kutlu emaneti talebelerine tevdi ederler. Her zaman ve zeminde
herkese iyiliği, doğruluğu, güzelliği telkin ederler. Yeryüzünün adil şahitleri
olarak hakkı sahibine teslim ederler. Bütün
insanlığa hidayet ve istikameti teslim ederler. Vefatlarından sonra amel
defterlerini açık tutacak faydalı eserler telif ederler.
İçinde
yaşadıkları toplumda huzur ve güveni tesis , sevgi ve barışı temin ederler.
ADETA
DÜNYAM YIKILDI
Bingöl
diyarından gelip, Bereket şehri Tarsus’ta uzun yıllar imam hatiplik yapan 7’den
77’ye herkes tarafından tanınan, sevilen ve sayılan örnek bir imam hatip, sağduyulu bir kanaat önderi
ve değerli bir dava adamı olan Selahattin Dinsever hocamın Dar-ı Beka’ya
irtihalini telefonla öğrendiğim o Perşembe sabahı adeta dünyam yıkıldı. Bir anda herşey gözümde küçüldü, içim daraldı,
canım sıkıldı.
AĞLATAN
HATIRALAR
Merhum
Selahattin Dinsever hocamız ile farklı bir yakınlığımız, sıkı bir gönül
bağımız, bambaşka bir hukukumuz ve bütün bunların hasılası olarak da kendisi
ile nice hatıralarımız vardı. Düğünlerde, taziyelerde, konferans ve
programlarda az mı birlikte olmuştuk. Hey gidi günler!Meğer o günler ne safalı
günlermiş!
Merhumun
vefat haberini aldığımda Aksaray Metro istasyonundan Fatih Camiine doğru
yürüyordum. Sofular Camiine kadar ancak gelebilmiştim. Çünkü aldığım bu acı
haberin etkisi ile Kıvırcık Ali’nin ifadesi ile ‘’Yol tükenmiş ben de
tükenmiştim.’’
Sofular
Camiinin avlusunun serinliği ve içinde kaybolup gittiğim hatıraların derinliği
beni epey ağlatmış hayli inletmişti.
NEREYE
GİDİYORSUN HOCAM?
Yasinler,
Fatihalar ve dualarla birlikte şu cümleler döküldü dilimden:
‘’Kıymetini
bilemedik diye bizi terkedip gitmen mi lazımdı hocam? Bizi kimlere bıraktın hocam? haydi söyle hocam
Çukurova’nın o kavurucu sıcaklarında biz
hangi ulu çınarın gölgesinde gölgeleneceğiz? Hocam böyle bırakıp gittin. Bizi
zorlayan, müşkil meselelerimizin fetvalarını kim verecek? Birbirlerinin üzerine
yürüyen insanları kim kucaklaştıracak? Darı Bekaya irtihal eden kardeşlerinin
mezarları başında onlara son telkini kim verecek?
HAYATINI
ÖZETLEYEN SÖZ
Din
görevlileri için söylenen meşhur bir söz vardır: ’’Hocanın emeklisi değil, rahmetlisi
olur’’
Merhum
Selahattin Dinsever hoca hayatıyla bu
sözün manasını tam anlamıyla doldurmuş bir büyüğümüzdür. Bir defasında bana
imamlığıyla ilgili bir hatırasını şöyle anlatmıştı:
‘’Görev
yaptığım Mithat Paşa camii imam hatipliğinden emekli olmuştum. Cemaat benim
emekli olduğumu tam alt ay sonra öğrendi. Çünkü ben onlara emekli olduğumu
söylememiş, yeni bir imam gelinciye kadar görevimi aksatmadan, sürdürmüştüm.’’
DERTLİYDİ,GAYRETLİYDİ,FAZİLETLİYDİ
Kadim
ilim geleneğimizin son temsilcilerinden biri olan Merhum Selahattin Dinsever
hocamız dört mezhepten rahatlıkla fetva verebilecek derecede bir alimdi. Merhum
ilmiyle amil, ahlakıyla kamil fazıl bir şahsiyetti. Halis,muhlis bir ilim dava
ve gönül adamı idi. O ulaşılabilir, görüşülebilir, konuşulabilir, uzlaşılabilir
ve anlaşılabilir bir ilim adamıydı. Kendisi bir şeyh değildi. Fakat evi tam bir
dergah gibiydi. Merhum dertliydi, gayretliydi, muhabbetliydi, faziletliydi, çok
kıymetliydi. Doğuyla Batı, geçmişle gelecek, zengin ile fakir arasında sağlam
bir köprüydü. Siyasi düşüncesi ve ticari faaliyetleri onun özgül ağırlığına
zerre kadar zarar verememişti. Her konuşanı dinler, davet edene gider, sorana
da mutlaka söylerdi.
BİR
TEKLİFİM VAR
Geride
hoş sada bırakarak güzel atlara binip giden, ilim, kültür, sanat, devlet ve
edebiyat adamlarımıza karşı mühim bir vazifemiz var: İsimlerini yaşatmak,
emanetlerine sahip çıkmak.
Bu cümleden olarak özelde Tarsus’ta, genelde
Türkiye’de ardında hayırlı izler ve eserler bırakmış büyüklerimizin isimleri,
doğdukları ve yaşadıkları şehirlerin cadde, sokak, cami ya da okullarına
verilerek yaşatılmalı. Son yarım asırda Tarsus’ta ciddi manada iz bırakan 3
ilim adamı var. Merhum Hilmi Türkmen, Selahattin Dinsever be hâlâ hayatta olan
Abdürrezzak Öz hocalarımız.
Bunlar
bizim şehrimize uzun yıllar hizmet eden değerlerimiz. Bereket şehri Tarsus’un
etkili ve yetkili kurum ve kuruşlarının duyarlı başkan ve yöneticilerinin
yukarıda zikrettiğim isimler ve buna benzer şahsiyetlerin isimlerinin bugünden
yarına taşınması noktasında ellerinden gelen gayreti göstereceklerini
düşünüyorum. Merhum Selahattin Dinsever hocamızın bir fiil 27 yıl görev yaptığı
Mithat paşa Camii’ne isminin verilmesi bu bağlamda ne kadar ne güzel olur.
Darı
bekaya irtihaliyle hepimizi derin bir teessüre gark eden muhterem Selahattin
Dinsever hocamıza Cenab-ı Hak’tan
nihayetsiz rahmetler niyaz ediyorum.
Mekanı
cennet, makamı Âli olsun…
Makberi nurlarla dolsun…Hepimizin Başı Sağ olsun!