22 Mart 2023

Cadı kazanı

Etrafımız siyasetle dopdolu... Adım başı siyaset/politika... Hani derler ya; “iğne atsan yere düşmez!” Yani siyasi konulardan iğnenin düşeceği boşluk kalmamış ki yaşamın normal yönünü anlatan dertlerimizi, sıkıntılarımızı, eksikliklerimizi birbirimize anlatıp önümüzü görebilelim! Ya da toplumuzdaki ahlaksızlıkları (Devlet yönetiminde merkezi veya yerel en üst kademeden en alt kademeye kadar -kimin onayı ve imzası veya ses çıkarmaması varsa - eksik denetim yapıp uygunluk raporu verme, yeterli teknik zemin etüdünü yapmama, uygun olmadığı halde yapı projelerini onaylama, uygun olmayan yapılara yapım ruhsatı verme, kentlerde dere yatağına, fay hattı, kaygan ve gevşek zemin üzerine yapılaşmaya onay verme veya bildiği ve gücü yettiği  halde çıkarı için sessiz kalma, göz kırpma, “almıyorum ama sol cebime koy” dan tutun da bina yaparken demirden, betondan ve diğer malzemeden çalma gibi...) anlatıp önlem almayı sağlamaya çalışalım. Ahlaksızlık deyince kasıtlı olarak hep asıl anlam göz önünden uzaklaştırılmış sadece belden aşağı olarak kullanılagelmiştir. Söz gelimi birine “ahlaksız” denildiği zaman; akla ilk gelen bu oluyor. Oysa yukarıda saymaya çalıştıklarımız ve benzerleri ahlaksızlığın en alasıdır. Bu nedenle bugünkü yazımda siyaset/politika ve ülkeleri yönetmekle ilgili içimden geçenleri aktarmak istedim.

İzninizle bildiğiniz bazı bilgileri yineleyeyim:

Siyaset (siya:set): Arapça siyāset kelimesinden gelme olup dilimize uyarlarken “Siyaset” biçimine getirdiğimiz bir kavram durumuna gelmiştir. Anlamı da devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış. (TDK)

Politika (politi'ka): İtalyanca politica kelimesinden gelme olup dilimize uyarlarken “politika” biçimine getirdiğimiz bir kavram durumuna gelmiştir. Anlamı da devletin etkinliklerini amaç, yöntem ve içerik olarak düzenleme ve gerçekleştirme esaslarının bütünü, siyaset, siyasadır. (TDK)

İnsanın kalitesi düşünce ortada güzellikleri anlatmak da çok önem arz etmiyor. Ortalığın “cadı kazanına döndüğü” bir sırada sizin anlatacağınız öz eleştiriler de güme gidiyor. Yapılan her eleştiri kötüye yorumlanır oldu günümüzün siyasal ortamında... İyi niyet olmayınca hep “öküzün altında buzağı aranır” oldu. İnsanlar “kurudan nem kapar” durumuna gelince yağmurun yağmasına bile bir anlam vermeye çalışılıyor. Arkadaş, kardeş, dost olarak birine bir iyilik yapayım diye bir yanlışını söylemeyiver! Kıyamet kopar o zaman! Birine “Ateşin dumanı sana doğru geliyor!” dediğiniz zaman bile karşıdaki kızıyor. Oysa bunu; onun iyiliği için söylüyoruz. Yani “Dumandan çıkan zehirli hava sana zarar verebilir ve seni hasta edebilir!” diyorsun adama; o ise bunu ters anlıyor ve kızarak karşılık veriyor.

İşin garip ve çekilmez yönü bu siyasi ortamda üzerine düşmediği halde ya da kişisel olarak onu ilgilendirmediği halde kişinin ortalığa düşüp kaşık toplamasıdır. “Kimin düğünün olduğunu bilmeden kaçık toplamaya çalışıyor.” derler. Bir tarafta siyasetle uğraşanlar diğer tarafta siyasetçilere çanak tutanlar... Siyasetçileri anladık da “Bu çanak tutanlara ne demeli ya da onlara ne oluyor? ”Sizin gözünüzün üzerindeki örtüyü kim kaçırdı ki bu kadar telaşla çırpınıyorsunuz?” demeden geçemeyeceğim. Çanak tutanlara söyleyeceklerim şunlar olabilir: ”Zenginin malı züğürdün çenesini yorar!” ya da ”Ağanın malı giderken marabanın canı çıkıyor.”

Çanakçılar şöyle dursunlar da locadan arkamıza yaslanarak kimin boyunun kaç karış olduğuna biz seçmenler karar verelim. Çarşıdan bir eşya alırken kendimiz karar veriyoruz da oy kullanırken neden tamamen bizim kişisel tercihimiz olan oy verme tercihimizi ona buna soracağız veya ondan bundan etkileneceğiz ki? Neden bizi çanakçılar etkileme çabasındadırlar, bunu anlayamıyorum. Biz elbise alırken size mi soracağız. Bırakın kafamızı dinlendirip sakin bir kafayla kararımızı kendimiz verelim... Kar veya zararın sonucuna biz katlanalım. Bu yanlış veya doğru tercihin sorumluluğu da bize ait olsun.

Kalın sağlıcakla!