09 Temmuz 2018

Çağa konuşan adam: Erdem Bayazıt

Bir eser sahibi bu cümleden şair, fani dünyadan göçmesinden sonra en çok kendisini aşikâr ettiği ederlerinde şair için şiirlerinde ve şiirleriyle hatırlanmak ister. Şairin tefekkürüdür şiiri.

Şiir, şairin mefhumu ve mefkûresinin zuhura geldiği mısralar ülkesidir. Orada yaşamak ve yaşatılmak ister. Erdem Bayazıt bir çağ şahidi olarak bir dönemin, bir çağın, bir medeniyetin ahvalini terennüm etti. Unutma diyorum ama sen anla, Anlat bizim de yaşamak istediğimizi onlara... dizelerinden konuşur çağıyla. Arar O, Ey hep bir kelime arayan kalbim Sonra arayan tekrar arayan kalbim diyerek anlatır bunu. Hazine nöbetindedir, bir gün açıldığında orada olamayacak olsa bile mirasın namuslu bekçisidir. Davet eder ve çağırır. Bir nesil yitiğini o mısralarla düşünür ve fark eder. Değerleri çağ ile çatıştıkça o da çağ ile yüzleşir.

Erdem Bayazıt şiirleriyle aramızda, sonsuzluktan bize seslenmeye devam ediyor. Çağa konuşur, yüzleşir hatta çatışır: Beton duvarlar arasında bir çiçek açtı Siz kahramanısınız çelik dişliler arasında direnen insanlığın Saçlarınız ızdırap denizinde bir tutam başak Elleriniz kök salmış ağacıdır zamana O inanmışlar çağının mısralarıyla bugünde geçmişle geleceği buluşturuverir. Çelik dişlilere ve beton duvarlara sıkışan insanlığımıza günün ızdırabıyla, geçmişin köklerinden, inanmışlar çağından çiçekler sunanları hatırlatıverir bize. Erdem Beyazıt'ın hayatı şiir şiiri de hayatı oluverir tam bu yerde. İşte bu yerde bu çağın adamı olanlara içerler Erdem Bayazıt. Gölgelere Dair şiirinde, Suların karardığı bir çağda birtakım günah yüklü gemiler harekete hazırdı / iyice biliyorum gölgeler vardı / kalın tasmaları vardı gölgelerin /ürkek sesler suları yarıyordu / bakıyorsunuz kuşlar bayağı gülüyordu / karanlık gölgeleri ürkütüyordu / onlar bağlı olmayı hoşgörüyorlardı / korkarken ölümü düşünüyorlardı muhakkak. Kafaları kalındı belliydi Gözleri kalındı belliydi Kulakları kalındı belliydi… Onlar bir gemiye bindiler - ben ona günah yüklü gemi dedim Onlar oturup tasmalarından ötürü gönendiler - ben onlara gölge dedim mısralarıyla bu zamanın çocuklarına seslenir, gölgeleşerek yabancılaşan “yerli”leri anlatır şiirinde, sonrakilere de bir zamanın resmini çizer bırakır mısralarıyla. Bir yalnızlık ve bunalım çağıdır bu; Şehrin ve meydanların ve kalabalığın ve herşeyin İçimde yalnız ve yapraksız Bir kavak ağacı büyüyor - Çıplak ve göğe doğru – Ama küskün ama yalnız ama yapraksız ve uzun Bir ağlama duvarı bu. Yatak ve yorganın kuru yalnızlığında Ve aklın dar yalnızlığında Şehrin ve herşeyin Ve kalabalığın yorgunluğunda Saçların ve parmakların Ve gözlerin ve gecenin bu bulanık çağında Ve aynaların sığ görünümünde Bunalıyorum. Erdem Bayazıt okumak sadece şiir okumak değildir; çağın acısını ve umudunu anlamaya yoldaş olmaktır. Anadolu inler mısralarında ve aynı mısralar umudun bayraktarıdır. Sorar çağına: Artık beni parktaki ağaç bile anlamıyor Siyah kedinizin kuyruğunda sallanan zaman Bir zamanlar sevinçle giyindiğim Ak bir güvercin kanadı gibi gururla giyindiğim Temiz ve mavi giysim değil artık. Yalnız imkânsızlığı mı anlatır bir bulut Yağmaya hazır bekliyorsa gökyüzünde.

Şiirlerinden yapılan bu küçük seçkiyle çağının ızdırabıyla ahvali budur Erdem Bayazıt'ın. Onu hatırlarken kaybedilenler ve arananlar hatırlanır. Bir milletin şairleri mısralarında saklar zamanı; kimi zaman, tarih olur dizeleri.

Erdem Bayazıt kendimizden uzaklaşıp, yabancılaştığımızı şiirlerinde gösteren fikrin adamıdır. Modern zamana dair mısralarını kendi dünyamıza uzaklığımızı ifade edenleri izler: Bir adam belki de en çok bir rüzgârdır şimdi Sisli yabancı gölge gibi gezgin bir rüzgâr Şehri bir yabancı gibi dolaşıyor Şehrin mabetleri bir bir tükeniyor Başlıyor içinde sonsuz susuzluk
Avuçlarının içi terliyor.
Mefhumumuz olan mana sisli yabancı bir gölge gibidir hissedilir belki ama görülemez, yabancısı olduğu şehirde dolaşırken susuzluktur yaşadığı. Buna karşı seslenir şair; Dünyanın en uzun hüznü yağıyor, Yorgun ve yenilmiş insanlığımızın üstüne. Kar yağıyor ve sen gidiyorsun, Ağlar gibi yürüyerek gidiyorsun, Belki bulmağa gidiyorsun kaybettiğimizi O insan ve tabiat çağını. Dön bana ve dinle! Kuşlar uçuşuyor içimde… Karanlık denizlerin dibinde, Birtakım incilerin olduğunu Birtakım incilere ve hatıralara Neden bağlı olduğumuzu unutma. Duy beni ve dinle! Denizler boğuşuyor içimde.

İnsan ve tabiat çağını arayan insan sebebini arar. Bu arayışta Başlar eşyada hareket kurtulmak için kendinden Daha öteye geçmek için arınmak gibi elbiseden Yakalar ölümsüzlüğün sonsuz ipini Sonra ses olur Zamanın idrak incisi ses döner, döner, döner de Yönelir sebebe
Sebeb ey! sözleri dökülür şiirin semasına Bayazıt'ın ruhundan. Ve geleceğe seslenir; Ey insan ey şimdilerde hep bir beklemeye duran Duy zaman içre sürüp gelen bu sesi Sürüp gelen çağlardan çağlara Renk veren tarihe yeşil çağlayan Savaşçı yüreğinden savaşçı yüreğine Cezayirden senegalden Yüreğimin içine Boğaziçine Kelimelerden bir kelime diken yeryüzüne. Dünyanın kalbini dinle geliyor adım adım Dallar meyvaya dursun toprak tohuma dursun İnsan barışa dursun selama dursun zaman Sabır savaş zafer. Adım: MÜSLÜMAN. Yersiz ve sebepsiz kalmak köle olmak veya kaybolmaktır.

Erdem Bayazıt'ı ölüm yıldönümünde bize bıraktığı mısralarındaki anlamla hatırlamak isabetli olacaktır. Onun mütevazı hayatı mısralarıyla birleşerek güzel bir adamı gösterir. Çağına konuşması, ona dair ızdırapları, arayışları ve geleceğe dair umutları bir küçük yazının naçiz muhtevasından bir seçkiyle de olsa görünürse şiirler okunurken muhtevadaki anlam bize daha çok görünür umudu bakidir. Bayazıt'ın şiirleri pek çok anlam temasıyla okunabilir. Buradaki misal çağına bakışı ve değerlendirmesine dair yaklaşımını sunarken Erdem Bayazıt'ı hatırlamayı ve hatırlatmayı diliyor. Erdem Bayazıt, insan ve tabiat çağını arayan herkese, arayan kalbiyle yaşamak istediğimizi anlatarak kaybettiğini hatırlatır.

Vesselam…