12 Aralık 2016

Çalışınca Oluyor

Ülkemizde şimdiye kadar 208170 dernek kurulmuş. Bunlardan 125791 tanesi kapatılmış. Faaliyetine devam eden dernek sayısı ise 82379 dur. Aradaki fark ortada bir sorunun olduğunu göstermekte. Açık gözüken dernekler arasında, ‘tabela derneği' diye tabir edilen maalesef çok sayıda dernekte mevcuttur.

Ne getirip, ne götüreceği düşünülmeden, büyük bir heves ile kurulan derneklerimiz, kısa zamanda ayakta duramaz hale gelmektedir. Bunun başlıca sebebi ise, yönetim kurullarına seçilenlerin görevlerini layıki ile yapmamalarıdır.

Tüm sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri, ben değil, biz düşüncesi ile hareket ettikleri, toplam kaliteye ulaşılabilmesi ve topluma daha kaliteli hizmet sunulabilmesi için her türlü fedakârlığa hazır oldukları sürece başarılı olunmaması için hiçbir sebep kalmayacaktır.

Sivil toplum kuruluşlarının faydası sayılamayacak kadar çoktur. Devletin işini son derece kolaylaştırmaktadırlar. Bu tür kurumlar tamamen gönüllülük esasına dayanır. Normal şartlarda para ile bile yaptıramayacağın işleri, gözlerini kırpmadan çekinmeden yaparlar. Birleşen enerjiler sinerjiye dönüşerek büyük bir güç olur. Bu gücün başında çok iyi bir orkestra şefi (başkan) varsa örnek olarak gösterilecek önemli işlerin altına imzalar atılır.

Bu gün sizlere Anadolu'muzun bir köşesinden Konya Hüyük ilçesinin mahallesi olan İmrenler Derneğinin takdir edilecek, ayakta alkışlanacak çalışmalarından bahsedeceğim.

Orkestra şefi iyiyse detone olan sesler kısa zamanda düzelir. Yönetim kurulu arasında rutin toplantılar dışında kopmaz sağlam bir arkadaşlık gelişir. Arkadaşlık ve kardeşlik duygusunun yoğun yaşandığı bir yerde başarılması zor işler bile gözünüze kolaylaşıverir. Diş Hekimi Mehmet Eker başkanlığında ki İmrenler Derneğinde bunların hepsi oldu.

Çalışmalara gelince

Dernek kurulduktan kısa bir süre sonra dernek merkezi satın alındı. Dernek merkezi aslına uygun olarak kullanılmaktadır. Yemekli toplantılar, sohbetler, düğünler, mevlit programları  ve daha niceleri. Zaman zaman bir uzman gelip katılımcılara bilgiler vermekte.

Unutulmaya yüz tutan gelenek ve görenekler, eğlenceler yaşatılmaya çalışılıyor. SMS ile hemşehriler arasında iletişim sağlanıyor. Sık sık ailelerinde katıldığı kahvaltılar yapılıyor.

 Hep hemşerilerinin yanında olmuşlardır

Ramazan ayında tespit edilen hemşehri ailelere yardım kolileri dağıtılıyor. İstanbul'da 500-600 kişilik iftar yemeği veriliyor. İstanbul'da avrupa ve anadolu yakasında ayrı ayrı takımlar oluşturularak gençlerin tanışıp kaynaşması için spor yapmaları sağlanıyor.

Üniversitelerde okuyan öğrencilerine burs temin ediyorlar. 30 öğrenci ile başlayan sayı bu yıl 90 oldu. Gelecek yıl muhtemelen bu rakam daha da yükselecektir. Öğrencilere sadece iyi bir okul kazanmak kalıyor.

İstanbul'da evinde yangın çıkan bir hemşehrilerine yardım amaçlı bir kampanya başlatarak zor durumdaki hemşerilerinin evi tamamen yenilenmiştir Yine İstanbul'da evinde doğalgaz patlaması olan ve büyük hasar gören hemşerilerinin de hemen yardımına koşmuşlardır. Kanserle mücadele eden bir hemşerileri içinde yardım kampanyası yapılmış ve ciddi bir maddi destek toplanarak tedavide destek olunmuştur. Benzeri birçok çalışma yapılmış ve yapılmaktadır.

Spor ve Sosyal Tesisler

İmrenler'in sorunlarına olabildiğince el duyarlı olunmuş ve çözüm üretilmeye çalışılmıştır. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile görüşmeler sağlanarak İmrenlere Basketbol, voleybol ve halı sahadan oluşan tam teşekküllü bir spor kompleksi kazandırılmıştır.

Yollar ağaçlandırıldı mezarlığın bakımı sağlandı

Ağaçlandırma konusunda; Orman Genel Müdürlüğü ve bölge müdürlüklerinden temin edilen fidanlar imrenlere yollanmış ve dikimi gerçekleştirilmiştir. Ayrıca envanterde kaydı olmayan Köy içinde kalan 15 dönümlük eski mezarlık Konya Mezarlıklar Müdürlüğü envanterine kaydedilerek bakımı temizliği ve ağaçlandırılması sağlanmıştır.

Şehit ve gaziler anıtı

Derneğin en önemli ve örnek çalışmalarından biri de Şehit ve gaziler anıtıdır. Çanakkale , yemen, kurtuluş savaşlarına iştirak etmiş, şehit düşmüş, gazi olmuş, yada kaybolmuş ecdatlarını unutmamak, unutturmamak, gelecek nesillere hatırlatmak ve  rahmetle anmak için  gönüllülerin yardımlarıyla bir anıt yaptırılmıştır. Anıt şu anda askeriye envanterine kayıt ettirilerek devlet zimmetine geçmiştir. 

 Unutulmaya Yüz tutan gelenek ve görenekler

İmrenler bir Türkmen Yörük köyüdür. Binlerce yıllık türkmen yörük geleneği olan takkalı gelin çıkartma geleneği aslına uygun olarak canlandırılmaya çalışılmıştır. Bugün dahi artık imrenlerde unutulmaya yüz tutan bu gelenek genç nesillere gösterilmiş büyük takdir ve beğeni kazanmıştır.  Burada amaç oyun eğlence yapmak öz kültürü yaşatmaktır. Umarız aynı anlayışla uzun yıllar devam ettirilir.

 İmrenler Yatılı Mesleki Teknik Anadolu Kız Lisesi

Dernek, İmrenler'de zor şartlarda eğitim veren İmrenler Yatılı Mesleki Teknik Anadolu Kız Lisesi'ne her koşulda destek vermeye çalışmaktadır. Tüm imrenlileri de okula sahip çıkmaları konusunda çağrı yapmaktadırlar.

Okul Müdürü Sibel Orhan'ı  azmi, tecrübesi, eğitim için koşuşturmasını  ben Hababam Sınıfı filmindeki Mahmut hocaya benzetiyorum. Bıkmadan usanmadan çabalayan bir öğretmen Sibel hanım.

Merkeze uzak bir Anadolu kasabasında hastane diye yapılmış sonradan okula dönüşmüş binada eğitim vermeye çalışılıyor. O kadar çok ihtiyaçları var ki.. En büyük eksiklerden birisi de kütüphane. Sibel hanım ve müdür yardımcıları kendi ceplerinden kitap alarak vermişler öğrencilere. Bunun için kampanya başlatıldı.

Sen yeter ki oku kitabını ben alırım

‘Sen yeter ki okuduklarınla kendini geliştir ülkemi aydınlat kitabını ben alırım'  ismiyle başlatılan kampanya hızla gelişerek büyüyor. Sibel hocayı gören herkes eline kitap tutuşturuyor.  Öğrencilerin hepsi benim kızlarım diyen Sibel hoca bakın ne diyor  “eğer onlar okursa bir aile sonra bir mahalle bir topluluk gelişir. Bilinçli Ülkesini seven, koruyan ülkesi için çabalayan özgüveni tam bireyler olur insaallah”  Evet gelin bu güzel insanı yalnız bırakmayalım. Sadece kütüphane için değil diğer ihtiyaçları için de destek olalım.

Adres: İmrenler Yatılı Mesleki Teknik Anadolu Kız Lisesi Hüyük Konya

 Yazımın bu bölümünü her okuduğumda gözlerimin yaşardığı bir hikayeyi anlatarak bitirmek istiyorum.

 “Savaşın en kanlı günlerinden biri. Asker, en iyi arkadaşının az ileride kanlar içinde yere düştüğünü gördü.

İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru
altındaydılar. Asker teğmene koştu ve:
- Teğmenim. Fırlayıp arkadaşımı alıp gelebilir miyim?

Delirdin mi? der gibi baktı teğmen.
- Gitmeye değer mi? Arkadaşın delik deşik olmuş. Büyük olasılıkla ölmüştür bile. Kendi hayatini da tehlikeye atma sakın.

Asker ısrar etti ve teğmen "Peki " dedi. "Git o zaman."
İnanılması güç bir mucize. Asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar. Teğmen, kanlar içindeki askeri muayene etti.

Sonra onu sipere taşınan arkadaşına döndü:
- “Sana değmez, hayatini tehlikeye atmana değmez, demiştim. Bu zaten ölmüş.”

- Değdi teğmenim. Dedi asker.
- Nasıl değdi? Dedi teğmen. Bu adam ölmüş görmüyor musun?
- Gene de değdi komutanım. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı.

Onun son sözlerini duymak, dünyaya bedeldi benim için. Ve arkadaşının son sözlerini hıçkırarak tekrarladı:

- Geleceğini biliyordum! Demişti arkadaşı. Geleceğini biliyordum.”

 Necip Fazıl Kısakürek vasiyet şiirinde ne diyordu:

“Son gün olmasın dostum, çelengim, top arabam; 
Alıp beni götürsün, tam dört inanmış adam.”

 ÇEVİKÇİ ÇOCUKLAR

Çiçeği burnunda polislerdir. 20 ile 25 yaş arasındadır çoğu. Filinta gibi çocuklardır; boylu, poslu ve babayiğit. İzin günleri çok azdır. İzinli olduklarında hele bir de sivil elbiseler içinde görsen onları değme mankene taş çıkarırlar. Çoğu fakir çocuklardır. Okuyan kardeşine, annesine, babasına para gönderirler.

Anadolu'nun her bir yerinden gelmişlerdir; köyden , ilçeden ve bir kasabadan. Hepsi memleket ve vatan sevdalısı. 3-4 kişi bir ev tutarlar, her birinin odası ayrı ayrı ve evlere şenlik. Az görebildikleri uyku onlar için büyük velinimet. Hele uyurken biri ses çıkarsın. Her evde mutlaka bir çiğ köfte yapan olur. En büyük zevkleri bütün timin toplanıp aynı evde çiğ köfte yemesi ve birlikte türküler söylemektir.

Anneleri durmadan telefon açar, yavrum iyi misin, bugün ne yedin diye, çoğu yalan söyler annesine.  Evli olanları çok azdır.  Çoğu bekar, nişanlı ya da sözlü. Az da olsa evli olanların 1 veya 2 yaşında bebeleri vardır. Para biriktirirler düğün için. Soğukta konserve, yiyerek görev yaparlar. Bazen 20 saati bulur görevleri ama otobüslerde birbirleriyle şakalaşırlar. Görevden göreve koşarlar. Futbol, basketbol, konser, eylem, miting say say bitmez. Meydanlar, salonlar onlarındır.

İşte o fidanları katlettiler. Parça parça ettiler analarının kuzularını. Analarının, babalarının, sevdiklerinin telefonlarını  açamadılar bu sefer. Merak etmeyin iyiyiz diyemediler. 

Ey haninler şimdi mutlumuzsunuz?

Şişli Etfal Hastanesinde görevli bir hemşire hanım patlama gecesini bakın nasıl anlatıyor:“Dün gece 26 yaşında bacağı ve kaburgalar kırılmış vücudu yanık et ve barut kokan polis bir hastam,"Hemşire hanim çok ağrım var dayanamıyorum bağırıyorum diğer hastaları çok mu rahatsız ediyorum" dedi. O durumda bile hala kendini değil diğer insanları düşünüyordu. Ara ara arkadaşlarının durumunu ve şehit sayısını soruyordu. İsyan etmiyordu, özel ilgi istemiyordu, söylediklerimize harfiyen uyuyordu. Yakınları da ortalığı yakıp yıkmıyor üstümüze yürümüyorlardı. Çoğumuz gözyaşlarımızı tutamadan çalıştık bütün gece. 
Televizyondan izlemek gibi değil orda olmak, çiçeği burnunda gençlerin ellerinizin arasından kayıp gitmelerini izlemek, yaşasalar bile sakat kalacaklarını bilerek yaralarını sarmak.
Televizyondaki birer sayıdan ibaret değil onlar, hepsinin bir hikayesi ve ellerinden alınmış bir gelecekleri var.
Nasıl kıydınız onlara!”