24 Haziran 2018

Cemaatler üstü bir insanı kaybetti bu ümmet

Cemaatler üstü bir insanı kaybetti bu ümmet. Aniden şaka yapar gibi veda etti. Abdülmetin Hocamızdan bahsediyorum.

Sadece İsmailağa cemaati değildi onu seven, kara propaganda amacıyla kırpma videoları / haberleri seyretmekten haz duyan ve bir insanı tanımak için başkaca bir gayret göstermeye tenezzül etmeyen kibirli bir azınlığın dışında herkes seviyordu bu kıymetli insanı. Tanıma fırsatını bulamayanlarda üzülmekte son derece haklıdırlar. Çünkü Abdülmetin Hocamız kibirden son derece uzak, müthiş neşeli ve enerji saçan yapısıyla bulunduğu ortamı pozitive eden; insanlarla -hatta hayvanlarla bile- şakalaşan, yakın diyaloglar kuran, el ense çeken, gıdıklayan, kucaklayan kendisindeki yaşama sevincini muhakkak diğer insanlarda aktaran oldukça maneviyatlı ve heybetli bir âlim zattı.

 Şuanda gömüldüğü mezarını, birkaç gün önce eşiyle birlikte dolaşırlarken şakayla karışık seçmeleri, çevresindekilerle helalleşmesi, cebindeki tüm parayı sadaka olarak dağıtması, yine elinde tespihiyle zikrederken ruhunu teslim etmesi de onun manevi yoğunluğunun göstergeleri olmuştur.

Sevenleri çok şey yazdı, paylaştı. Bende aynı ortamda bulunma nasibine birkaç kez erişmiş sıradan bir Müslüman olarak bir anımı paylaşacağım.

Yaşadığım ilçedeki, küçük, tarihi bir camide öğlen namazını kılıyorken, Abdülmetin Hocamız tevafuk etmişlerdi. Namazda sonra birkaç arkadaşla yanına gidelim biraz sohbet edelim istedik.

Abdülmetin Hocamız, cami avlusundan çıkarken yaklaştığımızı gördü ve durup “arkadaşlar hepinizle tek tek hasbihal etmek isterdim, yalnız kusura bakmayın mütevazı bir düğüne gidiyoruz. Geç kalmayalım, hakkınızı helal edin” diyerek gönlümüzü aldı. Gerçekten kendileri zenginlerden çok fakirlerin gönlünü yapan, sofrasına oturan, kırmadan düğünlerine, cemiyetlerine teşrif eden bir hocaydı.

Acelesi olduğundan seri hareketlerle arabasına yönelmişti. Tam o sırada, caminin karşındaki inşaatta çalışan üstü başı,  sakalları tozlanmış işçi arkadaşı görünce, bütün acelesi bir anda kaybolmuşçasına usulca yanına gidip elini tuttu. “MaşaAllah! Kolay gelsin usta kardeşim. Ne yapıyorsun, bu çalışma nedir?” diye sordu. Misafirhane inşaatı olduğunu öğrenince bir “Bismillah…” çekip kollarını hemen sıvadı, tuğlalardan kucaklayıp inşaata çıkarmaya başladı. Biz kaç gündür gördüğümüz inşaatta hiç bir işe elimizi atmamıştık. “İşçiler gereğini yapıyor zaten!” diye düşünüyorduk sanırım.  Hocamızın işe atıldığını görünce bizlerde peşinden tuğlaları kapıp peşinden inşaata gittik. Abdülmetin Hocamız biraz çalıştıktan sonra, inşaatı gezdi, işçi kardeşten bilgi aldı ve ayrılırken cüzdanından bir miktar para çıkarıp “Buda bizim katkımız olsun, kabul ederseniz?” diye buyurdu. Sonra hepimizle tokalaşıp usulca müsaade istediler.

Abdülmetin Balkanlıoğlu Hocamızın bu hareketi, bana mescit inşaatında tuğla taşıyan Peygamber Efendimizi (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) hatırlattı. Manevi hali ile on sohbetten daha fazla tesir etti.

Allah ilmiyle amel eden çok az sayıdaki kaliteli hocalarımızı korusun. Kaliteli Müslümanların sayısını arttırsın. Âlemden bir âlim eksildi. Mekânı Cennette Peygamber Efendimizin (S.A.V.) komşuluğu olsun. Âmin.