CHP ve müttefiklerinden İstanbul Sözleşmesi ve LBGT'ye destek
Geçen günlerde hâşâ huzurdan LBGT’liler İstanbul’da şenî ve yüz kızartıcı fiillerini “Hak ve özgürlük” olarak duyurmak ve yaymak için iki kez gösteri yapmak istediler. CHP ve müttefiki siyasî partiler itiraz etmedikleri gibi destek sözü verdiler. Dahası, “Anıtkabir’de îman tazeledim” diyerek övünen ve “iktidar olursak ‘Nutuk’un yanında Medenî Bilgiler ve M. Kemal Atatürk’ün El Yazıları’ adlı kitabı okullarda okutacağız” diyen siyasî bir partinin Umum Başkanı Hanım Kişi yürürlükten kaldırılan “İstanbul Sözleşmesi’ni yeniden yürürlüğe sokacağız” demeye başladı.
Avrupa
Birliği’nin modern-laik sömürge statüsüne sahip ülkelere dayatmalarından biri
olan ve Sevr Anlaşması’nın sözde “medenî” cephesini ifade eden bu sözleşme
Müslüman Türk aile yapısını parçalama plânıdır. Bu plânın en üst merkezi olan
Birleşmiş Milletler Kadın Birimi Konseyi Türkiye de dâhil bütün ülkelere
“aileye ilişkin hukuki düzenlemeler” konusunda tahakküm ediyor ve baskı
yapıyor.
Birleşmiş Milletler Kadın Birimi’nin 25
Haziran 2019’da yayınladığı “Değişen Dünyada Aile” başlıklı
raporu, kadını aileden koparıp, evin dışına çıkarmayı talep ediyor. Aileyi
parçalayıcı bu raporun CHP ve müttefiki siyasî partilerin bağıra bağıra
“yeniden yürürlüğe sokacağız” beyanatları Batılılaşma inkılâplarından daha ağır
bir ihânet…
“İSTANBUL
SÖZLEŞMESİ” AİLEYİ PARÇALAMA PLÂNIDIR
BM’nin raporunda yer alan
“Aile içi şiddetin şaşırtıcı derecede yaygınlaştığını gösteren istatistikler,
kadınlar için en tehlikeli yerlerden birinin evleri olduğu…” ifadesi
düşmanca bir ifade... Raporun esas gayesi Müslüman milletlerin güçlü aile yapısını
bozmak, kadını bir takım “hak-hukuk” oyunlarıyla “evin dışına çıkarmak” ve
“sığınma evleri” ni adres göstermek, basit bir uyuşmazlık da dahi erkeği evden
uzaklaştırmak… Batı’nın Türk toplum yapısını bozma ideolojisinin bir parçası
olan İstanbul Sözleşmesi’ni iptal etmeyen iktidarın iflah olacağını söylemek
zor.
BİR BAŞKA YIKICI PROJE: “TOPLUMSAL
CİNSİYET EŞİTLİĞİ”
Türkiye Cumhuriyet Devleti’nin 1985’de imzaladığı
“Kadına Karşı Her Türlü Şiddetin Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Birleşmiş
Milletler Sözleşmesi (CEDAW)’ın “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kavramı” da
İstanbul Sözleşmesi kadar Türk toplum yapısına aykırıdır. Birbirini tamamlayan
iki tehlikeyle karşı karşıyayız. “Toplumsal
Cinsiyet Eşitliği projesi” cinsî kimlikleri yozlaştırıcı ve aile yapısını yok
edici bir projedir. Toplumsal
cinsiyet eşitliği kavramının yaygınlaştırılmasına ve pilot olarak seçilen
okullarda denenmeye çalışıldığı iddiası "Eğitimde Toplumsal Cinsiyet
Eşitliğinin Geliştirilmesi Projesi" resmî ağız tarafından reddedilse de
kamuoyu ve aileler tedirgin.
Bu yıkıcı projenin Türkiye’ye dayatılması yeni değil.
Tanzimat Fermanıyla başlayan Atatürkçü Batılılaşmanın sözde modernleşmenin
devam ettiğinin bir vesikasıdır bu proje… Bu projenin tatbikinden sonra Avrupa’nın rezil ve insanlık dışı
hâli ortada… Batı’da aile bitmiştir. Çocuk ve gençler, kanserden daha tehlikeli
bu projenin uygulanmasıyla hâşâ huzurdan kız erkek cinsiyeti kalmamış ve üçüncü
bir cinsiyet tercih edenler çığ gibi büyümeye başlamıştır. Daha kötüsü, hâşâ
huzurdan Lbgt gibi Lut kavmi benzeri topluluklar zuhur etmeye başladı.
BÜYÜK TEHLİKE: FEMİNİZM, LBGT VE CİNSİYETSİZ
GENÇLİK
Hâşâ huzurdan “LGBTİ
Bireyler”i de savunan utanç verici “İstanbul Sözleşmesi” ni bir kısım sözde
İslâmcı-muhafazakâr geçinen iktidar yanlısı medyada yazan hanım yazarlar
tarafından da desteklenen Feminizm hareketi bu alçakça projenin ilk
versiyonudur. Feminizm “Cinsiyet eşitliği eğitimi” gibi “Avrupa Birliği mevzuat
ve müktesebâtına uyum mecburiyeti” nin sonunda bu ülkeye sokulduğu bir gerçek.
Bu ihânet projesi yozlaşmış Batılı kadını ideal bir model olarak gösteriyor.
Erkeksi özellikler taşıyan, erkek gibi giyinen evsiz, çocuksuz bir kadın bu
model. Erkeksiz, yâni evli olmayan, iş hayatına adanmış, annelik duygu ve
vecibelerinden koparılmış, evin dışında istediği vakit istediğini yapan sözüm
ona “özgür ve eşit kadın!”
“Cinsiyet eşitliğinin
geliştirilmesi” projesi Hiroşima’ya atılan atom bombasından fazla zarar verir
Türkiye’nin çocuklarına ve ailelerine. Müslüman Türk çocuklarını Avrupa’nın
zihni ve nesebi bozuk, ana baba, edeb hayâ bilmeyen gençlerine dönüştürecek bir
uygulama bu… İpin ucu kaçtı mı tutması zor olan toplum ve aile faciasına
dönüşeceği kesin.
Bir nesil sonra modern-kapitalist
hayatın telkinleriyle yozlaşmış kadın ve erkek tipi çoğalacaktır. Erkeğe
benzeyen kadınlar ve genç kızlar, kadına benzeyen erkek ve gençler Müslüman
Türkiye’nin sokaklarını, okullarını, üniversitelerini doldurursa (doldurmaya
başladı) nasıl baş edilecek?(ilbeyali@hotmail.com)