05 Aralık 2018

Çocuklar bunu hak etmiyor 2

8-10 sene kadar önce playstation cafe işleten bir iş arkadaşım, o zamanlar yaşadığı küçük kasabada mülki amirden, öğretmenlere kadar pek çok ebeveynin, ilçede kreş olmadığı için sabahtan çocuklarını kendisine bıraktıklarını ve akşama doğru gelip teslim aldıklarını anlatmıştı. İlk duyduğumda “Yok artık, o kadarda değil!” diyerek hayretimi gizleyemediğim bu olaya inanmak istememiştim.

Aynı ebeveyn mantığı ile kreşleri sadece “Biz çalışırken çocuklar oyalansın da nasıl oyalanırsa oyalansın…” düşüncesiyle, bir kurtarıcı olarak görenlere hiç kimsenin anlatacağı bir şey olmasa gerek! Çalışmakta dâhil hiçbir sözde mecburiyet ebeveynleri bu mantığa sokmamalıdır.

Bugün birçok ebeveyn aynı yanlışa düşmese de, ticari bir sektöre dönüşen kreşleri, çoğu öyle olmayan olumlu yanlarıyla bilmektedirler.

Çocuklarına bakmak için yeterince zamanı olmasına, çalışmak zorunda olmamasına rağmen yine de pek çok anne-baba evlatlarını sosyalleşsin, yaşıtlarıyla oyunlar oynasın, öz güven kazansın, motor zekâsı ve el becerileri gelişsin düşünceleri ile kreşlere göndermektedirler.

Apartman dairesine hapsolmuş, sadece televizyon ve tablet ile vakit geçiren bir çocuğa göre, bu düşüncelerinde mutlak kesinlik içermemekle birlikte kısmı olarak haklılık olabilir.

Ancak okul öncesi eğitim adı altında faaliyet yürüten kreşlerin tozpembe oyun diyarları olmadığı, üzerinde daha çok düşünülmesi gereken, neticede çocukların kişilik gelişimlerinde ve dolayısı ile bütün hayatlarında çok önemli zararlara da sebep olabileceklerini göz ardı etmemek gerekir.

  • Öncelikle ve özellikle 4 yaşını doldurmamış bir çocuğun kreşe verilememesi gerekir. Bu konuda Uzman Pedegog Adem Güneş Beyin açıklamaları ikna edicidir. Kısaca değinecek olursak bu durum çocuklarda terk edilmişlik hissi ile güven duygusunun yıpratılmasına neden olmaktadır.
  • Çiçek ve kelebeklerle süslenmiş, rengârenk binalardan oluşan kreşlerin büyük çoğunluğu, aslında küçücük bahçeleri bile neredeyse hiç kullanılmayan, kapalı odalardan oluşan betonarme apartmanlardır.
  • Kreşlerin spor salonu, geniş oyun alanları bulundurmak gibi zorunlulukları yoktur. Etkinlik ve oyun odası genelde aynı yerdir ve her çocuk için 2 m2 lik bir alan yeterli görülmektedir. Enerji dolu çocukların vakitlerinin çoğu, küçük sandalyelere oturarak ve masa başı etkinlikleri denilen akademik çalışmalarla geçer.
  • Çocukların arkadaşları ile serbestçe oyunlar oynayarak bağımsız sosyal ilişkiler kuracakları ve hayal güçlerinin gelişeceği serbest oyun zamanları, koca bir gün içinde en fazla yarım saat falandır. Neredeyse bütün faaliyetler bir öğretmen tarafından yönetilir. Bu yüzden çocukların bağımsız hareket etme ve kendiliklerinden oyun kurgulama yetenekleri körelir. Yönergelere ve yönetilmeye alışırlar.
  • Evlatlarımız, ebeveynleri tarafından yerine göre şımartılmakta dâhil sınırsız sevgi ile kuşatılacakları biricik evlat konumundan, en iyileri bile bir annenin yerini tutamayacak olan eğitimcilerin denetiminde, sosyal kuralların ötesinde başka kurallarla da disipline edilmiş bir ortamda, onlarca çocuktan birisi oluvermiştir.
  • Çalışan ailelerin pek yakından denetleyemediği ortamlardır kreşler. Çocukların gün içinde yaşadığı olumsuzlukların pek azından haberdar olurlar. Bunlardan başlıcası yaşları küçük olsa da arkadaş zorbalığıdır. Sadece fiziksel değil, daha ziyade psikolojik düzeyde olabilmekte ve bu durum eğitimciler tarafından hemen fark edilemeyebilmektedir. (Oyuna almama, iyi oyuncakları vermeme, kötü ve dışlayıcı sözler v.b.)
  • Ailelerin akşam gördüklerinde “Aaaa benim çocuğun ne yapmış!..” diyerek sevindikleri bardaktan tavşan, kaşıktan papağan, rulodan füze gibi şeylerin büyük kısmını aslında öğretmenler yapmaktadır. Zaten insanoğlunun 7 yaşına kadar beyinlerinin sol tarafı pasif ve sağ tarafı oldukça aktif olarak durumdadır. Yani çocuklarımızın ihtiyaç duydukları şey, saatlerce bu saçmalıkları yapmak değil (aslında bir saat bile yeterli) saatlerce oyun oynamaktır. (Kaynak: http://www.vincegowmon.com/the-right-brain-develops-first/)
  • Bütün gününü yaşıtlarıyla geçirmesine rağmen eve gelir gelmez “sıkıldım” demesi pek çok ebeveynin mantığını zorlamaktadır. Aslında çocuklar haklıdır. Çünkü vakitlerinin çoğunu oyun oynayarak değil, etkinlik adı altında oyalanarak ve kendilerine uygulanan yönergelere uymak zorunda kalarak geçirmektedirler. Pek çok ebeveyn bir yerlerde sorun olduğunu anlamakta ancak gereken çabayı harcamak yerine çocuğunu bu duruma alışmaya mecbur etmektedir.
  • Çocuklarımız akademik odaklı, yönergeli eğitimden çok oyun odaklı serbest eğitime ihtiyaçları vardır. Çünkü Allah çocukları bu yaşına kadar, kapalı odalarda ve masa başlarında okul öncesi eğitim için değil; hayal gücünü geliştiren, karakteri oluşturan, gerçek sosyal ilişkilere ve kendiliğinden öğrenmeye neden olan en güçlü etken olan oyun oynamak üzerine yaratmıştır.

 

En kısa zamanda sektör haline gelen ve evlatlarımızın çocukluklarını mahveden akademik odaklı, kapalı sistem eğitim anlayışından vazgeçilmelidir.

Olması gereken, tekrar geleneksel köylere ve müstakil evlerden oluşan mahallelere kavuşmamızdır. Bunu başarabilen aileler az da olsa vardır.

Eğer kendi hayatımız için henüz bu başarıyı mümkün görmüyorsak, bende başarabilmiş değilim; okul öncesi eğitim için acele etmemeli, kreşten önce eğitimciye odaklanmalıyız.

Bahsetmeye çalıştığımız konularda farkındalığa ulaşmış, sevgi dolu bir eğitimci araştırmalı, aradığımız eğitimci ile birlikte kreş seçerken de özgür oyun zamanı ve geniş mekânı olan bir yer tercih etmeliyiz.

Ben diyanetin bu çalışmayı yapan kadrolarını ve kreşlerini, eksikleriyle birlikte pek çok özel kreşten daha ileride buluyorum.

Ayrıca henüz Türkiye'de bulunmayan ama dünyada hızla yayılan, açık havada serbest oyun kuralına dayalı orman kreşlerinin de milli hedefler doğrultusunda incelenmesinin faydalı olacağı kanısındayım.

Allah evlatlarımızı emanet bilinciyle, kendi rızası doğrultusunda, yaratılışına uygun bir çizgide yetiştirebilmeyi nasip etsin. Zamanımızın fitnelerinden korusun. Âmin.