18 Eylül 2017

Damat ve gelin projesi

Son ayların en temel tartışması damatlar. Her ne kadar henüz tartışılmıyor ise de yakın geleceğin konusu da gelinler olacağa benziyor.

Temelleri 1957'de atılan FETÖ'nün nasıl bir örgüt olduğunu, hangi araçları kullandığını, iç ve dışta hangi kişi ve örgütlerle irtibatlı olduğunu en iyi bilmesi gereken yer istihbarat teşkilatı ve TSK.

1971 muhtırasından sonra Jandarma istihbaratının hazırladığı “Gülen örgütü raporu” bugün bildiğimiz ne varsa, tam 46 yıl önce aynen yazmış.

Yani bilinmeyen bir şey yok. Sadece bilmesi gerekenlerden gizlenenler var.

Rapordaki örgüt piramidi, bugün yayınlananlarla neredeyse bire bir örtüşüyor.

Finans kaynakları önemli ölçüde aynı.

Dış istihbaratla irtibatları tıpatıp örtüşüyor. Tek eklenen BND. CIA ve MOSSAD olduktan sonra BND olmuş olmamış zaten bir şey değiştirmez.

O halde bir neyi tartışıyoruz? Aslında hiçbir şeyi…

Zira o rapor bile, asıl amacın İslam'ın içini boşaltmak olduğunu birebir bu ifadeyle olmasa da açıkça söylüyor. Gülen'in kara para akladığı, talebelerin parasını çaldığı dahi yazılmış.

Demek ki Gülen'in varlığı devleti rahatsız etmemiş. Aksine, devlet ve Gülen'in İslam ve Müslümanlarla mücadele gayesi örtüştüğü için müttefiklik yapmışlar.

Bir adım ötesi, Gülen örgütü zaten Kemalist bir proje.

Yani 1926'larda Dar'ül-Fünun İlahiyat şubesindeki 10 kadar zındığa hazırlatılan, Ferit Kam ve Filibeli Ahmet Hilmi'nin şiddetle itiraz ettiği, imzalamadığı, “İslam'ı ıslah” adlı İslam'ı ifsad hamlesinin devamı bir projedir FETÖ.

Devamı masonların Manevi Cihazlanma Derneği, CIA'n Komünizmle Mücadele Derneği, Mason locaları ve İzmir Kestanepazar'ı, NATO, Vatikan, kontrgerilla, cinayetler, 28 Şubat, AK Partiyi kapattırma, 17/27 Aralık ve 15 Temmuz…

Burada yeni olan iki şey var.

Bunlar damatlar ve gelinler.

Kamuoyu konuyu şimdilerde özellikle bir belediye başkanı, bir de eski bakanın damatları üzerinden tartışıyor. Oysa mesele çok daha derin.

Terör örgütü; siyasetin, ticaretin, bürokrasinin, cemaat liderlerinin etkin isimlerini markaja almış. Sızmak içinde şeytanca yöntemlerle oğlu olana gelin, kızı olana sahte aşklarla damat ihracatı yapmış. Ya da gelin veya damatları devşirmiş. Buradan toptancı bir hükme varmak insaf ve ahlakla bağdaşmaz. Kuşkusuz başarabildiği kadar…

Görülen örnekler ise bunun sadece seçkin, meşhur ve varlıklı aileler için geçerli olmadığını gösteriyor. Gelecek vadeden pek çok kişiye benzerini yapmayı denemişler.

Bundan kimler nasibini aldı şimdilik tam bilmiyoruz, kesin olarak bilmek de zor. Bu nedenle “kesin böyledir” şeklinde bir toptancılıkla herkesi zan altında bırakmak ahlakî değil. Bu yüzden halen sokakta yapıldığı üzere elde kesin delil olmayan kişileri konuşmak ve dillendirmek de ne vicdana, ne de insanlığa sığar.

Bu yazanın yazılma gerekçesi de sokağı uyarmak! Vebali hatırlatmak! Gıybet ve suizannın en çok bunu yapana zarar verdiği tekrarlamak!

VURGUN YEDİK

Her şeye rağmen belli ki, bu dehşet verici proje karşısında hep birden vurgun yedik ve daha da yiyeceğimiz ayan beyan ortada.

Öte yandan buna maruz kalmışlar için durum hiç de kolay değil. Hadiseyi yeni öğrenenler için muhakkak ki, tarifi güç bir acı. Ne yapacaklarını, bu yükün altından nasıl kalkacaklarını düşünüyor olmalılar.

Belki böyle düşünmeyip, patlayıncaya kadar kulak arkası edenler de vardır. Ama bu bile bir zan.

Fakat her aklıselimin bu bahis üzerinde durması, varsa kendisine ve ülkesine zarar verecek bir yara, onu sarıp sarmalayarak ardında durup, her şeyi berbat etmek yerine derhal kanserden, vebadan kurtulması gerekir.

Kolay mı?

Elbette hariçten gazel okumak kolay, lakin ateş düştüğü yeri yakar.

Ancak hem dünya rezaleti, hem ahiret hesabı, hem nesil emniyeti, hem de ülke ve ümmetin bekâsı için çözüm üretmeyi gerektiren bir mesele.