Dert çok, derman yok (1)
“Dost bivefa, felek birahm, devran bisükun,
Dert çoh, hem-dert yoh, düşmen
kavi, tali’ zebun!”
Fuzuli
Karşılaştıklarım ve gördüklerim
gözüme batar gibi acı veriyor ve üzülüyorum. Gözüme ilişenler karşısında bir
insan olarak yüzüm, gözüm kızarıyor; psikolojim bozuluyor! Bunları görmemiz,
ilgisizlikten mi, vurdumduymazlıktan mı, umursamazlığımızdan mı desem? Hangi
birini anlatayım ki gözüme saplanan hançerlerin/okların açtığı yaralar
iyileşsin ya da kabuk bağlasın... Dostlar, toplumsal sorumluluğumuz üzülerek
belirtiyorum ki can çekişiyor!
Böyle dertli dertli inlerken
birden gözüm, yeni adıyla ESK (Et ve Süt Kurumu) ile ilgili habere ilişince
üzüntüm kat kat arttı. Mağazalarında et yok...
Türkiye bir tarım ülkesi değil mi?Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız yok
mu? Tarımsal ürün olan et neden yetersiz oluyor? Esnaf dediğimiz statüdeki
kasaplarda veya marketlerin et reyonlarında et çok; ancak vatandaşın ucuz et
alabileceği ESK mağazalarında yok! Niye kasaplar eti bulabiliyor da ESK
mağazaları bulamıyor. Bu durumun birincil nedeni iyi bir planlama yapmamış
olmaktır. Süresinde iyi bir alt yapıyla planlama yapılsaydı bu “et ve et
ürünleri kıtlığıyla” karşılaşmazdık! Kimse kusura bakmasın, yönetmek,
sadece koltukta oturmakla olmuyor... Öngörü ve özveri gerekiyor. Amaç vatandaşa
hizmet olduğuna göre yeteri kadar satış mağazası açın ve bu mağazalarda yeteri
kadar ürün bulundurun... Sizin
ESK’ın makamlarında oturma
nedeniniz budur! Hizmet, hizmettir, hizmetin küçüğü büyüğü olmaz... Küçükten
büyüğe, her alanda hizmet etmek devletin; araçsal olarak da vekalet verdiğimiz
vekillerimizin ve onların göreve getirdiği yetkililerin birincil görevidir.
Bunlar benim kişisel tespitlerim değil... Günlük basın yayın organlarına göz
atan veya dinleyen herkes benim bu gördüklerimi görüyor ve duyuyor. Bir de
yaşadıklarımız var: Adı geçen kurumunun mağazasına geçen hafta uğradığımda ben
de hayal kırıklığı yaşamıştım. Sorularıma aldığım cevaplar ilginçtir: “Dana eti
yok, kıyma yok, kuşbaşı yok, kavurma yok! Yok, yok, yok!” Şairimizin deyimiyle:
“Bütün yokluk mu her yer?
Bâri bir “Yok!” der sadâ yok mu?
M.Akif Ersoy
Yoksa kapatın mağazayı, üzerine
de; “Bu mağaza, satacak ürün bulamadığından kapatılmıştır!” biçiminde
bir levha asın!
Bir vatandaş olarak soruyorum: “Bu
kurumlar niye çalışmıyor; devletimizin bütün imkanları ellerinin altında...
Personel mi yok, araç mı yok, para mı yok? Bunlar yoksa ve bulamıyorlarsa
vatandaş olarak biz ne yapabiliriz ki... Vatandaş olarak biz kendimize düşeni
yapmış ve yetkiyi vermişiz. Gerisi ilgili ve yetkililere kalıyor. Bakanlığı
var, kurumu var, genel müdürlüğü var, personeli var; ancak vatandaşa hizmet
edecek, gönüllerini hoş edecek et ve süt ürünleri yok...
ESK’nın et ve süt ürünleri de
artık tarım kredi kooperatiflerinin mağazalarında satılacak diye duyduk; ancak
yine “yok, yok, yok!” larla karşılaşıp ensemizi kaşıya kaşıya eve
döndük!
Devletin varlık nedeni vatandaşa
hizmet değil mi, vatandaşın rahatı, mutluluğu, huzuru değil mi? Nasıl ki
vatandaşımız için sayılamayacak kadar yol, köprü, tünel, viyadük, otoyol, köprü
havaalanı için para harcıyorsak vatandaşın ekonomik sıkıntıları için de
çalışmalı, kafa yormalı ve hizmet etmeliyiz.
Sayın Cumhurbaşkanımız, her
defasında; ”İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!” demiyor mu? Biz, vatandaşa
gerekli hizmeti ulaştırmadan, ihtiyaçlarını karşılamadan “devlet yaşasın”
desek bu ne derce mümkün olur, onu da size bırakıyorum. inandırıcı olur?
Hayat pahalılığını -ki Sayın
Cumhurbaşkanımız da bunu ilk bakanalar kurulu toplantısından sonra üzerine basa
basa söyleyerek dikkatinizi çekti- sona erdirip vatandaşı düzlüğe
çıkarmalısınız ki siyasette de başarılı olasınız!
Devlet denen aygıt vatandaş için
vardır. Vatandaşın huzur ve mutluluğu için çaba harcanmazsa vatandaş devlet
için var olmuş olur.
Bizden söylemesi! Bizim görevimiz
söylemek; yetkililerin görevi de dikkat çektiklerimizi yapmaktır.
“Amacımız zülf-i yare dokunmak
değildir.
Kaş yapayım derken göz çıkarmak
hiç değildir.”