10 Ekim 2015

Devlet devletliğini yaptığı sürece barış da gelir demokrasi de…

Seçim yaklaştıkça ülkeyi dizayn etmek, Cumhurbaşkanı'na ve AK Parti'ye dönük olumsuz algıları artırmak için her fırsat kullanılır oldu yeniden.

Şırnak'ta öldürüldükten sonra cesedi polis aracına bağlanarak sürüklenen Hacı Lokman Birlik'in yayınlanan görüntüsü buna dair en yeni örnek.

Birkaç gün önce sokağa çıkma yasağının sürdüğü Silvan'da, operasyonu görüntülemeye çalışan muhabirin kafasına, özel harekât polisi tarafından silah dayanması da öyle.

Paralel yapının hala cirit attığı bir zamanda bu olayların, güvenlik görevlilerinin ‘sıkıntılı ruh hallerinin dışa vurumu' gibi gerekçelerle hafife alınması dahi art niyetlilerin amacına hizmet eder.

Mutlaka bu türden olayların arkasının çok iyi araştırılması ve ciddiyetle üzerine gidilmesi, sorumlularının örnek teşkil edecek bir yaptırıma tabi tutulmaları gerekiyor.

Güvenlik güçlerinin bu türden başıboş tavırları bugün utanmadan dönüldüğü iddia edilen 90'lı yılların manzaralarıydı.  O vakitlerde olayların üzerine gitmek yerine her yetkili, ağız birliği etmişçesine ‘milli hassasiyet' ya da ‘görev stresi' hafifliğinde geçiştirirdi, bugün herkesi utandıran zalimlikleri.

Çok şükür ne bugünkü hükümet 90'lı yılların ceberut, baskıcı, zalim devleti ne de bugün ne mal olduğu anlaşılan Paralel yapının sürekli hükümet ve devlet aleyhine çalıştığından bihaber değil insanlar.

Şimdi sağır sultan bile biliyor ki Paralel Terör Örgütü elemanları hala devletin birçok noktasında yetkililer ve her türden karalamayı yapabilecek bir adanmışlıkla rollerini oynayacakları zamanı kolluyorlar.

Bu örgütün AK Parti hükümetlerinin üzerinden toplumun ve devletin başına ne türden çoraplar ördüğünü şimdilerde ipi kaptırmış muhaliflerden başka bilmeyen var mı?

Üstelik çorap örmekten vazgeçmiş de değiller. Kaybetmeye başladıkça daha azgınlaşıp, daha şeytanlaşacaklar.

Hem de en zalim, en alçak, en insanlıktan çıkmış halde her vicdanlı insanı rahatsız edecek görüntüleri piyasaya sürüp, olmamış olaylar kurgulayarak, yalan haberleri yayarak.

Bu durumda ne yapmalı?

Demokrasiye ve hukuka inanan bir devlet olmanın ciddiyetiyle devleti temsil eden her kademedeki memurun karıştığı olay hiç sektirmeden en ince ayrıntısına kadar incelenmelidir öncelikle.

Kişi veya kişiler, suç ve kasıt sabit olduğunda sonucu ne olursa olsun en ağır cezai işleme tabi olmaktan kurtulmamalılardır.

Kürtlerin tepkisi için KCK, Türklerin tepkisi için Ergenekon, Balyoz davalarını başlatacak, plakaları kapatacak, arabaları ateşe sürükleyecek, kafalara silah dayayacak, araçların arkasında ceset sürükleyecek kadar düşenlere bir hukuk devletinde yer olmadığı belletilmelidir.

Kamuoyu bu türden olayları unutsa dahi hükümet/devlet konunun üzerine sonuna kadar gitmeli, neticeyi en ince ayrıntılarına kadar kamuoyuyla paylaşmalıdır.

Aksi halde her fırsatı devletin zalimliğine, seçilmiş Cumhurbaşkanı'nın diktatörlüğüne yorumlamak için var güçleriyle yıkıma devam eden Paralel Yapı ve PKK ile birlikte onları yönlendiren yapıların eline kozlar verilmiş olacaktır.

Terör örgütlerinin içerden ve dışarıdan hükümet ve ülke aleyhine olumsuz algıyı güçlendirmek için her türlü rezilliği yapabildiği bir ortamda dahi, devlet her türden suçla mücadeleyi hukuk devleti ilkelerinden ayrılmadan bu kararlılık ve inatla sürdürmelidir.

Ne diyor Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş Şırnak'ta zırhlı aracın arkasında bağlanarak sürüklenen Hacı Lokman Birlik'le ilgili ‘Ne olursa olsun onu yapan insanın yargıya gitmesi lazım. Güvenlik mensubuysa da devletten maaş alıyorsa da meslekten ihraç edilene kadar devlet gerekeni yapacaktır. Hukuk işler orada. Orada onu hiçbir şekilde kabul etmek, hoş görmek söz konusu değil.'

İşte bu.

Bu tavır var olduğu sürece kimse merak etmesin bu ülkeye barış da gelir eninde sonunda, en hasından demokrasi de...